Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
İki odalı, toprak damlı, kerpiç evde doğdu. Köyden gelmişlerdi. Eldeki imkânlarıyla zar zor şehrin kıyısında köy misali yerdeki bu bahçeli evi alabildi. Evi alabilmek için epey zorlandı. Elindeki para yetmeyince;
-"İzmir'deki kardeşime mektup yazayım da, kalan parayı ondan isteyeyim” dedi. Ev alınmıştı ama borcu olduğu için içlerinde sıkıntı mevcuttu; acaba ev ellerinden mi alınacaktı? Kalan para denkleştirilemezse evin gitmesi kaçınılmazdı. Akşam oturdu, İzmir'deki kardeşine mektup yazdı;
-"Selamün aleyküm sevgili kardeşim! Nasılsın? Çocuklar nasıl? İşlerin yolunda mı? Rabbim hayırlı işler versin. Sizleri özledim ama şu an gelmem imkânsız. Çünkü başımızı sokacak bir ev aldım, ama param yetişmedi, çok az bir paraya ihtiyacım var. Onu da çözersem hayırlısıyla eve rahatlıkla oturacağız. Bana bu miktarı gönderebilir misin? En kısa zamanda elime geçince öderim” diye talepte bulundu. Seviniyor, hayal kuruyordu;
-"İzmir'den, istediğim bu para gelince artık keyfimize diyecek olmazdı. İnsanın başını sokacağı, barınacağı bir evinin olması ne kadar güzeldi. Postacının her geçişinde;
-"Hah İzmir'den haber var. İstediğim para geldi” diyerek kapıya koşuyordu. Ama her seferinde hayal kırıklığı yaşıyordu. Aradan bir hafta geçmişti. Postacı;
"-Posta” diye bağırınca kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Hemen aşağı indi, postacıya;
"-Mektup nereden? Diye sordu, başka hiçbir şey sormadan. Postacı;
"-İzmir'den” dedi.
Uçuyordu sanki. Sevinçten gözleri parladı. Sevinç gözyaşlarına boğuldu. Postacının elinden mektubu kaptığı gibi, teşekkür etmeden eve koştu. Mektup zarfını öyle bir açtı ki, neredeyse içindeki mektup yırtılacaktı. Elleri titriyordu. Mektubu açtı, yavaş yavaş okumaya başladı;
-"Selamün aleyküm sevgili ağabeyim. Mektubunu aldım. Allah razı olsun. Hamdolsun iyiyiz. İşlerimiz de yolunda. Çoluk çocuk okullarına devam ediyor. Burada havalar çok iyi. Bademler çiçek açtı. Her yer mis gibi kokuyor. Abi sana bir müjdem var; yeni bir araba aldım, görmelisin. Eski arabamı sattım. İyice yıpranmıştı. İş görmüyordu. Bir de, arkadaşlarımın yanında eski model arabayla olmuyordu…..”
Çatlayacaktı, paradan, istediği konudan haber yoktu. Hep kendisini anlatıyor, onun derdine eğildiği yoktu. Dikkatlice okumaya devam etti. Cümleleri, kelimeleri sanki heceler gibiydi. Acaba isteğiyle ilgili bir nokta olur da kaçırır mıyım diye mektuba devam etti;
"-Evet ağabey, evimin de bazı eksiklikleri vardı, onları yeniledim ve tamamladım. Ha, sen de ev almışsın hayırlı olsun. Benden, evin kalan borcunu istiyorsun… "ev almışsın hayırlı olsun. Benden, evin kalan borcunu istiyorsun” cümlesini okuyunca ne diyeceğini ne yapacağını bilemedi. Eli ayağı birbirine dolaştı. Diğer satırları okuyamadan ağlamaya başladı;
-"Hay Allah razı olsun senden kardeşim, ne iyi adamsın. Beni zor günümde yalnız bırakmadın. Tuttuğun altın olsun…” diyerek aklına gelen bütün güzel temennileri sıraladı.
Okudu, okudu okudu… devamındaki cümleye bir anlam veremedi. Acaba yanlış mı görmüştü? Bir daha okudu, bir daha okudu… hayır yanlış değildi. Yanlış değilse, bu neydi? Ne demek istiyordu kardeşi? Şaka yapmasındı. Onun böyle şakaları meşhurdu. Doğrusu kardeşinin böyle ciddi bir konuda şaka yapmasına da bir anlam veremedi.
Az önceki sevinci hüzne döndü. Şimdi ağlasın mıydı, gülsün müydü. Bilemedi. İkilem içinde kaldı.
"-Abi, deve kuşu kıçına ölçerek yutar kemiği. Sen madem ev alacaktın neden önceden hesabını iyi yapmadın. Ben bunca masrafa girdim. Sana para gönderemem. Kendi param kendime yeter. Yapacak bir şeyim yok…” mektubu daha fazla okuyamadı. Yırtıp attı. Başı çatlayacak durumdaydı. Başını ellerinin arasına aldı, düşünmeye başladı.
Kardeş!
Ne güzeldir kardeş olmak,
Ne hoş şey kıymetli kalmak!
Aynı annenin; canı, kanıdır onlar,
Öz babanın, sevgi mekanıdır onlar.
Kardeş; aynı duygu, aynı his,
Kardeş; aynı sevinç, çok nefis!
Dinde kardeş, dilde kardeş,
Özde kardeş, azda kardeş,
Sizde kardeş, bizde kardeş,
Sazda kardeş, sözde kardeş!…
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET