Kamil İnsana Ne Kadar da Çok İhtiyacımız Var?

Mevlana; insandan söz ederken asıl olan insan-ı kâmil olmayı hedefler.  Onun için bazı hususlara dikkat edilmesini ister. Günlük hayatta sık sık terennüm ettiğimiz bir söz, “adam olmak!” işte Kâmil insan olmak bu anlamı da içine alır. Mevlana’ya göre, kâmil insan olmak için; dert ve sıkıntı çekmek gerekir. şöyle ki;
Bir çocuk ve bir hayvan yavrusu dünyâya gelir gelmez, bütün a’zâları ve his organları çalışmağa başlıyor. Bunların âhenkli, muntazam çalışmalarıyla yaşamağa devâm ediyor. Bu hâl, bütün akıl sâhiplerini, bütün ilim adamlarını hayrette bırakıyor. Bu organları var eden ve böyle çalıştıran sonsuz kuvvet sâhibinin ismi (Allah)’tır. Allahın var olduğunu anlamayan kimse yoktur. İnsanların gözünde kuvvet olsaydı, kendisini görürlerdi. Her insana, her iyiliği, her râhatlığı gönderen ve her derdi, her sıkıntıyı gönderen Allahdır. Ni’met gelince şükür, dert gelince, istiğfâr ve sabır etmelidir. Dertler, ni’metin kıymetinin anlaşılmasına sebeb olmaktadır. İstigfârın ve sabrın sevâbı pek çoktur. Dünyadaki dertler, âhırette çok sevâp verilmesine sebep olmaktadır.
Dert, çile, sıkıntı... İnsanı olgunlaştırır. Dert çekmeyenler, hayatın tadını bilemezler. O bakımdan; “Kışın ayağı üşümeyenler, yazın kıymetini bilmez” denir. Peygamberler, sıkıntının en büyüğünü çekmişlerdir. Dertsiz insan, insan olamaz. Mevlana; bu konuyu çok güzel ele almış ve bizlere mesajlar vermiştir.
“Maden der ki: “Yiğit beni bağla. Öküz kuyruğundan yapılma kamçı ile başıma, sırtıma vur. Fakat deşeleme. Kamçı yarasından hayat bulayım. Musa’nın öküzü yüzünden dirilen maktul gibi dirileyim.”
“Ağrı, sızı ve hastalık hazinedir. Rahmetler ondadır. Deri yırtıldı mı iç tazelenir.”
“Kardeş, karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa ve hastalığa sabret.”
“Gama yoldaş ol, vahşetle ünsiyet kesbet. Ölümünden uzun bir ölüm isteyip durma.
“Gam ye de, gam artıranların, seni derde sokanların ekmeğini yeme. Çünkü akıllı adam gam yer, çocuksa şeker...”
“Neşe şekeri, gam bahçesinin meyvesidir. Bu ferah yaradır, o gam merhem.
“Gamı gördün mü, aşkla kucakla. Şam’a Rübve tepesinden bak!”
“Gam, çalışıp çabalayan kimsenin önünde bir aynaya benzer. Bu zıt olan şeyde buna zıt olan şeyi görür, sabırda muradına ulaşmayı, gamda neşeyi seyreder.”
“Zahmetten, eziyetten sonra da onun zıddı, yani genişlik, zevk ve neşe yüz gösterir.”
“Yumruğunu sıktıktan sonra mutlaka açarsın.”
“Varılan yerin tatlılığı, lezzetleri, seferde çekilen zahmetlerle ölçülür.”
“Ne kadar gurbet çeker, mihnetler, zahmetlere uğrarsan. Şehrinden, akrabandan o derece lezzet alır, zevk bulursun.”
“Dertten şikâyet etme. Çünkü dert, insanı yokluğa sürüp götüren rahvan bir attır.”
“Acı imtihanı bir rahmet bil. Belh ve Merv ülkelerine sahip olmayı bir gazap say.”
“ İbrahim (Hz. İbrahim), telef olmaktan çekinmedi, ateşe atıldı, fakat yanmadı. Bu İbrahim, şereften, saltanattan kaçtı, kendisini ateşe attı.”
“Şaşılacak şey, ateş onu yakmadı, bunu yaktı. İstek yolunda böyle tersine nallar vardır...”
“Ateşi; gül ve ağaç haline getiren, bunu da zararsız bir hale getirebilir.”
“Dikenden gül çıkaran, kışı da bahar edebilir.” (Mevlana’nın Tefekkür Dünyası/ Kazım Öztürk, Tebeşir yayınları)


Yazarın Diğer Yazıları