Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Her gün beş vakit namazımızda; "Bizi doğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazap ettiklerinin ve sapıtanların değil…”diyerek Rabbimize niyaz eder, bu niyazımızı kırk defa tekrar ederiz. Bu, bir duadır, yakarıştır, yalvarmadır. Bir iltica ve O'na sığınmadır.
"Doğru yol” (Sırat-ı Müstakim) olarak bilinir. "İlet” derken biz hiçbir şey yapmayalım, elimiz kolumuz bağlı dursun her şey kendiliğinden yoluna girsin demek mi? Yoksa "Doğru yola” yöneliş için ne gerekiyorsa yapmamız, elimizi taşın altına koymamız, aklımızı ve alnımızı terletmemiz, emek vermemiz, çaba harcamamız, çalışmamız, bu uğurda önümüze çıkan ve çıkacak olan bütün engelleri aşmamız…mı gerekir?
Hiçbir şey yapmadan, velilerden keramet istemek, velileri, din büyüklerini devreye sokmak; "Ey ulu kişi bize yardım et” demek yaptığımız yakarışa zıt olmuyor mu? İnsana kerametten önce istikamet lazım diyen alimlerin sözüne aykırı bir tutum değil mi? Asıl olanı da bir şirk durumu yok mu bunda? Hem; "Yalnız sana ibadet eder, hem senden yardım isteriz” diye rabbimize yalvaracağız, hem de insanları yardıma çağıracağız, bu ne yaman çelişki? Peygamberler de dahil, Allah izin vermedikçe ne keramet hasıl olur ne de mucize. Bu sözü söylerken, kerameti de mucizeyi de inkar ettiğim sanılmasın. Zaten demek istediklerim açıkça belli ediyor.
Rabbimiz:
-"Sizin duanız olmasa Allah size ne diye değer versin?” ifadesi, siz gayret etmezseniz, çabalamazsanız, bizzat terlemezseniz, yattığınız yerden istikamet gelmez. Bu neye benzer; karnı aç olan bir kimsenin, karnını doyurmak için çaba göstermemesi, lokantaya gitmemesi, evde yemek hazırlığı yapmaması, elini, kolunu, beynini, düşüncesini bu yöne yöneltmemesi… böyle durumda olan bir insan: "karnım doydu” diyebilir mi?
Bir yanlışlık yapılsa, onu gidermek için hiçbir şey yapmasak, harekete geçmesek, sessizliğimizi korusak, o yanlışlık giderilir mi? Elimiz kirlense, yıkamadan o kirden arınabilir miyiz? Uykumuz geldiğinde uyumadan uykusuzluğumuzu giderebilir miyiz? Banyoya ihtiyacımız olduğunda banyo yapmadan; "Allah'ım beni temizle” demenin mantığı olur mu?
Kışın soğuğunda üşümemek için kalın elbiseler, kabanlar, paltolar giymeden yaz kıyafetleriyle sokağa çıksak ve "Allah'ım beni üşütme” dememizin bir geçerliliği olur mu? Bunun tersi de doğru.
Hülasa Allah bizden şahsi çaba istiyor. "İnsana çalıştığından başkası yoktur” diyor Rabbimiz. İbadetlerimizde şahsi çaba var, hayatımızı idame ettirmede şahsi çaba var. Nereye baksak şahsi çaba. Hiçbir şeyi başkasından beklemek gibi bir durum söz konusu değil.
İnliyorum!
Aslî vatanımdan uzak kıldılar,
Ney gibi durmadan inliyorum ben,
Beni gurbet illerine saldılar,
Ney gibi durmadan inliyorum ben!
Aşkın ateşidir beni yandıran,
Dosttan ayrılığa nefsi kandıran,
Hasretin zehrine canı bandıran,
Ney gibi durmadan inliyorum ben!
Gurbet bir ıstırap gurbet bir aşı,
Gurbet hep sıkıntı gurbet gözyaşı,
Sevgiliye giden atlama taşı,
Ney gibi durmadan inliyorum ben!
"La” ya yönelişler karanlık hüyük,
Gafletin kullara vebali büyük,
Aşkın hasretleri belalı bir yük,
Ney gibi durmadan inliyorum ben!
Kaybettik!
Hoş kahveler içtik, dost hanesinden,
Telve dilde kaldı, nazı kaybettik,
Muhabbete daldık, şahanesinden,
Dost mazide kaldı, özü kaybettik!
Çok yakılar sardık, dert gitsin diye,
Merhemlerden sürdük, berkitsin diye,
Onulmaz yarayı, terk etsin diye,
Güzel temenniyi, sözü kaybettik!
Eğlendik ve güldük, safiyane hep,
Canana göz olduk, sahiyane hep,
Ahbaba can bulduk, dahiyane hep,
Sabırlarımızı, nazı kaybettik!
Gülmeyi kâr kıldık, mutlu gün için,
Maskeyi yar bildik, kutlu gün için,
Dostla bahar bulduk, tatlı gün için,
Sevinç tasa oldu, bizi kaybettik!
Kalp sevgiyi sildi, tekliyor şimdi,
Sevgi rafta kaldı, bekliyor şimdi,
Nadide yerinde, saklıyor şimdi,
Hasretler içinde, sizi kaybettik
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET