Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
İslâm dini, insana son derece önem vermiş, ona, dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını göstermiştir. Dünya mutluluğunun temelini oluşturan unsurlardan belki de en önemlisi evliliktir. İnsanın mutlu ve huzurlu olması ve neslinin devamı, ancak evlilik ile mümkün olabilmektedir. Bu sebeple Kur‟an ve hadislerde, evlilik kurumuna yönelik çok sayıda hüküm ve prensipler yer almış ve evliliğe teşvik edilmiştir. Kur‟an‟da en detaylı anlatılan konular; evlenme, boşanma ve aile fertlerinin görev ve sorumlulukları ile ilgili konulardır. Namaz, oruç, hac ve zekât ile ilgili hususlara bu kadar ayrıntılı yer verilmemiştir. Çünkü aile kurumu, hem birey hem de toplum için hayatî önem taşımaktadır. Evlilik bütün peygamberler, özellikle de İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.)‟in önem verdiği bir kurumdur. Dini açıdan bakıldığında, yapılması sünnet, yerine göre farz olan amellerden biridir. Evlilik, insanların manevi yönden gelişmesine ve olgunluğa erişmesine katkı sağlayan büyük bir nimettir. O halde evlilik kurumunun temelinin sağlam atılması kaçınılmazdır. Dindarlık, güzel ahlâk, uyum, anlayış, fedakârlık ve kişilik sahibi olma, sağlam bir aile kurumu için önde gelen vasıflardır.
Evlilik, insanoğlunun yaratılışında mevcut olan; fıtrî cinsellik ve birlikte yaşama/hayat arkadaşlığı duygusunun bir gereğidir. Yeryüzünün imarı ve neslin devamı ancak bu sayede mümkün olacaktır. Bu nedenle İslâm, evliliğin yükünü kaldırabilecek her erkeğin evlenmesini ister. Zaruret olmadıkça bekârlığı hoş karşılamaz. Yüce Allah, "…Size helâl olan kadınlarla evlenin…” ve "Bekârlarınızı evlendirin…” gibi emirlerle, insanları evliliğe teşvik etmektedir.
Çok sayıda hadis-i şerifte de Hz. Peygamber, evliliğin önemine değinerek gençleri evlenmeye teşvik etmiştir. Mesela, "Nikâh benim sünnetimdir. Bundan yüz çevirenler benden değildir.” demek suretiyle, evlilikten kaçanlar için, kendi yolundan ayrıldıkları anlamında bir ifade kullanmıştır. "Gençler! Sizden durumu müsait olan hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) çevirir ve iffetin korunmasına daha çok vesile olur.” hadisinde ise, iffetli olmada evliliğin rolünü belirtmiştir. Bir başka hadiste de, "Her kim evlenirse dininin yarısını tamamlamıştır…” buyurarak, evliliğin dini hayata olan müspet katkısına dikkat çekmiştir. Buna mukabil tebettül yani, insanlardan uzaklaşıp, bekâr kalarak kendini Allah‟a vermeyi yasaklamış, bekârlığı, gayri meşru ilişkilere sevkedebileceği nedeniyle, bir nevi fitne olarak tavsif etmiştir.
Şüphe yok ki evlilik, nefsin ve neslin korunmasına doğru atılan emin ve sağlam adımlardan biridir. Bu bakımdan ruhbanlıkta olduğu gibi insan nesli için bu yasaklanırsa, telafisi mümkün olmayan gayr-i ahlâkî hareketlerin tezahür etmesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü süresiz bekâr kalmanın, fıtrî ihtiyacın başka şekillerde karşılanmasına neden olabilmesinin yanında, sağlık açısından da sakıncalar doğuracağı izahtan varestedir. Ferdi ve toplumu birtakım hastalıklardan koruyup selamete ulaştırmanın yolu evlilik müessesesinden geçtiği gibi, derunî huzura kavuşmak da, büyük ölçüde evlenme ile mümkün olacaktır. Nitekim Cenab-ı Hakk bu hususa işaret ederek mealen şöyle buyurur: "Kaynaşmanız için size kendi(cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”
Toplumun en küçük sosyal birliği olarak aile, tabiî, toplumsal, hukukî ve dinî bağlara dayanan bir kurumdur. Tarihin hemen her devrinde ailenin var olduğu, ancak yapı bakımından farklı özellikler taşıdığı görülmüştür. Sosyal bir ünite olarak aile, fert ile toplum arasında sağlıklı bir yapının oluşmasında önemli bir işleve sahiptir. Aile bir yandan bireyin sosyal hayata açılmasını sağlarken, diğer yandan onun huzur ve sükûn bulmasını temin eder. Toplumun çekirdeğini oluşturan aile, insanı şekillendiren değerlerin mayalandığı bir ocak ve okul, topyekûn kültürel mirasın sürekliliğini sağlayan en güçlü bir müessesedir. Hayatın getirdiği dert ve sıkıntılar, sevinç ve mutluluklar aile içinde paylaşılmak suretiyle insan daha da mutlu olur, o sıcak yuvanın verdiği huzuru hiçbir şey veremez.
İslamî şuurdan uzaklaştıkça, yuvalar çatırdıyor. Rahmanî sözlere kulak vermedikçe, Allah'a isyan ve inkâr bayrağı çekildiği sürece huzurlar kaçıyor. Ateizme, Deizme kapı aralandığı müddetçe yapılan hiçbir iş ve uğraş hayırlı sonuç vermiyor.AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET