Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Mevlana, bize hep mükemmel insan reçetesini sunar. Güzel ahlak sahibi, dürüst, çalışkan, alçak gönüllü, hoşgörülü, kısaca örnek insan olmanın yollarını anlatır. Özellikle Mesnevi'nin; kendisiyle, yaratıcısıyla ve dış dünyadaki bütün varlıklarla barışık, huzurlu ve mutlu insan olmanın tarifi üzerine kurulduğu açıkça görülür.
Düşünce sistemini oluşturan kaynakların, Kur'an-ı Kerim ve Hadisler olduğunu belirten Mevlana, insanı da Kur'an-ı kerim ve hadis perspektifiyle ele alır.
Mevlana, insanı, insan-ı kâmil çizgisinde, Kur'an-ı Kerim ve Hadis ışığında ele alır. O'nun insan anlayışı; Kur'an anlayışı ve İslam anlayışıdır. Kur'anda ifadesini bulan;”Muhakkak biz insanı en güzel biçimde yarattık...” ilkesi, Mevlana'nın da ilkesidir.
Mevlana, tefekkür dünyasını insan üzerine kurmuştur. Bunun için insanı yücelikten çıkartıp, cüceleştiren, insanı kâmillikten ayırıp, en sefil duruma düşüren hususlara ağırlık verir. Bu bakımdan insan tefekkürü içinde; aklı kullanmak, en önemli bir husustur.
İnsan söz konusu olunca ona değer katanın da akıl olduğunu unutmamak lazımdır. Mevlana'ya göre iç duyguları kuvvetlendirmek için, dış duyguları zayıflatmak icabeder. Sipiritüel akla sahip olmak için şehevi aklı ve dağınık aklı aşmak gerekir. Bu akla ulaşmak için, kişisel ben'i ve ferdiyetimizi yok etmek şarttır. Yani Allah'ın varlığında “Ben”'i yok etmek için geçici varlıktan yararlanmamız gerekir. Bu da Fenafillah'la mümkündür.
Bedensel içgüdüler ve şehvani akıl, insanı bir günahkâr, bir sapık, bir inançsız yapmakta ve onu maddi dünyanın en alt derecesine indirmektedir. Eğer kişisel irademizi ve dağınık aklımızı Allah'ın iradesiyle birleştirebilirsek, nefsimiz ve dağınık aklımız tarafından saptırılmış bir varlık durumuna düşmekten kurtulmuş oluruz.
Mevlana, insanı ele alırken, asıl olarak kâmil insanı hedefte tutar. Kamil insan, olgun insandır. Kamil insan; ideal insandır. Kamil insan; asıl olarak, Allah'ın yaratmayı murat ettiği insandır. Gerçek kuldur. Kamil insan; cenneti hak eden varlıktır. Bu açıdan ele alınca kâmil insan olmanın yollarını bilmekte yarar var diye düşünüyorum.
İnsan olmanın temel amacı; kâmil insan olmaktır. Kemali, olgunluğu tercih etmedikten sonra, insan olmak bir kenara, yaşamak bile anlamsız olur. Kamil insan; dünyayı sırtında taşımaz, dünyanın sırtına biner. O, en mütevekkil insandır. Kaza ve kader anlayışının en iyi temsilcisi kâmil insandır diyebiliriz.
O yüce insana göre, kâmil insan olmak için şunları yerine getirmelidir:
Dünya sevgi üzerinde durur. En büyük sevgi Allah'tadır. O'nun sevgisi, bir insanın öz annesinin sevgisinden fazladır.
Sevgi; insanlar arası iletişimin, karşılıklı anlaşmanın, dostluğun, saygının, barışın anahtarıdır. Aileleri birbirine bağlayan sevgi unsurudur. İnsan, sevgiye koşar, nefretten kaçar. Allah'ımız Kur'anda Hz. Musa'ya; “Ey Musa! Firavun'a tatlı söz söyle, belki imana gelir” diyerek, yakınlaşmanın, barışı sağlamanın en önemli yolunu göstermiştir.
Bugün dünyada; kin, kan, savaş, terör, gözyaşı varsa altında sevgisizlik yatmaktadır. Sevgi, cennete götüren bir unsurdur. Sevgiyi çağrıştıran anahtar da; selamdır. Mevlana bu hususta şunları söyler;
“Sevgi; acıları tatlıya çeker, tatlılaştırır. Çünkü sevgilerin aslı, doğru yola götürmedir. Kahır ise, tatlıyı acılığa çekmektedir. Acı, tatlı ile bir arada bulunur, bağdaşır mı? “
“Acı, tatlı; bu gözle görünmez. Basiret ehli, onları, akıbet penceresinden görmeyi bilir. Akıbeti gören göz, doğruyu görebilir. Âhiri (Sonu) gören göze ise, gururdan, körlükten ibarettir.”
“Nice tatlılar vardır ki, şeker gibidir fakat o şeker içinde zehir gizlidir. Aklı en üstün, anlayışı en keskin olan, kokudan anlar. Öbürü ise ancak dudağına, dişine değince fark eder.”
“Sevgi; düşünce ve manadan ibaret olsaydı, senin oruç ve namazının zahiri suretleri de kalmaz, yok olurdu.”
“Ey ulu kişi! Zahiri iyilikler, gizli sevgilere şahittir. Şahidin de bazen doğrucu, bazen yalancı olur. Sarhoş, bazen şaraptan olur, bazen de ayrandan. Ayran içen de kendini sarhoş gösterebilir. Gürültü eder, sarhoş görünür. O riyakar da, kendisini sevgi sarhoşu sansınlar diye oruçlu görünür, namaz kılar.”
“Sevgi gönülde şulelendikçe büyür, nihayet sevgi sahibi, eserden kurtulur. Sevgisini bildirmeye ihtiyaç yoktur. Çünkü sevgi, nurunu bütün kâinata yaymıştır.”
“Sevgiden acılıklar tatlılaşır, sevgiden bakırlar altın kesilir, sevgiden tortulu, bulanık sular, arı duru bir hale gelir, sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar kul olur.”
“Bu sevgi de bilgi neticesidir. Saçma sapan şeylere kapılan kişi, nasıl olur da böyle bir tahta oturur ki? Noksan bilgi nerden aşkı doğuracak? Noksan bilgi de bir aşk doğurur ama o aşk, cansız şeylerdir.”
“Noksan bilgi sahibi, cansız bir şeyde dilediği şeyin rengini görünce adeta bir ıslıktan sevgilinin sesini duymuş gibi olur. “
“Allah'tan uzak düşen her kötü kişinin kâfirliği, Firavunluğu, umumiyetle akıl noksanından ileri gelmiştir.
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET