İnsanlar Ne Der Değil, Allah Ne Der Demeli Değil Miyiz?

İnsana karşı şirin görünmek, iyi desinler diye tavır sergilemek, daha doğrusu maske takarak hareket etmek hepimizin yaptığı bir yanlış! Dışarıda başka, içeride başka. Kendi nefsimizle baş başa kalınca bambaşka oluyoruz! Cemaat içinde; “bu adam ne kadar çok ibadet ediyor, bunun gelmiş geçmiş günahları affedilmiştir. Hiç namaz borcu falan yoktur. Melek gibi adam…” deriz çoğu zaman.


Bir de ticari ortamına bakalım; sosyal ilişkileri ne merkezde? Vergisini tam veriyor mu? Bir ev ve dükkan aldığı zaman, “hak geçmesin, devlete karşı borçlu olmayayım” diyerek alım satımı tam olarak tapuya yansıtıyor mu? Taşınmazını kiraya verirken, “şu kadarını bankaya yatır, diğerini bana getir” diye resmi olarak gösterilmesi gereken hususlarda hileye kaçıyor mu? Evlatları arasında ayırım yapıyor mu; “erkek evlat baş tacı, kız evlat olmasa da olur” diyor muyuz? Her şeyi parada mı görüyoruz? Yanımızda çalıştırdığımız elemanların hakkını gözetiyor muyuz? Günü gününe SGK' sını yapıp, ücretini yasal olarak ödüyor muyuz? Eşimize, çocuklarımıza karşı nasıl bir yaklaşım içindeyiz? Komşularımızla ilgileniyor muyuz?...örnekleri çoğaltmak mümkün. Aşağıdaki hususlarda kendimizi teste tabi kılarsak acaba puanımız ne olur?


Kutlu doğum haftalarını kutluyoruz! Pekiyi bu kutlu programdan ne kadar ders alıyoruz? “Hz. Peygamberi çok seviyorum” diyerek, mangalda kül bırakmıyoruz! Kıldığımız namazlar, gittiğimiz hac, tuttuğumuz oruçlar, okuduğumuz Kur'an… hayatımıza ne kadar yansıyor? Bu hususta Şems-i Tebrizi şöyle der;  
“Allah'ı tanıdığınızı iddia ediyor, fakat ona olan borcunuzu vermiyorsunuz! Bu borcu, fakir ve muhtaçlara ihsanda bulunarak ödeyin!
Kur'an-ı Kerim'i okuyorsunuz fakat hüküm ve kurallarından haberiniz yok. Okuduklarınızı uygulayın.


Şeytanın, düşmanınız olduğunu iddia ediyor, fakat ona itaat ediyorsunuz. Onun tekliflerini geri çevirin!
Kendinizi Muhammed (SAV) ümmetinden sayıyor, fakat sünnetini uygulamaya çalışmıyorsunuz!
Cennete girmek istediğinizi söylüyor, fakat ona girmek için gerekli hiçbir ameli işlemiyorsunuz.
Ateşten kurtulmak istiyor, fakat günahlarınızı ve kötü amellerinizle kendinizi durmadan ona doğru sürüklüyorsunuz!
Ölümün herkese geldiğini biliyor, ona hazırlıkta bulunmuyorsunuz!
Bütün din kardeşlerinizin kusurlarını görüyor, kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz!
Allah'tan gelen bütün nimetleri şükretmeden yiyor ve kullanıyor, fakat O'na olan minnettarlığınızı bize verdiği nimetlerden muhtaçlara tasadduk ederek göstermiyorsunuz!


Ölülerinizi, aynı sonun bizin de başınıza geleceğini bile bile, ibret almadan, gömüyor, aklınızı başınıza devşirmiyorsunuz! (Kazım Öztürk; Şems-i Tebrizi'nin Evrenesl Mesajları, NKM yayınları, Konya)
 Gerçekten; her zaman Kur'an okuyoruz ama ramazan ayında bu okuyuşlarımızı çoğaltıyoruz! İyi de, Kur'an bize ne diyor? Allah'ın bizden istedikleri ne? Bunlardan haberimiz var mı? Yoksa okumuş olmak, herkes, “ne kadar çok hatim yaptı” desinler, dostlar alışverişte görsün diye mi böyle bir harekete giriyoruz? Bu hususta Mevlana bakınız ne diyor;


“Canım tenimde oldukça Kur'anın kölesiyim. Ben, hakk'ın seçkin peygamberi muhammed (sav)'in yolunun toprağıyım. Her kim bundan başka benden bir söz naklederse, ondan da bizarım, o sözü söyleyenden de bizarım.”
“Önümde kendi ayran tasım oldu mu, Allah'a yemin ederim ki kimsenin balını düşünmem. Yoksullukla ölüm kulağıma sürtünse bile hiçbir zaman özgürlüğü köleliğe değişmem.”
İslâm büyükleri nasıl bir hayat yaşamış? Bizim de onlar gibi yaşamamız mümkün değil mi? Peygamberler bize örnek oluşturmuyor mu?


Yazarın Diğer Yazıları