Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Mevlana, mesnevide böyle seslenir. Der ki;
İnsan olmak, insanlığınızın farkına varmak istiyorsanız, yüreğinizde; dert, ateş ve sızı olmalı.
İnsan olmanın yolu; benlikten kurtulmaktan geçer. "Ben, ben” diyen ve devamlı kendine ait özellikleri öne çıkaran, bunları kendisinin marifetiymiş gibi takdim edenler, insanların gözünde küçülür. Büyük insan, sahip olduğu değerleri kendine izafe etmeyen, kendisinde asla bir varlık görmeyendir.
Benlikten kurtulmak; kibirden sıyrılarak hiçlik makamına çıkmaktır. Hiçlik, insanın tevazua ulaşması, toprak gönüllü olmasıdır. Bir insan, "ben” duygusunu öne çıkarıyorsa, çevresine rahatsızlık verir.
Eskiden dergahların kapısından içeri girerken kıble istikametinde; "Edeb ya Hû” yazardı. Kapıdan girilince ilk görülen levha buydu. Denmek isteniyordu ki:
"Sen, edebin talim edildiği bir yere, Allah'ın evine giriyorsun. Burada önce Allah'a, sonra burada bulunanlara edepli davran”
Kapıdan çıkarken de, kapının tam üstünde iri yazılarla; "Hiç” levhası bulunurdu. Şu anlamdaydı bu levha:
"Kendine iyi bak. Sen hiçsin ve hiç olduğun zaman bir şeysin. Hiçliğinin farkında olmadığın zaman ise gerçekten bir hiçsin”.
İnsan ve varlıklar, kendileriyle aynı duygu ve heyecanları paylaşanlara kendilerini daha yakın hissederler. İnsanın özünde; sevgiye koşmak, nefretten kaçmak vardır.
Kur'an'ı Kerimde Rabbimiz şöyle der:
"De ki, herkes kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu rabbiniz en iyi bilendir.” (İsra/ 84)
Mevlana, Şems-i Tebrizi'yi tanımadan önce Konya Medreselerinde müderrislik yapıyordu. Şems'i tanıdıktan sonra onun yüreğinde tutuşturduğu ilahi aşk sebebiyle yanmaya başladı. "hamdım, piştim, yandım” sözü bunun için kullanılmıştır.
Kibirden, benlikten kurtulmak için şöyle yalvarıyor Mevlana;
" Beri gel, daha beri, daha beri
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır-gür, bu kavga nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte
Ne diye bu direnme böyle?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikisi de
Peki kutlu ne, kutsuz ne?
.....
Dünyada nice diller var, nice diller
Ama hepsinde de anlam bir
Sen kapları, testileri hele bir kır
Sular nasıl bir yol tutar gider
Hele birliğe ulaş, kavgayı, hır-gürü bırak
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.”
Ebu Said Ebu'l Hayr da;
" Gel ne olursan ol, gel
İster tanrı tanımaz, ister ateşe tapar,
İster bin kez tövbeni bozmuş ol
Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değil,
Gel ne olursan ol, gel ”
Diyerek, insani mükemmelliğe ulaşmanın ilkelerini anlatıyor.
Kamil insan olmanın, insanlar yanında değerli sayılabilmenin… yolları ile ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmak isteyenler; MEVLANA'NIN TEFEKKÜR DÜNYASI” isimli kitabımıza müracaat etsinler. (02 NİSAN 2022)
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET