İNSAN

2010 yılında Tebeşir yayınlarından; "MEVLANA'NIN TEFEKKÜR DÜNYASI” isimli kitabım yayımlandı. Mevlana'nın insana bakışını ele almaya çalıştım kitapta;

"İnsan, Arapça "İns” kelimesinden türetilmiştir. "Beşer, insan topluluğu” anlamına gelen ins, daha çok insan türünü ifade etmektedir.

Kur'an-ı kerim Rahman suresinde; (Haleka'l insan) "İnsanı yarattı” ifadesi yer alır. Burada insandan kasıt, Âdem aleyhisselamdır. Yani Allah, Kur'an'ı öğretmek için insanı yarattı.

Mevlana, bize hep mükemmel insan reçetesini sunar. Güzel ahlak sahibi, dürüst, çalışkan, alçak gönüllü, hoşgörülü, kısaca örnek insan olmanın yollarını anlatır. Özellikle Mesnevi'nin; kendisiyle, yaratıcısıyla ve dış dünyadaki bütün varlıklarla barışık, huzurlu ve mutlu insan olmanın tarifi üzerine kurulduğu açıkça görülür.

İnsan olmanın temel amacı; kâmil insan olmaktır. Kemali, olgunluğu tercih etmedikten sonra, insan olmak bir kenara, yaşamak bile anlamsız olur. Kamil insan; dünyayı sırtında taşımaz, dünyanın sırtına biner. O, en mütevekkil insandır. Kaza ve kader anlayışının en iyi temsilcisi kâmil insandır diyebiliriz.

Mevlana; insandan söz ederken asıl olan insan-ı kâmil olmayı hedefler. Kamil insan, olgun insandır. Kamil insan; ideal insandır. Kamil insan; asıl olarak, Allah'ın yaratmayı murat ettiği insandır. Gerçek kuldur. Kamil insan; cenneti hak eden varlıktır. Bu açıdan ele alınca kâmil insan olmanın yollarını bilmekte yarar var diye düşünüyorum.

İnsanın bir yaratılış esprisi vardır. Boşu boşuna, laf olsun diye bir yaratma söz konusu değildir. Onun için Kur'an'da;

"İnsan kendini başıboş bırakılacak mı sanır?” ifadesi bunun açık örneğidir.

İnsan; ağaçtan yahut sırçadan yapılmış bir kaba benzer. Dışını yıkamak gerek ama içini yıkamak daha da gerekli bir şey. Dışını yıkamak önemliyse, içini yıkamak daha da önemlidir. Çünkü Allah iksiri, ancak temiz kaba konur. Kabı yıkamak gerek buyrulduysa, içinin yıkanması daha lazım. Çünkü dışındaki değil, içindeki içilir.

Kim, nefsi öldü de, kötü huylardan arındıysa, Allah'a ulaşır derler. Hâşâ; Allah'a değil, Allah yoluna ulaşır. Böyle olmazsa zaten o, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın yolundan azmış olur.

Düşünce sistemini oluşturan kaynakların, Kur'an-ı Kerim ve Hadisler olduğunu belirten Mevlana, insanı da Kur'an-ı kerim ve hadis perspektifiyle ele alır.

Bu kısa girişten sonra, asıl konumuz olan, Tasavvufi açıdan insan-ı kâmil üzerinde durulacaktır. Tasavvuf tarihinin en önemli konularından olan insan-ı kâmil anlayışı, varlık ve bilgi problemleriyle ilgisi yanında dini ve ahlaki boyutları da bulunan derin fikri çaba ve ruhi tecrübenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

İnsan-ı kâmil kavramı; tasavvuf literatürüne Muhyiddin-i Arabî tarafından yerleştirilmiştir.

İnsan-ı kâmil; Hak ile halk arasında bir köprü vazifesi görür. Gerçek insan-ı kâmil olan Hz. Peygamber ile onun varisi olan insan-ı kâmilin bir özelliği de Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmış olması bakımından ahlakî kemale sahip bulunmasıdır.

Mevlana, insanı, insan-ı kâmil çizgisinde, Kur'an-ı Kerim ve Hadis ışığında ele alır. O'nun insan anlayışı; Kur'an anlayışı ve İslam anlayışıdır. Kur'an'da ifadesini bulan; "Muhakkak biz insanı en güzel biçimde yarattık...” ilkesi, Mevlana'nın da ilkesidir.

Mevlana, tefekkür dünyasını insan üzerine kurmuştur. Bunun için insanı yücelikten çıkartıp, cüceleştiren, insan-ı kamillikten ayırıp, en sefil duruma düşüren hususlara ağırlık verir. Bu bakımdan insan tefekkürü içinde; aklı kullanmak, en önemli bir husustur.

İnsan söz konusu olunca ona değer katanın da akıl olduğunu unutmamak lazımdır. Mevlana'ya göre iç duyguları kuvvetlendirmek için, dış duyguları zayıflatmak icap eder. Sipiritüel akla sahip olmak için şehevi aklı ve dağınık aklı aşmak gerekir. Bu akla ulaşmak için, kişisel ben'i ve ferdiyetimizi yok etmek şarttır. Yani Allah'ın varlığında "Ben”'i yok etmek için geçici varlıktan yararlanmamız gerekir. Bu da Fena fillah'la mümkündür.

Bedensel içgüdüler ve şehvani akıl, insanı bir günahkâr, bir sapık, bir inançsız yapmakta ve onu maddi dünyanın en alt derecesine indirmektedir. Eğer kişisel irademizi ve dağınık aklımızı Allah'ın iradesiyle birleştirebilirsek, nefsimiz ve dağınık aklımız tarafından saptırılmış bir varlık durumuna düşmekten kurtulmuş oluruz.”

 

İnsan Olmak!


Askıya ekmek koymak, fakirlere aş bulmak,

Çok güzel âdet bunlar, ne güzel insan olmak,

Zimem defterlerinden, sayfa yırtıp borç silmek,

Çok güzel âdet bunlar, ne güzel insan olmak!


Sadaka taşlarını, yardımlarla doldurmak,

Evlenecek kızları, çeyizlerle güldürmek,

Yaralı hayvanları, yerlerine bildirmek,

Çok güzel âdet bunlar, ne güzel insan olmak!


Yoldaki engelleri, atıvermek eliyle,

Gönülleri hoş etmek, tatlı sözlü diliyle,

Örnek olmak herkese, mütevazı haliyle,

Çok güzel âdet bunlar, ne güzel insan olmak!


Herkesi selamlamak, tebessüm edivermek,

Yaşlıya muhtaçlara, yardıma gidivermek,

İhsan güzelliğini, her zaman tadıvermek,

Çok güzel âdet bunlar, ne güzel insan olmak!


Hoşlanmadıklarını, başkasına etmemek,

Topluma zarar veren, yanlışlara gitmemek,

Nâdânlarla bir olup, yaranları itmemek,

Çok güzel âdet bunlar, ne güzel insan olmak!

Yazarın Diğer Yazıları