İmsak; tutmak demektir. “imsak kesildi” sözü; artık oruç başladı, kendimizi tutma zamanı geldi anlamında kullanılır.
“Tutmak”, neyi, nasıl ve ne şekilde tutmak? Orucun, aç kalmak dışında tutmayla ilgisi var mı? Varsa ne kadar ve nereye kadar?
Evet; oruç; önce yememek, içmemek ve nefsani arzulardan uzak kalmak, yani bu yönleri frenlemektir. Bunu yerine getirenler, oruç tutmuş olur ve oruç sevabını alır. Ama yeterli mi? Böyle yaparak orucun kalitesini yakalamış oluyor muyuz?
Şu tespiti iyi yapmak zorundayız; “ben akşama kadar yememek, içmemek… şeklinde bir hareketle yetinirim, ama bunun yanında yine gıybetimi yaparım, yine yalanımı söylerim, yine iftiramı atarım, insanların haklarını yemeye devam ederim….” Demekle acaba nasıl bir yanılgı içine girdiğimizi biliyor muyuz?
Gözlerimizle günah işlemek için etrafı kolaçan ettikçe, ellerimizle, haksızlıklara el uzakttıkça, ayaklarımızla, gayya kuyusuna gittikçe, kalbimizi, fitne, fücur derekelerinde seyahat ettirdikçe… aç kalsak ne yazar, susuz olsak ne yazar!
Mükemmel anlamda imsak şuuru ile her an oruçlu olmuş oluyoruz! Şunu demek istiyorum; hayatımız Kur’an olduğu sürece yalnızca Ramazanlarda değil bir ömür boyu oruçlu kalmuş, her saniyemizi imsak anlayışı içinde geçirmiş oluruz.
Orucu, sadece; “akşama kadar sıkıntı çekerek, aç kalmak” olarak telakki etmekle peşinen iflas ediyor, ilahi mesajı anlamadığımızı ortaya koymuş oluyoruz!
İmsak şuurunu, oruçla sınırlandıramayız. Hayatımızın her kesiminde vardır imsak. Sabır bir imsaktır. Azim bir imsaktır. Gözü haramdan korumak imsaktır. Kul hakkı yememek imsaktır. Hakaret etmemek imsaktır. Eşine kaba kuvvet kullanmamak imsaktır. Peygamberi bir hayat ilkesini benimsemek imsaktır. Hz. İbrahim gibi bir kul olup, ateşe atılmaktan korkmamak imsaktır. Hz. İsmail gibi bir evlat olarak, ilahi mesaj karşısında kurban olmaya aday olmak imsaktır. Hz. Nuh’un, Dermesil zaliminin karşısında hakkı söylemesi imsaktır.
İmsakın olduğu yerde hicret vardır. İmsak varsa, fetih vardır. İmsakla insanlık eş değerdir. İmsakı ilke edinenler, imsak şuuru içinde olanlar, yaşayan Kur’andır, sevgililer sevgilisi Hz. Peygamber efendimizin anlatımıyla; “mümin, elinden, dilinden başkalarının emin olduğu kişidir”. Yine o muhterem insanın ifade ettiği gibi, “bir kötülük gördüğü zaman, eliyle gidermeye çalışşan, buna gücüe yetmezse diliyle gidermek için mücadele eden ve buna da gücü yetmiyorsa kalben buğz ederek kötülüğü gidermeye çalışan insan”, imsak şuuruna ermiş insandır.
Namazımızı imsak şuuru içinde mi kılıyoruz? Yaptığımız işlerimizde imsak idraki var mı? Yanımızda çalıştırdığımız elemanlara imsak anlayışı içinde mi davranıyoruz? “sizden olan ulul emre itaat edin” ilahi fermanını nasıl algılıyoruz? Dini değerlere yapılan hakaretleri imsak şuuru içinde değerlendirme mantığımız ne merkezde? Dinde siyasetin var olduğunu, Müslümanların da siyasette olması gerektiğini, Müslümanların siyasete ilgisiz kalmamalarını, eğer siyasetle ilgilenmezlerse, Müslümanlara ilgisiz kalanların, Müslümanları idare edeceğini anlamak, imsak şuuruna ermekle mümkündür.
İmsak şuurunda olanlar, fatihtir. İmsakı hayat düsturu edinenler, mücahittir. Sahi orucumuz böyle bir oruç mu? Özlemle beklediğimiz ve hüzünle uğurlayacağımız şu mübarek Ramazan ayını; imsak şuuru içinde mi geçirdik?