İman, İman, Yine İman!...

Âkif merhum ne güzel der:

"İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür 

İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür.” 

Necip Fazıl merhum, Sakarya Türküsü'nde; "Yokuşlarda Susamak” tabirini kullanır. Evet, Türkiye'yi durmadan yokuşlarda susatmak, sıkıntı üstüne sıkıntı verdirmek, attığı taşın ileri gitmemesi için her türlü oyunu oynamak, akla hayale gelmeyen ayak oyunları içinde olmak, yalanı, hileyi, iftirayı, masum insanları karalamayı marifet saymak… gibi daha sayamayacağım bir çok numaralarla kündeye getirmek, pes ettirmek istiyorlar!

Kurtuluş savaşında cennet vatanın kurtulması, esarete boyun eğmemesi için can siperane gayret gösteren atalarımız, imanın verdiği güzellikle pes etmedi! 250 Kg'lik mermiyi manevi güçle topun ağzına verdi ve düşmanın gemisini batırdı! 

Daha 15'indeki çocuklar, okullarından cepheye giderek; "vatan elden gitmesin, bu cennet yurda namahrem eli değmesin de ben ya şehit, ya da gazi olayım” anlayışıyla savaşa gülerek gitti! Annelerimiz, yavrularının başına kına yakarak savaşa, vatan savunmasına gönderdi kınalı kuzularını! 

Fatma Bacılar, Şerife Bacılar, Nene Hatunlar, Sütçü İmamlar, Şehit Kamiller…iman yurdu, islam yurdu, cennet vatanın düşman eline, hainlere, Haçlı sürülerine, Ermeni palikaryalarına peşkeş çekilmemesi için, çocuğunun üstüne örtmesi gereken battaniyeyi, ıslanmasın diye mermilerin üstüne örten, Fransız gavurunun, başı örtülü bacımın örtüsünü açmak için yaptığı hakaretlere tahammül edemeyerek kahramanlık destanı yazan, gavur bayrağını Türk kalesinde dalgalandırmamak için ölümü göze alan yiğitlerimiz, atalarımız, büyüklerimiz, eli öpülesi değerli vatanseverler, saygıyla eğildiğim ve duadan eksik etmediğim şehitlerimizin mücadelelerini bir kenara atabilir miyiz? Bu yapılanları; "Türkiye ilerlemesin, yeter ki kaos olsun, şehitlerden bana ne, ben rantıma bakarım” diyerek o şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaya hakkımız var mı? 

"Ben Türkçe ezanı, asli şekline döndürüyorum”, "Türkiye'deki tek parti anlayışını yıkıp, demokrasinin gelmesi için çaba sarf ediyorum”, "halkın yanında yer alıyorum” dediğinden dolayı anasından emdiği sütü burnundan getirdiler!        

Haçlılar, durmuyor! Misyonerler, Siyonistler… bizim özümüzü çürütmek, islami hassasiyetlerimizi yok etmek, bizi Kur'andan uzaklaştırmak için her türlü hileye başvuruyor! Onların hilelerini biliyoruz! Biliyoruz da ne gibi tedbir alıyoruz? Neler yapıyoruz? Nasıl bir yol izliyoruz?

Kur'an; "Müslümanlar ancak kardeştir, müslümanların arasını düzeltin”, "bir fasık haber getirdiği zaman araştırın”, "gıybet etmeyin, iftira atmayın, birbirinizin ayağını kaydırmayın….” Diyor. Biz ne yapıyoruz? 

Düşmanın hilelerini bildiğimiz, şeytanın aldatmasından haberdar olduğumuz halde onun kucağına oturuyor, ocağına odun taşıyoruz! Birbirimizi gammazlamaktan, birbirimizin boynunu vurmaktan zevk alıyoruz! "kahrolsun düşman” diyor, düşmanla işbirliği içine giriyoruz! Sevgili peygamberimiz; "kişinin namazı size aldatmasın” buyuruyor. Ama biz; namaz kılıyor, her yıl hacca gidiyor…” diyerek, uygulamalarına, insani ilişkilerine bakmadan körü körüne o kimselere iş, makam ve mevki teslim ediyoruz! 

Akıllı hareket etmez, ferasetli davranmazsak bindiğimiz vatan gemisinin batması haktır! Eğer Türkiye, ayaklarımızın altından kayar da, düşman eline geçerse yandığımızın resmidir! Akıllı olalım, Âdem'i ağlatmayalım, elimizdeki güzellikleri çirkinleştirmeyelim. Gül bahçesine kangal dikenleri dikmeyelim!


Yazarın Diğer Yazıları