Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
İmam Hatip Okullarının ilk örnekleri Osmanlı devletinin son dönemine dayanmaktadır. 1912 yılında genel eğitim yapan medreselerden farklı olarak Tevcihi Cihat Nizamnameleriyle vaizler yetiştirmek amacıyla Medresetü'l-Vâizîn adı altında öğretim kurumları açılmıştır. 1913 yılında ise imam ve hatip yetiştirmek amacıyla Medresetü'l-Eimme ve'l-Hutebâ kurumları öğretime başlamıştır.
Medresetü'l-Vâizîn
6 Şubat 1912 tarihinde yayımlanan bir nizamname ile İslam'ın medeniyet kurup geliştiren bir din olduğu ifade edilmiş, onun faziletlerini ve güzelliklerini insanlık âlemine anlatabilecek kâmil insanlar, başka bir ifadeyle ‘İslam tebliğcileri' yetiştirmek amacıyla Medresetü'l-Vâizîn kurulmasına karar verilmiştir. Medresetü'l-Vâizîn 'in ders içeriği dini yoğunlukta olmasına rağmen edebiyat, tarih, coğrafya, matematik, geometri, hukuk bilgisi, sağlık bilgisi, felsefe, astronomi, sosyoloji, iktisat gibi gerek fen bilimleri gerek sosyal bilimler de bu medreselerde önemli bir yekûn tutmuştur. Medresetü'l-Vâizîn 'den mezun olanlar Askeri birliklerin imamlığı ile vaizlik görevlerine atanabiliyordu. Fakat bu kurumlardan beklenen netice elde edilememiştir. Vaizlerin iyi yetişememiş ve yetersiz olmasının sebebi olarak ülkenin içinde bulunduğu siyasi, sosyo-ekonomik durum, öğrencilerin askere alınması, hocaların yetersizliği gibi durumlar gösterilebilir.
Medresetü'l-Eimme ve'l-Hutebâ
Osmanlı Devleti 1913 yılında Medresetü'l-Eimme ve'l-Hutebâ'yı açmıştır. O dönemde mevcut imam ve hatip sayısında eksikliğin olması, yeterli nitelikte imam ve hatip bulunmaması gibi durumlar söz konusuydu. Daha nitelikli, bilinçli ve bilgili imam ve hatip yetiştirmek amacıyla bu kurumlar açılmıştır. Bu Medreselerde yalnızca dini ağırlıklı eğitim uygulanmıştır. Fakat bu kuruma ilginin yetersiz olduğu görülmüştür. Gerekçe olarak buradan mezun olacakların mali destekten ve istihdam edilme garantisinden mahrum olmaları gösterilmektedir. Bir başka sebep olarak da o sıralarda devletin Birinci Dünya Savaşına girmiş olması söylenebilir.
Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti'ne bağlı olarak açılmış Medresetü'l Vâizîn ile Medresetü'l-Eimme ve'l-Hutebâ'dan beklenen netice alınmayınca bu kurumlar Medresetü'l-İrşâd adı altında iki şube halinde birleştirilmiştir. Medresetü'l-İrşâd, medreselerin kapatılış tarihi olan 1924 tarihine kadar açık kalabilmiş bu tarihe gelindiğinde diğer medreselerle birlikte kapatılmıştır.
Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu
Osmanlı Devletinin son dönemi ile Cumhuriyetin ilk yılında öğretime açık olan medreseler iki isim altında toplanmıştır. Biri Medâris-i İlmiye diğeri İstanbul merkezli Dârü'l-Hilâfe Medreseleri olmak üzere bunlar iki gruptur. 3 Mart 1924 tarihinde TBMM'den geçirilip 6 Mart'ta yayımlanan Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu ile tüm medreseler Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış olmasına rağmen nakledilen tamimle Medâris-i İlmiye olarak bilinenler kapatılmıştır. Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu eğitim ve öğretim kurumlarını kapatmaya yönelik değil, yönetim ve denetimin tek elde toplanmasına yönelik bir kanundur. Bu kanunla yönetim ve denetim Maarif Vekâleti'ne verilmiştir. Buna rağmen daha sonra Maarif Vekili olan Hüseyin Vasıf 11 Mart 1924 günü ilgili makamlara gönderdiği telgrafla kanunun 2. maddesiyle Maarif Vekâleti'ne bağlanmış olan medreseleri kapatmıştır. Diğer okullara ise dokunmamıştır. Dârü'l-Hilâfe Medreseleri ise 1924 yılında İmam ve Hatip Mekteplerine dönüştürülmüştür.
İrfan Ordusu!
İslam gerçeğini savunuyorsun,
Hakkın dini ile övünüyorsun,
Allah kalkanıyla korunuyorsun,
Ey Âsım'ın nesli ilim yolcusu,
Canım feda olsun irfan ordusu!
Türkiye irfanınla süsleniyor,
Bu topraklar ilimle besleniyor,
Kur'an anlatıyor Rab sesleniyor,
Ey Âsım'ın nesli ilim yolcusu,
Canım feda olsun irfan ordusu!
Kalemin kılıçtan keskindir senin,
Aklını terletir her bir neferin,
Haktan ödüllüdür ilim seferin,
Ey Âsım'ın nesli ilim yolcusu,
Canım feda olsun irfan ordusu!
İlim bahçesinde bahçıvansın sen,
İrfan pınarında bir civansın sen,
Düşmanları yenen pehlivansın sen.
Ey Âsım'ın nesli ilim yolcusu,
Canım feda olsun irfan ordusu!
Oku kâinatı oku kitabı,
Oku mahlukâtı yüce hitabı,
Cahiledir hakkın bitmez itabı.
Ey Âsım'ın nesli ilim yolcusu,
Canım feda olsun irfan ordusu!AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET