PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
Hz. Ebubekir, Resulullah'ın en samimi arkadaşıydı. Peygamberimize vahiy gelir gelmez hiç tereddüt etmeden hemen inandı.
Hz. Ebubekir, ileri görüşlü, ufku geniş bir kişiydi. Onun döneminde Müslüman geçindikleri halde henüz kalplerine imanın yerleşmediği birçok bedevi Arap vardı.
Hz. Ebubekir, hilafet müddetinin; 2 yıl, 3 ay, 10 gün gibi kısa geçmesine rağmen İslam'ın anlam ve önemini insanların yüreğine işlemiştir. Çünkü o, İslam'ı bilimsel anlamda uygulamış, bu konuda ısrarlı ve kararlı olmuştur. Bu yüzden İslam'ı ayakta dimdik tutmuş, sağlam temeli üzerinde durmasını sağlamıştır. Bu sebeple Hz. Ebubekir, İslam'ı, o gaileli ve tehlikeli dönemde ayakta tutabilen ve kavramların çarpıtılmasını önleyen en büyük tarihi şahsiyettir.
Hz. Ebubekir döneminde İslam toplumunun en önemli özelliği; farklı tabakaların bulunmamasıdır. Bu dönemde herkes bir tarağın dişleri gibi eşitti. Kur'an'ın bütün hükümleri eksiksiz ve tavizsiz uygulanıyordu.
Hz. Ebubekir dönemi toplumunda-ki İslam toplumudur- ; büyüklere saygı, küçüklere sevgi vardı. Muhtaçların ihtiyaçları giderilirdi. Toplum, büyük bir aile gibiydi. Halife, bu toplumda sadece otorite ve disiplini tenin etmekteydi. Buna rağmen ayrıcalıklı ve üstün bir durumu yoktu. Halife, toplumun sıradan bir ferdi olup, diğer fertlerin arasında ve içinde yaşar, cadde ve sokaklarda onlarla birlikte dolaşır, onlarla çarşı pazara iner, birlikte alışveriş ederdi. Halifenin evi, çok mütevazı idi. Topluluk arasına karıştığında talimatlar verir, uyarılması gerekenleri uyarır, halkın İslam kanunlarına ne kadar uyduklarını denetler ve ihtiyaç sahiplerini araştırırdı.
Hz. Ebubekir on beş gün hasta yattı. Hicretin on üçüncü yılında (635) Pazartesi günü vefat etti.
Hz. Aişe şöyle anlatır:
"Babam Ebubekir ölüm döşeğindeyken şunları söyledi:
"Müslümanların başına idareci seçildiğimiz günden itibaren onların ne bir dinarını ne de dirhemini yedik. Yediğimiz sadece onların artığından, giydiğimiz ise giydiklerinin en kalitesiz cinsinden oldu. Şimdi gidip evimi arayın bakayım, halife (Devlet Başkanı) olduğum günden beri, öz malımdan başka ne bulursanız benden sonraki halifeye gönderip teslim edin ve zimmetinizi ona ibra ettirin. Çünkü ben bunları, çalıştığım müddetçe kendime helal sayıyor ve onlarla meşru ihtiyacımı gideriyordum.”
"Bu gün günlerden nedir?” diye sordu.
"Pazartesi” diye cevap verdiler.
"Hz. Peygamber hangi gün vefat etmişti?” diye sorunca,
"Pazartesi günü vefat etti” dediler.
"Hz. Peygamberin kefeni nasıldı?” diye sordu.
"Gömleksiz ve imamesiz, beyaz Yemen bezinden üç parça idi” diye cevapladılar.
Bunun üzerine Hz. Ebubekir şöyle söyledi;
"Şu şalvarımız alın, ben ölünce yıkayın ve beni onunla kefenleyin”
Sahabiler;
"Çok şükür, Allah bol rızık vermiş, seni, kullanılmamış yeni bezle kefenleriz” karşılığını verdiler.
Fakat Hz. Ebubekir şu itirazda bulundu:
"Hayattaki insanın yeni şeylere daha çok ihtiyacı var. ölen insan ise çürüyüp gidecektir. Onun için yeni kefene ne gerek var. Hz. Ömer'in ısrarı üzerine maaş olarak devlet hazinesinden şimdiye kadar toplam 6.000 dirhem para aldım. O da şu duvarın içinde.”
İşte Hz. Ebubekir'in Hilafet müddeti içinde maaş adı altında veya yüklendiği görev sebebiyle ticaretini bırakmasına karşılık, tazminat olarak kendisine ödenen paranın toplamı budur. (Hz. Adem'den Bugüne İslam tarihi/ Mahmut Şakir- ter: Ferit Aydın, Kahraman Yayınları, c.2, s. 349)
Yiğitler Tanıdım!
Tarihte binlercesi gelip geçtiler,
Allah için yol alan yiğit tanıdım,
Zalime kurşun oldu delip geçtiler,
Hak rızasında kalan yiğit tanıdım!
Oku mazilerini düşün dünleri,
Dostlukla kucaklayın yakın kinleri
Kesilmesin hiçbir an sakın ünleri,
Kula sevgiyle gülen yiğit tanıdım!
İşte onlar dünyada birer Ensar'dır,
Gönüllerin sultanı ehil unsurdur,
Yıkılmayan kaledir çetin bir surdur,
Aşkın tadını bulan yiğit tanıdım!
Durmuyor dinlenmiyor veren el için,
Gecesi gündüzü yok varan yol için,
Amaçları kardeşçe saran kol için,
Gözyaşlarını silen yiğit tanıdım!
Terörü öldürürler Hak aşkı için,
İnsanı güldürürler ak aşkı için,
Sevgiyle doldururlar halk aşkı için,
Hak sevgisiyle dolan yiğit tanıdım!
Dört kıta yedi iklim dolaşırlar hep,
Can veren pervaneyle buluşurlar hep,
İnsan kalbine girer anlaşırlar hep,
Canlara şifa olan yiğit tanıdım!
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ