Huzura Yolculuk; Kur’anca ve Kur’anlı hayatla başlar, bununla devam eder. Bu konuda merhum Âkif şöyle der:
“Doğrudan Kur’andan alarak ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı”
Huzur için tek rehber Kur’an’dır. Kur’an; sakınanlar ve arınanlar için bir yol göstericidir. Kur’an’ın gönderiliş amacı; insanların inançlarını düzeltmek, ahlakını güzelleştirmek, dünya hayatlarını düzene koymak, ilahi irade, rıza ve düzene uygun bir dünya hayatından sonra ve bu sayede onlara ebedi mutluluklarını kazandırmaktır.
Kur’an; insan ve insaniyetle ilgili her konuya, varlığın başlangıç ve sonuna, yaratılış ve yok edilişe, ahlaki erdemlere, fert ve cemiyet olarak insanla ilgili kurallara ve kanunlara, tarihi olaylara, kıssalara temas etmekte, insanları eğitmeye yönelik öğüt ve ibret tablolarına yer vermektedir.
“Huzura yolculuk” demek; Mümin şahsiyet olmak demektir. Mümin de, Kur’anla iletişim içine girer. Bu, her ramazan ayında “hatim yarışı”na girerek, el alem; “ne çok hatim yapmış, ne kadar iyi okuyor” diye iftihar vesilesi yapmakla olmaz. Kur’anı, yükseklere koyarak, gelin ve damatların odalarında süs olsun diye nakışlı kaplarda saklamakla şahsiyet elde edemeyiz, huzuru yakalayamayız.
Huzurlu hayat; aynı zamanda ve her şeyden önce Allah’la iletişim kuran, Kur’an okudukça, Allah’la konuştuğunu bilen insandır. Huzura Yolculuk yapanlar; hurafelerden, akıl ve düşünceye aykırı davranışlardan, ilme ters tutumlardan uzak kalan, Kur’anca iletişimi hayat iksiri olarak gören, barışı, kardeşliği, diğer dinlerden olanlara karşı hoşgörüyü, insan sevgisini, adaleti, eşitliği, “veren el” olmayı, “bugün Allah için ne yaptın?” anlayışına ilgisiz kalamayan kimselerdir.
Huzura Yolculuk; aynı zamanda bir medeniyet göstergesidir. Kurandan yolu geçmeyen veya ruhu, gönlü Kur’anla sulanmayan insanlar; fedakârlık, vefakârlık, sorumluluk, elini taş altına koyma bilincinden uzaktır. Huzura yolculuk yapmayan insanlar, mutsuz insanlardır. Mutsuz insanlar; Kurânı okumaz, anlamaz, yaşamaz, Kur’ana inanmaz, empati kuramaz, “Salih amel” içinde olamaz, “emir olunduğun gibi dosdoğru ol” anlayışını idrak edemez, “niçin yapmadığınızı söylersiniz?”, “ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” ruhundan habersizdir.
Temiz toplumun anahtarı; Huzura yolculuktur. Çünkü bu ruhla iletişime girenler; ticarette hile yapamaz, müşterisine bozuk ve hileli mal veremez, yaya kaldırımlara mal koyup yayaların geçmesine engel olamaz. Teraziyi hileli tutamaz. Faizle alışverişin “haram” olduğu şuuru içindedir. Borçlandığı zaman; yazılı hale getirir ve şahitlendirir.
Huzur yolcuları; ne incinir ne de incitir. Kendine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmaz. Kur’an hayat kitabıdır. Dolayısıyla doğru, mükemmel bir hayat yaşamak isteyenler, Kur’anca iletişimle olgunlaşır ve itibar kazanır. “Kalpler ancak Allah’ı zikirle huzur bulur”. Her insanla; hangi ırktan, hangi mezhepten, hangi renkten, hangi ülkeden olursa osun kenetlenme yollarını arar. Ebedi ve ezeli düşmanlığın geçer akçe olmadığın kafalara nakşeder. Allah’ın her yerde, her mekânda var oluşu, Onsuz hiçbir şeyin anlam ifade etmediği, edemeyeceği anlayışındadır. Zaten Allahsız hiçbir durum söz konusu değil, olamaz da. Allah kâinatı çepeçevre kuşatmıştır. Yürürken ayağımız, konuşurken dilimiz, bakarken gözümüz, tutarken elimiz, düşünürken beynimiz, damarlarımızda dolaşan kanımız…
Huzura yolculuk yapan, “Elif ” gibi dümdüz olur. Kişilikli müminin özünü sevgi oluşturur. Allah’ı sevmedikçe, O’na inanmış olmayacağını, O’na inanmadıkça da doğru bir iletişime girmiş bulunamayacağını bilir. Allah’ı seven Peygamberini, peygamberlerini de sever. Peygamberleri seven ise dünyadaki insanları sever. Bu sevgi halesi içinde kesintisiz iletişimi yerine getirmiş olmak insan olmanın olmazsa olmaz şartıdır.
Huzur yolcuları; Kur’anca İletişim ile hedefine ulaşır. Öncelikle; iyi niyet yani ihlas, sonra tövbe, ardından dua, en son olarak da; amel-i salih dediğimiz iyi tutum ve davranışlar... Kur’ana baktığımız zaman; kişisel gelişimin ön plana alındığını görürüz. Kişileri, insanları tek tek, fert fert içten fetheder. Ruhları gergef gergef işler. İslâm potasında eritmek, Kur’an ahlakıyla ahlaklandırmak için bütün çabayı harcar. Bunun için Hz. Aişe; “Peygamberimizin ahlakı, Kur’an ahlakıydı” der. Bu yüzden sevgili peygamberimiz: “Ben mekarimi ahlakı(En güzel ahlakı) tamamlamak için gönderildim” buyurur. İşte bu bakımdan, İslâm, Huzur ve güzel ahlaktan ibarettir.
Huzura yolculuk yapmayan, Kur’anca iletişimi iyi sağlayamayan bir insanın, ne diğer insanlar yanında, ne toplumlar yanında ve ne de dünyada değeri olur. İş yaparken iletişimin güzel olması, konuşurken iyi iletişimin yerine getirilmesi şarttır. Bunların sağlıklı olmasının yolu da; kendi iç âlemimizden geçer. Bugün bütün dünyanın muhtaç olduğu, terörün kol gezdiği bir ortamda şiddetle ihtiyaç duyduğumuz bir husustur; huzur, “Kur’anca İletişim”. Huzur Yolcularında ve Kur’anca iletişimi yerine getirenlerde; terör, anarşi, kavga, savaş, insanlık dışı tutumlara yer verilmez.