HİÇ BİR ŞEY DEĞİŞMİYOR MU?

Eskilerin çok güzel sözleri var; "eski tas eski hamam”, "ne desen boş”, "hem kel hem fodul”, "Duvara mı söylüyoruz?”…

Rabbimiz; "bıkmadan, usanmadan anlatın”, "Resulüm, senin görevin yalızca tebliğ etmek” diyerek hepimize, bütün insanlığa, bir şeyler yapmalarını, eli boş durmamalarını, bu dünyanın oyun ve eğlence olduğunu hatırlatıyor.

Pekala o zaman; "Hiçbir şey değişmiyor mu?” diye yazıma başlık yaptığım söz ne oluyor? Gerçekten biz anlatıyoruz da, karşımızdakiler mi anlamıyor? Veya biz iyi bir anlatım yapamıyoruz mu? Bana kalırsa ikincisi daha ağır basıyor, yani iyi bir anlatım sergileyemiyoruz. Çalıyı baştan sürüyor, "selamün aleyküm kör kadı” diyerek, hatır kırıcı, hakaret edici, insanların eksiklerini arayıcı, küçümseyici… tavırlarla işe başlıyoruz.

Eğer hiçbir şey değişmiyorsa, önce kendimizi değiştirmeye çalışalım. Fakat en zor olanı da bu mu bilmiyorum. Çünkü kimse yoğurdum kara demez. Asıl mesele de buradan kaynaklanıyor. Şunlara dikkatinizi çekmek istiyorum;

  1. Okumuyoruz, okuduğumuzu anlamıyoruz. İslam'ın ilk emri oku olmasına rağmen okumamakta direniyor, cahilliğimizle övünüyoruz.
  2. Bencillik, kibir ve ben bilirim, benden başka kimse başarılı olmasın, ben seni mi dinleyeceğim? Sen kim oluyorsun? Zaten hiçbir şey bilmezsin… hamakatı içindeyiz.
  3. Devamlı olarak, başarılı olmak isteyen, zirveye tırmanmak için çaba sarf edenlerin ayağını kaydırma sevdasındayız.
  4. Şirkte, inkarda, inancı kötüye kullanmakta bire biriz. Allah ile aldatmakta zirveden inmiyoruz.
  5. Garibanı, yoksulu, fakiri, muhtacı itip kakmak olağan hale gelmiş. Kazancımızın bir gün elimizden çıkıp gitmeyeceğini sanıyoruz. Bu gücümüzün, kuvvetimizin, saltanatımızın, makamımızın, servetimizin, sağlığımızın sıfırlanacağından haberimiz yok.
  6. "Müslüman” olduğumuzu söylüyoruz ama bir türlü teslim olmuyoruz. "Müminiz” diyoruz fakat müminin; güvenilen, itimat edilen, mutemet kişi olduğunun farkına varmıyoruz.

 

Kur'an

 

Haktan gelen mektubu, pasajı oku,

Medenî hayat gelsin, yok olsun hüsran,

Resul kıssalarından, mesajı oku,

Ölü kalpler can bulsun, dirilsin insan!

 

Ayetler nakış nakış, oya misali,

Gönüllere işlenmiş, her bir timsali,

Hicranları bitirir, Rabbe visali,

Kur'an kılavuz olsun, durulsun zaman!

 

İnsanı inşa eder, İslamî yolda,

Kötüyü alır gider, ihsanî elde,

Sevgiye sevgi katar, irfanî kulda,

Kur'an şifa sofrası, kurulsun her an!

 

Dünyaya muhabbeti, getirecek o,

Savaşları nefreti, bitirecek o,

Dostlukların tahtına, oturacak o,

Kur'an barış kapısı, girilsin her an!

 

Sadra şifa veriyor, okundukça hep,

Hüzün sona eriyor, dokundukça hep,

Sıcaklığı sarıyor, bakındıkça hep,

Kur'an kucak açıyor, sarılsın her can!

 

 

Az Bulunuyor!

 

Gezsen dünya ferdini, bulurum diye,

Ruhu temiz duranlar, az bulunuyor,

Sohbet ile derdini, alırım diye,

Gönüllere girenler, az bulunuyor!

 

Yaratığa hidayet, Hakkın sözleri,

Kur'an'daki her ayet, süsler özleri,

Hak düşünceler elbet, besler bizleri,

Gerçekleri görenler, az bulunuyor!

 

Kılıklar kıyafetler, adam etmiyor,

Şölenler ziyafetler, lezzet katmıyor,

Riyakâr nezaketler, özde tutmuyor,

Sevdiğini saranlar, az bulunuyor!

 

Dili kalbinde olan, tefekkür eder,

Dilârâları bulan, tezekkür eder,

Rab rızasını alan, teşekkür eder,

Kalbi toplu vuranlar, az bulunuyor!

 

Yunusvari erenler, gerçeği bulur,

Cana gönül verenler, deryaya dalar,

Nefsi terbiye eden, Rabbini bilir,

Hakikate varanlar, az bulunuyor!


Yazarın Diğer Yazıları