PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
Bazen, bir söz, bazen bir bakış, bazen de beden dili… bize çok şey anlatır! Hayat; hayata yön veren ilkelerle doludur. Yeter ki bizlerde alma kabiliyeti olsun. Eğer bu kabiliyet yoksa, “kellim kellim la yenfa’ “ şeklinde olur.
Edebiyat, edebi sözler, hakîmane ifadeler insanların; başıboş ve hızla tehlikeye giden hayatına fren görevi görür; sözü buraya getirmişken Mevlana’nın hayat iksiri sözlerinden birkaç örnek vermek yararlı olur;
“Söyle bakalım, senin neyin var, ne elde ettin, denizin dibinden ne inciler getirdin?”
“Daha ne vakte kadar gelir ve mahsul arayıp duracaksın? Zaten ömrümüzden ne kaldı ki? Çoğu geçip gitti.”
“Gece geçti, sabah oldu. Sen ne vakte kadar bu altın masalını yeni baştan söyleyip duracaksın?”
“Mezarda bu göze toprak dolar. Mezarı aydınlatacak nurun var mı?”
“Sermaye ve ticaret isteği var ya; ölümü istemek, ondan daha iyidir.”
“Ölüm günü, bu duygun kalmaz. Can nurun var mı ki gönlüne yar olsun?”
“Her şey, neye layıksa o şekle dönüşür. Sürünün çobanı, sürüye layık kişidir.”
“Mahşerde her arazın bir sureti vardır. Her araz, suretinin de bir nöbeti...”
“Ey ulu kişi! Dostları görmeye eli boş gitmek; değirmene buğdaysız gitmeye benzer.”
“Yüce Allah bile mahşer günü halka; “Kıyamet günü için armağanın nerede? Bize
Yapa yalnız, azıksız, adeta sizi yarattığımız gibi geldiniz. Kendinize gelin! Kıyamet günü için ne hediyeniz var, ne getirdiniz? Yoksa tekrar dönüp geleceğinizi ummuyor muydunuz? Size bugünün vadesi batıl mı göründü ki” der.”
“O’na konuk olacağımızı inkâr ediyorsan, bu mutfaktan ancak toprak ve kül alabilirsin.
İnkâr etmiyorsan, niçin böyle elin boş? O sevgilinin kapısına böyle nasıl ayak basacaksın?
Yemeyi, içmeyi biraz azalt da, onunla görüşmek için bir armağan götür.
Geceleri az uyuyanlardan, seher çağlarında istiğfar edenlerden ol.”
“Ölümü, bir Yusuf gören, canını feda eder. Kurt olarak gören ise yolunu sapıtır.”
“Oğul, herkesin ölümü, kendi rengindedir. Düşmana düşmandır, dosta dost.”
“Akıllı kişi, artığa, eksiğe bakmaz. Çünkü ikisi de sel gibi geçer.”
“Ölümün bir parçası olan hastalık sana tatlı geliyorsa, bil ki Allah ölümü de sana tatlılaştırır.”
“Mezara türbe yapmak, üstüne kubbe kurmak, mana sahiplerine makbul değildir. Bir bak da gör; diri iken atlaslara bürünen kişinin aklını o ipekler, o atlaslar hiç fazlalaştırır, onun reyine isabet verir mi?”
“O mezarını, lahdini yapma işi taşla, tahtayla, kilimle, keçeyle olmaz. Kendine gönülde bir mezar kazman, onun benliğinin önünde bu benliği görmen gerektir.”
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ