Gönül Alemimiz

Gönül alemimize bir bakalım. Maddi dünyamızı düşündüğümüz kadar manevi dünyamızı da bir otokontrola tabi tutalım. Nefis muhasebesine girelim. “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” ilkesine uygun bir tavır sergileyelim.

Evet, ne kadar müslümanız? Müslümanlığın ölçüsü nedir? Hak dinine mi inanıyoruz? Halk dinine mi? Kur’an’ın dediklerine mi boyun eğeceğiz? Yoksa gelenek adı verdiğimiz, örf olarak kabul edilen ama aslında hiçbir dini, kur’anî mesnedi olmayan, sevgili peygamberimizin emretmediği, sünnet olarak benimsenmeyen hususlara mı itibar ediyoruz?

Önce kendi yaşantımızdan başlayalım; Beş vakit namazımızı vaktini geçirmeden kılıyor muyuz? Namazda okuduğumuz sure ve duaların anlamlarını biliyor muyuz? “Namaz bütün kötülüklerden alıkor” ilkesine uygun olarak ahlaki tutumumuz nasıl? Kıldığımız her namazın son namazımız olduğunu düşünüyor muyuz? Hem namaz kılıyor, hem de ahlaksızlık içinde miyiz? Hem namaz kılıyor, hem de ticarette müşterilerimizi kandırıyor muyuz? Elemanlarımızın hakkını yiyor muyuz? Yoksa sigortasız mı çalıştırıyoruz? Namazda Allah’la konuştuğumuzun farkında mıyız? Değil miyiz? Namaz dışında insanlarla iletişimimiz nasıl?

Zekatımızı tam veriyor muyuz? Zekat; fakirin, yoksulun, muhtaç olanların hakkıdır. Bu hakkı ihlal etmeden eksiksiz şekilde yerine getiriyor muyuz? Yoksa nerede işe yaramaz, nedere, çöpe atacağımız eşyalar, yemediğimiz yiyecekler, hiçbir insanın değil, hayvanın bile beğenmediği nesneleri fakire zekat olarak layık mı görüyoruz? Zekat vermemek için tabir yerindeyse, Allah’a karşı hile mi yapıyoruz?

Bir de erkek evlat saçmalığı var! Varsa yoksa her şey erkek evladın, kız çocuğu sanki yüz karası! Erkek evlat, anaya babaya bakmasa da, yine baş tacı! Yine kız evlat, ayaklar altında! Neymiş, kızlar kocaya gidecekmiş! Bunun kadar saçmalık, bunun kadar mantıksızlık olabilir mi? Yani; “kız kocaya gidecek” derken, seni biz sildik, bizi bir daha arama, senin bizimle ilgin kalmadı. sen kocanın malısın!” Anlamına gelen bir uygulama söz konusu! Tabii açıkça böyle denmiyor fakat altında yatan gerçek bu! Kız evladın çocukları itilir, erkek evladın çocukları her şeye layık! Mirasta kız evlada en değersiz, en kötü bölümler veya yerler verilir, erkek evlat adeta saltanat sürecekmiş, anne ve babanın mezarlarına türbe çattıracakmış gibi, nerede kıymetli, nerede değerli yer varsa oralar verilir! Ama sonunda yine de anne ve babaya kız evlatlar bakar!

Komşularımızla aramız nasıl? “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen bir peygamberin ümmetiyiz! Komşularımızın derdiyle dertleniyor, neşeleriyle neşeleniyor muyuz? Bayramlarda, düğünlerde, mutlu günlerde, ölümlerde komşularımızın yanında mıyız? Yoksa onların varlığından haberimiz yok mu? Bir selamı bile çok mu görüyoruz komşularımızdan? Komşumuzun namusu bizim namusumuzdur! Bunu uyguluyor muyuz?

Trafikte durumumuz nasıl? Biri bizden yol isteyince hemen aşağı inip, yol isteyeni eşek sudan gelinceye kadar dövüyor veya öldürüyor muyuz? Trafik kurallarına uymanın en büyük kul hakkı olduğunu biliyor muyuz?

Tartışma kültürümüz ne merkezde? Bizim beğenmediğimiz veya bize aykırı fikir ve düşüncelere sahip olanlara yumurtalı saldırı mı yapıyoruz? Herkesi bizim gibi düşünmesi için tek tip olarak mı telakki ediyoruz? İsteyen inansın, isteyen inkar etsin anlayışımız var mı? Sahi hoşgörümüz nereye gitti?

“Allah şöyle diyecek; “bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” onlara, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. işte bu, büyük başarıdır.”

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.”

“De ki; “eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.”


Yazarın Diğer Yazıları