Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
"ERENLER DÜNYASI” isimli çalışmamda birçok erenden, Allah dostundan, hayatını; Kur'ana, İslam'a, insanlığa adayan değerli gönül dostlarından söz ettim. Gördüm ki bu insanlar topluma değer katıyor. Böylesine kıymetli vatan evlatlarını anlatmak, gelecek nesillere örnek olması açısından çok önemlidir. Konya'mızı, gönül dünyamızı renklendiren, huzur bahşeden erenlerden birisi de Ladikli Hacı Ahmet Ağa.
Konya velîlerinden Ladikli Hacı Ahmet Ağa (1888-1969) Konya'ya bağlı Ladik kasabasında doğdu. Babasının adı Mehmet, annesinin adı ise Emine'dir. Gayet cömert, vakar, temkin ve itidal ehli idi. Sükutu ihtiyar eden, ihtiyaç halinde konuşurlar. Ümmi (Okuması yazması olmayan) olmasına rağmen, Hocası Hızır Aleyhisselam olduğu için, ondan manevi ilimler almış olup, İlm-i Hikmette yekta idi.
Kendisini Hakk'ın rızasına, halkın hizmetine adamış, her zaman ve her yönde halkımıza önder, rehber, teselli ve ümit kaynağı idi. Kendisine bir şey sorulduğu zaman;
-Durun gardaşım, şimdi cevabınızı getiririm.. der, gider Hızır Aleyhisselam'a sorar, cevabını alır getirirdi. Kimseyi kırmaz ve geri çevirmezdi. |
Hacı Ahmed Ağa, 8 Haziran 1969 tarihinde Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine kavuşur. Mübarek kabri şerifleri Ladik mezarlığındadır.
Kerâmet var kerâmetin içinde
Keramet söz konusu olduğu zaman:
(kendine has, Konya şivesi ile konuşurdu)
- Takmayın kafanıza bunları oğlum! Kerâmet var kerâmetin içinde... Amma madem ki yârenliğin ucunu ganattınız söğleyim: Bu kerâmet dediğiniz şeyler, kudretine azametine payân olmayan Allah'ın ilerde olacak şeyleri böğünden göstermesi gibi bir şeydir.
Mesela ben bazı misafirlerime, yaz ortasında kış, kış ortasında yaz meyveleri ikram ederim... Hatırları hoş olsun diye... Rabbimin bir lutfu bu, ihsanı... Bunun hakikatını açamam size. Üstündeki örtüyü kaldıramam. Doğru değil, uygun da olmaz. Anadan üryan soyunmaya benzer bu sizin karşınızda.
Amma meselâ bunlara benzer şeyler olacak ilerde. Şimdilerde bizim memlekatımızda pek yok, olsa da yaygın değil amma, ilerde camlı bahçalar olacak... Kış ortasında yaz avarı yetiştirilecek o camlı bahçalarda. Fenne devredilecek bu kerâmet o zaman yani...
O da Allah'ın işi, bu da Allah'ın işi. Allah verirse verir, vermezse vermez. O istemeyince bir şey olmaz. Bir şeyi isteyebilmemiz için, O'nun o şeyi istememizi istemesi lazım.
Allah bir kuluna kerâmet kapısı açınca, depelerine çıkılmaz cebel cebel dağları, kum taneleri gibi küçültüverir ona” derdi.
Nasıl bir Hızır bekliyordun?
Akşehir Kaymakamı Ahmet Ağa'ya:
- Ahmet Ağa, siz hep görüşüyorsunuz, bir de bana göster Hızır Aleyhisselâmı!..Ahmet Ağa, Kaymakamın talebine yuvarlak çerçeveli bir cevap vermiş:
- Oğlum, nasibse görürsünüz inşallah! Demiş.
Ahmet Ağa'nın hayranlarından olan Kaymakam, bir Ramazan günü, iftara yakın, iftar sofrasına oturmuşlar, ailecek iftar topunu bekliyorlar... Kaymakam sigara tiryakisiymiş. Kaymakam tiryakiliğin verdiği ruh haliyetiyle beklerken, kapısı üç kez çalınmış. Çıkmış bakmış Kaymakam, kapıda bir adam:
-Biseciii! Bise alır mısınız efendiii? Arkasında da bir deve, geviş getiriyor geve geve.
Ne desin Kaymakam?
- Ne bisesi be adam? Biseyi ne yapayım ben?
- Peki efendi kızma! Bizden sorması, sanki ısmarlamış gibiydiniz de... Hadi iftar-ı şerifler hayrolsun! Deyip, çekip gitmiş.
Kaymakam kapıyı kapatıp da sofraya dönerken, mırıldanıp kendi kendine içinden: Allah Allaaah! Bu saatte bise mi satılır be adam? Mübarek iftar vakti... Fesûbhanallah! çekmiş.
Bir müddet sonra tekrar Ladik'e gittiği zaman:
- Aşk olsun Ahmet Ağa, bize Hızır Aleyhisselâmı daha göstermeyecen mi Hacı Babam? diye sitem etmeye kalkınca, Ahmet Ağa:
- Size de aşk olsun hay guzum! Kapınıza gelen Hızır'ı kovarsınız, ondan sonra da gelir bize sitem yaparsınız! Demiş.
Kaymakam şaşkınlık içinde:
- Ne demek o? Ne zaman geldi Hacı Babam? Diye sorunca, Ahmet Ağa:
- Ramazanın son günlerinde, siz sofrada beklerken kapınıza bir Biseci geldi mi?
- Geldi?
- Devesinin semerindeki katran küplerine dikkat ettin mi, semere bağlı mıydı, değil miydi?
- Ben bu tiryaki kafasıyla nerden dikkat edecem ona Hacı Babam?
- İçeceksen sen iç cigarayı oğlum! Cigara seni içmesin!... Hem sen nasıl bir Hızır bekliyordun? Yakası kartlı, kravatlı birini mi bekliyordun? Kolalı gömlekli, ütülü pantolonlu birini mi bekliyordun? Neyse... Gördün işte gayrı... Görmedim diyemezsin! Kaçırdın ammaa, gördün işte yine de... demiş ve teselli etmiş Kaymakamı, Ahmet Ağa, ama.... Kaymakam epey eyvah çekmiş!AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET