EMANETİ DOĞRU ANLAMAK

Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez. (Mevlana)

 

Son günlerde emanet üzerine bir çok spekülasyon yapılmaya başlandı. Özellikle kadın cinayetlerinin ardından, "kadının, erkeğin emaneti” olduğu sözü ortalığı karıştırdı. Medyada yer yerinden oynadı. Pekala nedir emanet? Emanet denilince, bilhassa kadın erkeğe emanet denildiği zaman, kadının bir mal olduğu mu anlaşılıyor? Yoksa bir başka şey mi? Bu konu üzerinde kafa yormak istedim. İşte detaylarıyla Emanet kavramı;

Emanet, İslamî terminolojinin en kapsamlı kavramlardan birisidir. Emanetin anlam ve önemini açıklayan şu âyet birçok âlimi meşgul etmiş ve onları uzun süre üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. " Biz, emaneti göklere yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar”

Emanet: Hıyanetin zıddı olup güven, sadakat, emniyet manalarına gelir. Emanet: Eminlik, istikamet üzere bulunmak, emniyet edilip inanılan, güvenilen şey, başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen. (Kamus-ı Türki)

Sahip olduğumuz maddi ve manevi tüm değerler, sorumlu bulunduğumuz sorumluluklar birer emanettir.

Emanet, kapsamlı kavramlardandır. Sözlükte emniyet ve güven içinde olmak, başkasının hukukuna riayet etmek, sorumluluktan kurtulmak gibi anlamlara gelir. En önemli anlamı, kişinin yapmakla sorumlu olduğu tüm vazifelerin şuurunda olmasıdır. Diğer bir tanıma göre, Allah Teâlâ'nın emir ve yasaklarına göre hareket etmektir.

Emanet, yer ve göklerin yüklenmekten çekindikleri bir sorumluluktur. Kelime yapısıyla imanla aynı kökten gelir. Yani, emanet imandır, iman emanettir. Enes bin Malik, şunu rivayet eder: Hz. Peygamber, her hutbesinde: "Emanete riayet etmeyenin imanı, verdiği sözü yerine getirmeyenin de dini yoktur.” "İslam toplumlarında ilk kalkacak olan erdemin emanet olacağını, mü'minin her ahlâka bulaşabileceğini, yalan ve hıyanete ise asla bulaşmayacağını,” emanete riayet etmeyen bir toplumda, kıyametin kopmuş olduğunu ifade ederdi.

Yani Emanete riayet etmeyen bir toplumda, kıyamet kopmuş demektir. O toplum, rüşvet ve iltimastan dolayı karışmıştır. Bir adam Resul-i Ekrem'e gelip, "Kıyamet ne zaman?” diye sordu. Resul-i Ekrem, "Emanet zayi edildiği zaman, sen kıyameti bekle” buyurdu. Aynı şahıs, "Emanet nasıl zayi olur?” dedi. Resul-i Ekrem, "Görev (yönetim) ehil olmayanlara teslim edildiği zaman kıyameti gözle” cevabını verdi. Diğer bir hadiste de şöyle buyurdu: "Hayatın boyunca şu dört hasleti taşıdığın sürece dünyadan kaybın olmaz; Emaneti korumak, doğru konuşmak, güzel ahlâk ve helal lokma.” Meymun b. Mihran da konuyla ilgili olarak şu tespitte bulunmuş: Üç şey, iyi-kötü herkese ödenir: emanet, verilen söz, akrabalık hakkı.

Müslümanlar, her vesileyle birbirlerine emaneti tavsiye etmekle sorumludur. Sefere çıktıklarında, birbirlerine şöyle duada bulunurlar: "Dinîni, emanetini ve amellerinin iyi bir şekilde bitmesini Allah'a havale ediyorum; yani bu hususları yerine getirmende, O'ndan yardım talep ediyorum.

Sorumluluk, emanetle yakından alakalıdır. Ahlâkçılar, sorumluluğu "kişinin ilahî emirleri yerine getirip, yasaklardan sakınma kabiliyeti; hesap vermesi gereken durum veya yetenek” şeklinde tanımlar. Tanımın açılımı şöyledir: Sözgelimi ilim sahibi birine, "ilmin ile Allah için, kendin için, ailen, kabilen, milletin, bölgen ve bütün insanlık için ne yaptın?” Soruları yöneltilir.

"Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne hainlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emanetlere de hıyanet etmeyin.”

Sonuç olarak şunu rahatlıkla diyebiliriz; kadının, erkeğin emaneti olması; kadının, erkeğin malı olması değildir. Kadın eşya değil ki, alınıp satılsın, erkek istediği şekilde kadına davranış sergilesin. Emanet kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklanan bir durum söz konusudur.

Ne hikmetse, kavramları ters yüz etmekte mahiriz! Aslına ermeden, araştırıp, incelemeden olaylar üzerine balıklama atlamamak gerekir.

 


Yazarın Diğer Yazıları