ELLİ SEKİZ SENEDİR BİTMEYEN ÖZLEM!

Bu gün babamın ölüm yıldönümü. (Doğumu: 01 Temmuz 1906. Ölümü: 08 Eylül 1963) Bir güz günü, dört kardeşi boynu bükük ve yetim bırakarak dar-ı bekaya hicret etti. O anları hala unutamadım, unutamayacağım. Yaşım şu an yetmiş iki ama ne olursa olsun, anne baba unutulmuyor.

İnsanın yüreği yanınca içinin hararetini, üzüntüsünü, özlemini şiirlerle hafifletmeye ve gidermeye çalışır. Şiirlerde teselli bulur. "Her nefis ölümü tadacaktır” ilkesine imanımız tam ancak, insanın dünyaya gelişine sebep olan, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, bin bir türlü sıkıntılara göğüs geren, kan kusup, "kızılcık şerbeti içtim” diyen kahraman, vefakâr ve fedakâr anne ve babaların evlatlarını bırakıp gitmesi acı oluyor.

Annemin Vefatı da 11 Temmuz 1963 yılındaydı. Yani ikisi arasında iki aylık zaman var.

 

 

Babam!

 

Bin Dokuz yüz altı Temmuz ayında,

Çavuş beldesinin Bükçe köyünde,

Minik Mehmet doğdu Yörük soyunda,

Neşelere boğdu sevgili babam!

 

Köyleri dolaştı gitti illere,

El avuç açmadı namert ellere,

Sırtında heybesi düştü yollara,

Hasretlere ağdı sevgili babam!

 

Hayatı hep kahır ömrü de çile,

Huzur bulamadı gülmedi bile,

Kelamım suskunca gelmiyor dile,

Dertleriyle doğdu sevgili babam!

 

Temizce kazandı helalden yedi,

Doğruyu savundu Hakkı söyledi,

Kanaat ederek sabır eyledi,

Hakka boyun eğdi sevgili babam!

 

Yaşı elli beşti kederli bir yaz,

Eşini kaybetti yüreği ayaz,

Gözyaşları döküp ederdi niyaz,

Kederini yığdı sevgili babam!

 

Kalbi kan ağladı günleri yaslı,

Can evinde kilit elemler aslı,

Bir hazan mevsimi kapattı faslı,

Mezarına sığdı sevgili babam!

 

 

Onlarsızım!

 

Bir yaz günüydü ölümü tattılar,

Şu yalan dünyada ben onlarsızım,

Hüzünlü anıydı çile kattılar,

Şu yalan dünyada ben onlarsızım!

 

Öksüzüm ben garipçe yaşıyorum,

Istırabım büyük dert taşıyorum,

Gönülde kış ayazdan üşüyorum,

Şu yalan dünyada ben onlarsızım!

 

Yılları yoklukla fakirce geçti,

Rabbin nimetine şakirce geçti,

İsyansız bir halde zakirce geçti,

Şu yalan dünyada ben onlarsızım!

 

Gel de Bana Sor

 

Dokuz yüz altmış üç, dert boyum aştı,
Mevsim yazdı, lakin yüreğim kıştı.
Annem öldüğünde feleğim şaştı,
Öksüzlük ne imiş gel de bana sor!

Araları kısa, üç aylık zaman,
Bir anda öldüler, halim pek yaman,
Dört kardeş döküldük, aman ki aman,
Öksüzlük ne imiş gel de bana sor.

Yaş o zaman on beş, çocuktum belki,
Yediğim darbenin ilkiydi ilki,
Unutulmaz, derin yara bu yılki,
Öksüzlük ne imiş gel de bana sor.

 

 

 

 

Üzüntüm ruhuma bir "akar” oldu,
Gariplik boynumu hep yıkar oldu,
Tattığım acılar pek yakar oldu,
Öksüzlük ne imiş gel de bana sor.

 

Öksüz Anlarım!

 

Aklımdan çıkmıyor, acı günlerim,

Hüzünlü zamandı, öksüz anlarım,

Yüreğim yanıyor ağrır yanlarım,

Hüzünlü zamandı, öksüz anlarım!

 

Dört kardeş içinde, küçüğü bendim,

Yaşlara boğuldum, yıkıldı bendim,

Hüzün yangınında, çok debelendim,

Hüzünlü zamandı, yetim anlarım!

 

Yetimlik öksüzlük çok büyük sancı,

Tedavi çaresiz, yoktur ilacı,

Kaldırılamaz hiç, böyle bir acı,

Hüzünlü zamandı, öksüz anlarım!

 

Karanlığa daldım, çıkamıyorum,

İçimde kederi, yıkamıyorum,

Aydınlık için mum, yakamıyorum,

Hüzünlü zamandı, öksüz anlarım!

Yazarın Diğer Yazıları