PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Merhum Suriyeli yönetmen Dr. Mustafa Al-Akkad şöyle der:
Anneler yalan söylemez diye düşünürdüm ama annem bana sekiz yerde yalan söyledikten sonra şüphemin yanlış olduğunu anladım.
Ve işte annemin yalanları, anneler nasıl yalan söyler bilin..
... Hikâye ben doğduğumda başlıyor. Çok fakir bir ailenin tek oğluydum. Bize yetecek kadar yiyeceğimiz yoktu. Açlığımızı gidermek için biraz pirinç getirdiğimizde annem payını bana verirdi. .. Pilavı tabağından benimkine aktarırken, "Oğlum, bu pirinci ye, ben aç değilim” derdi.
"Bu onun ilk yalanıydı."
...... Ve yavaş yavaş büyüyordum. Annem evimizin yakınındaki küçük bir nehirde bir balıkla bile olsa açlığımı gidermek için balık tutmaya giderdi. Bir defasında Allah'ın lütfu, iki balık tutmayı başardı. Hemencecik eve gitti balığı hazırladı iki balığı pişirip önüme koydu. Ben balığı azar azar yerken annem de kemiklerin ve kılçıkların etrafındaki balıktan arta kalanları yiyordu, görünce yüreğim parçalandı. Hemen yemesi için diğer balığı önüne koydum. Eliyle Önüme itti ve yavrum benim balık sevmediğimi sen bilmiyor musun? Dedi
"Bu onun ikinci yalanıydı."
Ve okul çağına geldiğimde okula gitmeliydim ve Okul masraflarına yetecek kadar paramız yoktu. Annem pazara gitti, bir giyim mağazasındaki çalışanla evleri dolaşarak malları pazarlamak üzere anlaştı. Hanımlara kıyafetleri gösteriyordu. Yağmurlu bir kış gecesi annem işten gecikti. Ben onu evde bekliyordum. Yakın caddelerde anneme bakmak için evden çıkmıştım. Annemi sırtında bohça ile evlerin kapısını vururken gördüm.
"Anne, vakit geç oldu hava soğuk, işe sabah devam edersin” dedim
Annem gülümseyerek;
" Oğlum yorgun değilim” dedi.
Bu onun üçüncü yalanıydı.
Okulun sene sonu sınavında annem benimle gelmekte ısrar etti, içeri girdim annem de güneşin kavurucu sıcağında dışarıda benim çıkmamı bekliyordu. Zil çalıp imtihan bittiğinde yanıma geldi ve beni sıkı bir şekilde kucakladı. Başarının Allahın muvaffakiyetiyle olduğunu ifade etti. Annemin yanına geldiğimde içmek üzere satın aldığı bir bardak içecek duruyordu. Susuzluğumu giderinceye kadar içtim ve gözüm anamın yüzüne kaydı ve yüzünden terlerin aktığını gördüm, hemencecik bardağı ona verdim dedim ki:
"İç anne!” ve o:
"Sen iç oğlum, ben susamadım” dedi.
Bu onun dördüncü yalanıydı.
Eğitimimi tamamladıktan ve üniversiteden mezun olduktan sonra oldukça iyi bir iş buldum ve artık annemin dinlenmesi ve ev masraflarını karşılama sorumluluğunu bana bırakması için doğru zamanın geldiğini düşündüm ve o vakitte artık annemin evin işlerini çevirecek mecali yoktu. Annem çarşıyı süpürüyor ve her sabah sebze satıyordu. İşi bırakmayı reddettiğinde maaşımın bir kısmını ona ayırdım. Parayı almadı ve:
"Oğlum, paranı sakla, benim yeterince param var.” Dedi.
Bu onun beşinci yalanıydı.
Bir işte çalışırken yüksek lisansa devam ettim ve gerçekten başardım ve maaşım yükseltildi. Çalıştığım Alman şirketi bana Almanya'daki ana şubesinde çalışma fırsatı verdi. Kendimi çok mutlu hissediyordum. Yeni bir başlangıç ve mutlu bir hayat hayal etmeye başladım yolculuk yapıp gereken işlemleri bitirdikten sonra anneme benimle kalması için telefon ettiğimde beni rahatsız edeceğini düşünüp:
"Oğlum ben lüks yaşama alışık değilim...”dedi
Bu onun altıncı yalanıydı.
Annem yaşlanıp ihtiyarladı ve kansere yakalandı. Ona hasta bakıcılığı yapacak birisi yanında olmalıydı ama canım annem ile benim aramda ülkeler vardı ne yapayım? Her şeyi bırakıp evimize annemi ziyarete gittim. Operasyon sonrası yatalak buldum. Annem beni gördüğünde gülümsemeye çalıştı bir taraftan kalbim yanıyordu çünkü çok zayıftı, zayıflamıştı. Bu benim bildiğim tanıdığım annem değildi, gözlerimden yaşlar aktı ama hemencecik anne yüreğiyle annem beni teselli etmeye çalıştı ve dedi ki:
"Ağlama oğlum, acı hissetmiyorum...”
Bu onun sekizinci yalanıydı.
Ve bunu bana söylediğinde gözlerini kapadı ve bir daha açmadı….”
Bu hikâye, tam da anneme uygun. O yüzden bu yazıya uyar diyerek şu şiirimle yazımı noktalayayım:
Cefakâr Anam!
Hayatı kahırdı her günü çile,
Neşeye dalmadı cefakâr anam,
Küsmedi kadere o bile bile,
Rahatı bilmedi cefakâr anam!
On bir çocuğuna analık etti,
Doktoru bilmezdi sağlığı gitti,
Yokluk belin büktü mecali bitti,
Gözyaşı silmedi cefakâr anam!
Okula gitmedi bilinmez nice,
Ders çalışamadı gündüz ve gece,
Okuyamaması tam bir bilmece,
Hiç sefa sürmedi cefakâr anam!
Hayatta kalan o dört evladına,
Bakmaya ant içti Allah adına,
Erken gitti ermedi muradına,
Hiç huzur bulmadı cefakâr anam!
Aymanas'ta geçti zorlu yılları,
Bahçede yıprandı nazik elleri,
Aştı yorgun halde tozlu yolları,
Bir soluk almadı cefakâr anam!
On Bir Temmuz günü kalp yarelendi,
Tüm sevenlerinin canı elendi,
Ölümlü alemde çok örselendi,
Dünyada gülmedi cefakâr anam! (29 TEMMUZ 2022)
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER