Dostların Muhabbeti!

Mevlana ile Şems-i Tebriz’i arasındaki muhabbetin derinliği herkes tarafından bilinmektedir. Tasavvuftaki ilahi aşk, bu iki Allah dostunun birbirlerini bulmasıyla yeni bir anlam kazanmıştır. Her ne kadar Şems, Mevlana’nın hocası olsa da bu sadece öğrenci öğretmen ilişkisi değildir. Bu yıllarca arayış içersinde olan iki dostun, iki sırdaşın birbirini bulmasıdır. Bu birliktelik üç yıl gibi kısa bir süre devam etmiştir ama asırlar boyu sürecek olan yeni bir ilahi aşkın temellerini atmışlardır.
 Mevlana’daki dönüşüm Şems-i Tebriz’le olmuştur. Mevlana’nın hayatında Şems köşe taşı mesabesindedir. Şems olmasaydı Mevlana da olamazdı ama bildiğimiz anlamda Mevlana olmazdı. Şems-i Tebriz’i Mevlana’nın ilham kaynağıdır. Mürşidi, sırdaşı ve dostu Şems-i Tebriz’idir. Mevlana’yı anlamaya ve araştırmaya çalışanlar mutlaka Şemsi Tebriz’iyle karşılaşırlar. Tebriz’iyi anlamadan Mevlana’yı anlayamayız. Mevlana üzerine araştırmalar yapan Cemalnur Sargut: “Mevlana Şems’le karşılaşmasaydı da tüm eserleriyle dünyaya tesir edecekti ama Mevlana olmayacaktı.” der.
         Şems ulaştığı mertebeye onu da ulaştırmaya çalışır. Kendi ilminden, kemalinden ve ilahi aşkından ona da tattırır. Oysa Mevlana hep ön plandadır. Şemsi Tebrizi hep geri planda kalmıştır. Oysa Mevlana’ya ilham kaynağı olan böyle bir şahsiyetin sıradan bir şahsiyet olduğu düşünülemez. O Mevlana’yı Mevlana yapmak için görevlendirilmiş âlim bir şahsiyettir. Hz. Şems’in hocası müritlerine şöyle der: “Diyar-ı Rum’da Celalettin isminde bir zatın irşat edilmesi murad edildi. Hanginiz talipsiniz? der. Hz. Şems sağ elini kalbinin üzerine koyarak boynunu sola doğru eğerek susar, “talibim” kelimesini bile kullanmaz. Hocası: “ Sen anladın bu işin sonunda başını vermek var.” der.
   29 Kasım 1244 yılında gerçekleşen bu buluşma, tasavvuf anlayışında da bir dönüm noktasıdır.
   Mevlana Konya sokaklarında yanında ilim erbabıyla at üzerinde gezerken garip görünümlü bir adam yolunu keser ve Mevlana’nın hayatını değiştirecek şu soruyu sorar: “Hz. Muhammed mi büyüktür, yoksa Bayazıd-ı Bistami mi? Molla Celaleddin bu küstahça soruya kızgınlıkla cevap verir: “Tabi ki Peygamberimiz büyük. Bayazıd-ı Bistami onun yanında kim oluyor ki?…” Garip yabancı bu soruya yeni bir soruyla karşılık verir: “Peki ulaşılabilecek en son noktaya vasıl olduğu halde Peygamberimiz “Ya Rab, seni hakkıyla bilemedim’ derken ondan daha düşük makamlara ulaşan Bistami “Benim şanım en yücedir” dedi
 Mevlana bu soru karşısında sarsılsa da soruyu cevapsız bırakmaz: “Hz. Muhammed’in hafzalası bir okyanus misali ilahi feyzi ve marifeti almakta ama yine de dolup taşmamaktadır. Bu sebeple o ilahi rahmete mazhar oldukça Allah’ın büyüklüğünü daha idrak etmekte, kul olarak kendi acziyetinin de daha çok farkına varmaktadır. Oysa büyük bir veli olan Bayazıd-ı Bistami göl misali dolup taşmakta ve bu taşkınlıkta kendini kaybetmektedir.”
   Burada anlatılmak istenen: “Peygamber daha üstün, peygamber daha doyamadı Allah’a bende doyamadım gel öğret.”
   1244 yılında başlar dostluk ve yaklaşık 3 yıl sürer. Mevlana’nın hocası, dostu, sırdaşı Şems hazretleri asırlara mal olacak Mevlana’nın temellerini atmak için onun dış dünyayla bağlantılarını keser. Mevlana hazretleri kendini Şems’e verir. Artık bütün vaktini Şems’le geçirmeye başlar. Dış dünyayla bağlantısını koparır. Mevlana yeni yeni tatmaya başladığı ilahi aşk ile mistik bir hayat yaşar. Bu arada halk arasında ve Mevlana’nın öğrencileri arasında kıskançlıklar baş göstermeye başlar. Çünkü Mevlana artık kendileri ile ilgilenmemektedir. Şems’e karşı içten içe bir kızgınlık beslemeye başlarlar. Çünkü Şems gelmiş ve hocalarını elinden almıştır. İleri geri konuşmaya başlarlar. Bu konuşmalardan rahatsız olan Şems hazretleri ansızın ortadan kaybolur. Memleketine geri döner.
   O zamanki yapılan ileri geri konuşmalar günümüzde de hale devam etmektedir. İzan sahibi insanların aklının ucundan dahi geçiremeyecekleri ağır ithamlara maruz kalmışlardır. Çok üzülerek ifade etmeliyim ki bu iki Allah dostunu eşcinsellikle bile suçlanmışlardır.
   Mevlana ve Şems’in ilişkisini eşcinsellikle açıklamaya çalışanlara en başta çok kızmıştım ama artık kızmıyorum sadece acıyorum. Mevlana ve Şems’in ilişkisini eşcinsellik olarak yorumlayanlar sığ görüşlü sapkın insanlardır. Ancak aklınızda cinsellik varsa bu ilişkiyi böyle yorumlarsınız.  Mevlana’yı ve Şems’i tanımayanlar ancak böyle mesnetsiz ve aşağılık bir suçlamayla böyle Allah dostu kişileri karalamaya kalkışabilir. Mevlana’yı ve Şems’i az biraz tanıyanlar onların iç dünyasındaki Allah sevgisinin zerresini tadan insan, böyle bir düşünceyi aklının ucundan bile geçiremez. Birbirini bu kadar çok seven iki dostun arasındaki ilişkiyi en güzel Mevlana açıklar.


Yazarın Diğer Yazıları