Dilruba

Dilruba; Gönül kapan, gönül alan anlamındadır. Bugün, aslı Osmanlıca (Eskimez Yazı) olan dilruba sözlerle muhabbet etmek istiyorum:  
Dostluk pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz.
Edeb, aklın tercümanıdır. İnsan, edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir.
Unutma! Derdin ne olursa olsun, umudun ALLAH olsun.
 
  Çeşm-i ibretle nazar kıl, dünya bir misafirhanedir,
   Bir mukim-i Âdem bulunmaz, ne acep kâşânedir?
                              Bes buna mağrur olan mecnun değil de nedir?
 
Ne yanar kimse bana, Âteş-i dilden özge,
Ne açar kimse kapım, bad-ı Sabadan gayrı.
 
 
Sanma şahım, herkesin sadıkanı yar olur.
Herkesi dost mu sandın, belki o’l ağyar olur.
 Sadıkan belki o’l amalinde bir dildar olur;
Yar olur, ağyar olur, dildar olur, serdar olur!
 
              Ya Rabbi! Beni muhannete muhtaç eyleme!
   Muhtaç isem, ancak sana muhtaç eyle!
 
O gece, hep iyi niyetimden kaybettim. Sonra iyi niyetimi de kaybettim.
Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla, ışığından birşey kaybetmez.
Başkalarına imrenme. Çok kimseler varki, senin hayatına imrenirler.
Çok uğraştım, insanların söküklerini dikmek için, ama beceremedim. Sonra anladım ki sökük, kişilikteyse dikiş tutmuyor.  
İnsanları olgunlaştıran, yaşı değil; yaşadıklarıdır. 
Ahlâk iledir, kemal-i Âdem. Ahlâk iledir, nizam-ı Âlem.
Hayvandan insana dönen yoktur ama, insandan hayvana dönen çoktur. 
Allah; eğer hikmetiyle bir kapıyı kapatırsa, rahmetiyle başkasını açar.
Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edeb gibi miras, ilim gibi şeref yoktur.  (Hz. Ali)
  5 Vakit namaz; günde 1 saat, haftada 7 saat, ayda bir gün 4 saat, yılda 15 gün yapar. Yılda 15 gününü, cennetin anahtarına ayıramaz mısın?  
  Şeytanın artistliği; besmeleyi (Bismillahirrahmanirrahim) duyana kadardır. 
Cesaretiyle yaşayamayan, esaretiyle ölür.
Bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın; nereden geldiğini unutmaması için…
Yavuz Sultan Selim, kendisine bir sandık içinde insan pisliği gönderen Şah İsmail’e, bir kutu lokum göndererek şu notu ekler: “Herkes, yediğinden ikram eder.”
 
Hayat bir nefestir, aldığın kadar,
Hayat bir kafestir, kaldığın kadar.
Hayat bir hevestir, daldığın kadar.
 
 
Sultan II. Abdülhamit Han diyor ki:
“Hak arayan varsa, hakkını verin. Baş kaldıran varsa, başını kesin.”
“Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor!”
“Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir.Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.”
“Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!”
“Beni evhamlı sanıyorlardı HAYIR! Ben sadece gafil değildim, o kadar.Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim.”
“Düşmanın kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır.”
“Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün.İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.”
“Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.” 
 
  Zalimin rişte-i ikbalini bir âh keser,
  Mani-i rızık olanın rızkını Allah keser!
(Zalim kişinin isteklerinin bağını bir ah keser. 
Rızka engel olanın rızkını Allah keser.)  

Yazarın Diğer Yazıları