PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Kâmus-ı Türkî'de Dilruba; "Gönül alan, gönül kapan, herkesi kendine âşık ve meftun eden.” anlamlarına gelir. Gönül sadece fiziki olarak kadına yönelmez. Yalnızca herkesi kendine âşık ve meftun eden dilberler değildir. Ruh alemini süsleyen, ruha şifa veren, tabir yerindeyse terapi olacak kadar psikolojik açıdan insana rahatlama sağlayan insanlar, manzaralar, yaratılmışlar vardır.
Dünya kurulduğundan beri dilrubalar eksik olmamıştır. Kur'an, dilruba ilkeler ortaya koyar. Bu ilkelere uyanlar da dilruba tavır içine girer. Dilruba, sadece Edebiyat ve Tasavvuf alemine has bir tutum değildir olmamalıdır. Eğer böyle olmuş olursa o zaman dilrubalarda kesinti ve kopukluk meydana gelir.
İnsan yaşadığı sürece, insanlar bu dünyada oldukça, mutlaka dilruba tavırlar olacaktır. Dilruba söylemler, dilruba tavır ve davranışlardan söz ederken sadece Mevlana'yı, Şems-i Tebrizi'yi, Sadreddin Konevi'yi, Yunus Emre'yi, Hacı Bektaş'ı, Hacı Bayram'ı, Ebu Eyyube'l Ensari'yi…ele alıp, hatırlayıp, kendimizi bir kenara mı iteceğiz? Ne zaman dilruba gündeme gelirse hep bu değerli insanların, mana erlerinin; yaptıkları, söyledikleri söz ve davranışlar mı bizim sohbetlerimizi süsleyecek? Hep eskilerden nakil mi yapacağız? Allah'ın verdiği aklı, fikri, düşünceyi devreye sokmayacak mıyız? Hiç elimizi taşın altına koymayacak mıyız? Dün; Tasavvuf büyükleri, peygamberler, veliler… Kur'an yolunda gitmişler, Kur'anı rehber Kabul etmişler! Ya bugün? Evet bugün, yarın, yarından sonra…kıyamete kadar dilrubalar olmayacak mı? Olmasın mı? Kur'an, kıyamete kadar varlığını korumayacak mı? Evrensel değil mi?
Dilruba'da; empati, tatlı dil, sevgiye götüren yollar, nefreti, öfkeyi, kini, düşmanlığı, kavgayı, savaşı, yumrukları sıkmayı… bir kenara bırakmak, dünyayı cennet yapmak var…
Madem dilruba, gönül okşayan, gönle hitabeden bir yaklaşım, o zaman korkulardan, tehditlerden, tehlikelerden, cehennemden de söz etmek gerekecektir.
DİLRUBA kavramında şu hususlara dikkat etmek gerektir diye düşünüyorum; hep birlikte temiz toplumu oluşturmak, her şeyi başkalarından beklememek, kötümserlikten, olumsuzluklardan, başkalarına kara çalmak, leke sürmekten uzak durmak…
Yollar; ağır ağır ve sessiz alınır. Başarıya ulaşmak için; kimseyi kırmamak, incinmemek ve incitmemek, iyi bir satranç oyunu oynamak lazımdır.
"İnsan, insanın kurdudur denen bir söz var. Bu, bizden olmayan, insanlar arasına fitne sokan, kuvvetli zayıfı ezsin, yok etsin şeklinde anlaşılan ve uygulanan bir ifadedir. Asla insan insanın kurdu değil, birbirinin yardımcısı, destekçisi, veren elidir.
Her zaman, her zeminde, her durum ve şartta insanlar denetime tabidir. Benim yaptığımı; sen, o, bir başkası takip eder ve ona göre not verir. Bunun sonunda; "dürüst, akıllı, işi bilen, kimseyi incitmeyen, sözünde duran, çalışkan, ülkesi için gece gündüz demeden gayret sarf eden veya aksi sözler söylenir. Ayak kaydırmayı seven, hayatını, yalan, iftira, hakaret, düzmece işler üzerine kurgulayanlar, günün birinde sırt üstü düşer. Bunlar için; "azgın eşek sırt üstü düşer” denir.
Kimse, bir başkasını, karakaşı, karagözü için sevmez ve itibar etmez. Sevmek için; boyunun uzunluğu, karizması da yetmez. Söyledikleri, konuştukları; insanların istekleriyle örtüşüyor mu? İnsanlar o kimseyi dinleyince, "hah işte benim duygularıma tercüman oluyor, benim demek istediklerime, yapmak istediklerime bu adam veya adamlar cevap veriyor” diyebiliyor mu? Yalansız, riyasız, hasbî tavırlar içinde olmak, hırsızlık yapmadan, bol keseden vaad dağıtmadan, bir makama geldiği zaman üyelerine, yanında çalıştırdıklarına tepeden bakmayan, adeta toprak misali alçak gönüllü olanlar toplum tarafından sevilir ve sayılır.
Hz. Muhammed (SAV)'in; herkes tarafından benimsenen hususiyeti neydi? "Muhammed'ü-l Emin” oluşu değil mi? Müşrikler, her şeyi söylüyorlardı ama; "yalancı, dürüst değil” diyemiyorlardı! Bunun için mallarını, en kıymetli hazinelerini bile teslim etmekten çekinmiyorlardı! İnanç konusunda savaşa giriyorlar ama emin oluş noktasında tek referans Hz. Peygamberdi!
Az Bulunuyor!
Gezsen kâinatı bulurum diye,
Ruhu temiz duran az bulunuyor,
Sohbetle derdini alırım diye,
Gönüllere giren az bulunuyor!
Hakka ibadettir halka hizmetler,
Kur'an içindeki nice hikmetler,
Allah'ın lütfudur güzel nimetler,
Gerçekleri gören az bulunuyor!
Kılık ve kıyafet adam etmiyor,
Şölen ve ziyafet lezzet katmıyor,
Maskeli tavırlar özde tutmuyor,
Sevdiğini saran az bulunuyor!
Rabtan uzak kalan tefekkür bilmez,
Masivaya dalan tezekkür bilmez,
Kula nankör olan teşekkür bilmez,
Kalbi Hakka varan az bulunuyor!
Leyla'yı bulanlar Mecnunu bilir,
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER