Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
CANLI EŞİNİ YAPABİLİR Mİ?
EŞEYLİ ÜREME ALLAH'IN ESERİ DEĞİL Mİ?
Üreme konusu anlatılırken MEB'in kitabı ile komisyonun yazdığı biyoloji kitabı arasında esaslı bir anlatım farklılığı var. Özgür Suna, canlıları tanrılaştırıyor ve her canlıya ilah özelliği veriyor.
Metin şöyle:
"Canlıların soylarını devam ettirmek amacıyla birey sayılarını artırmalarına üreme denir. Üreme, solunum, beslenme, boşaltım gibi hayatsal olayların gerçekleşmesi için değil, soyun devamlılığı için zorunludur.
Eşeysiz ve eşeyli olmak üzere iki çeşit üreme vardır:
Eşeysiz üremede canlı eşe gerek duymadan kendisi ile aynı kalıtsal özelliklere sahip canlılar oluşturur. Bölünerek üreme, bir eşeysiz üreme şeklidir. Amip, öglena, parameysum gibi tek hücreli canlılar bölünerek eşeysiz ürer. (s.23)
Eşeyli üremede ise dişi ve erkek bireylere ait gametlerin döllenmesi ile yavru bireyler oluşur. Oluşan yavru birey, anne ve babadan farklı bir kalıtsal özelliğe sahiptir. Örneğin, hayvanlarda eşeyli üreme görülür. (s.23 )
Canlılar mesela incir, armut, kiraz ağacı neslini devam ettirmeyi düşünebilir mi? ağaçların ve bitkilerin bilinçli olduğunu mu kabul ediyor kitabın yazarı Özgür Suna?
Odun gibi çubuklar üzüm yapma sanatını nereden öğrendi? Asmanın programını çekirdeğe kim programlıyor? Bilinçli insanlar üzüm yapamazken odun gibi ağaçların üzüm yaptığını mı kabul edeceğiz?
Bugün tıp ilminin onca ilerlemesine rağmen doktorlar, tek hücre yapamazken bilinçsiz amip gibi canlılar nasıl kendileri gibi bir canlı yapabiliyor?
Anne ve babadan farklı kalıtsal özelliğe sahip yavru birey, yaratıcı olmaksızın nasıl oluşuyor?
Kitapta böyle kritik soruların cevabı yok.
İnançlı bilim adamlarının kaleme aldığı biyoloji kitabı, üreme konusunu son derece tutarlı ve mantıklı bir şekilde anlatıyor.
Okuyalım:
"Eşeysiz üreme; eşey (döllenmiş) hücrelerine gerek olmadan kendi cinsinden yeni canlıların yaratılmasıdır. Mesela bakterilerin bölünerek ve bazı bitkilerin soğan ve yumruyla çoğalması gibi."
Eşeyli üreme; farklı cinsiyette iki gametin kaynaştırılmasıyla kendi cinsinden yeni canlıların yaratılmasıdır.
Eşeyli üremede genetik çeşitlilik sağlanır çünkü her türün erkek ve dişi gametlerine farklı genetik kombinasyonlar verilmiştir. Mesela, insanda her bir fert Hz. Adem'den beri bütün geçmişinin genetik bilgisini ihtiva ettiği gibi, kıyamete kadar gelecek neslinde de kendisindeki genetik özellikleri bulunacaktır. Bu durum ise ilk insandan kıyamete kadar bütün insanların genetik özelliklerini bilen bir Yaratıcının eseridir. " (s. 21)
Ölüm hadisesi hayat kadar önemlidir. İnsan öldükten sonra dirileceğine inanır ve hayatının hesabını vereceğini düşünürse sorumlu hareket eder, iyi bir insan olmaya iyilik yapmaya gayret eder. Öldükten sonra dirilmeye inanmayan insan fakir ve fukarayı kollamayı düşünmez, zekât vermez, sadaka vermez. İyilik yapmayı aklına getirmez.
Özgür Suna, kitabında ölüme ve ölüm ötesi hayata hemen hemen yer vermemiş. Sadece bir cümle ile ölümden bahsetmiş:
"Homeostazi, kararlı iç denge demektir. Çevre şartlarındaki değişikliğe rağmen canlıların iç dengelerini değişmez tutması önemlidir. Örneğin, insanda kanın PH değeri 7.4'tür. Bu değer 7,8 veya 7 olduğunda çok kısa bir süre içinde ölüm gerçekleşir.” (s.20)
İnançlı yazarlar ölüm konusunu geniş bir şekilde ele alıyor ve öğrencinin hayata bakış açısını olumlu yönde değiştirecek şekilde sunuyorlar. Kur'an, öldükten sonra insanın diriltileceğini ve ebedi bir hayatın bizi beklediğini haber verir. Yazarlar, kutsal kitaptan ilham alan bir metin kaleme almışlar.
Okumaya değer:
"Yeryüzündeki hayat kanunu gereği her canlı doğar, büyür, gelişir ve ölür. Olum canlının biyolojik aktivitelerinin sona erdirilmesidir.
Her canlı ölümün genetik programına, Yüce Yaratıcı tarafından takdir edilen bir ömrü vardır. Bunların içerisinde birkaç dakika gibi kısa ömürlü olanların yanında yüzlerce hatta binlerce sene yaşayan canlılar da bulunur. Nasıl ki silahaltına alınan her asker, süresi dolduğunda terhis ediliyorsa bu dünyada görevi biten her canlı da ölüm vasıtasıyla terhis edilerek ebedi bir âleme gönderilir. Yani ölüm yok oluş değildir. Mesela bir tohumun toprak altında zahiren yani görünüşte çürüyüp ölmesi, aslında yeni bir hayatın başlamasıdır.” (s.22)
Ölümü hayat vazifesinden terhis olmak şeklinde anlatan bir üslup ile ölümü ebedi yok oluş olarak sunan bir ateist bakış açısı arasında dünyalar kadar fark var. Ders kitaplarının Allah ve ahiret inancından habersiz bir üslupla yazılmasının Müslüman çocuklarına faydası yoktur. Aksine ilim incelediği kâinat kitabının yazarı ile birlikte anlatılması, ölümden sonra sonsuz bir hayatın olduğunun vurgulanmasının çok faydası var.
İnanan insan iyilik peşinde koşar, kimseye zarar vermez, faydalı işler yapmaya çalışır. İman insanı insan eder. İmansızlık insanı canavarlaştırır, iyilik duygularını köreltir.
MEB, yavrularımıza ders kitaplarında ateistlik aşılamaktan bir an önce vaz geçmeli. (ALINTI) (27 HAZİRAN 2022)
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET