DENEME ÇALIŞMALARIM

 

 

Yazdıklarım içinde "DENEME” kabilinden olan sayısız yazı var. Bunları günü geldiğinde siz kıymetli okurlarımla bir kitapta paylaşacağım Allah izin verir de, bu can gövdede konuk olarak kalmaya devam ederse.

Havaleci olmamak, işleri başkalarına havale etmemek, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek, kendi işimizi kendimiz görmek durumundayız. Armudun sapı, üzümün çöpü demeden hayat okulunda başarıya imza atmak zorundayız.

Hayata meydan okuyamayız hiç birimiz. Hayatın ilkelerine uymak, o ilkelere sıkı sıkı sarılmak mecburiyetindeyiz. Hayatın işleyişine müdahale ettiğimiz zaman ne mi olur? Doğa kirlenir, çevre bozulur, düzensizlik hakim olur. Dahası; Rabbimin işine karışmak gibi bir aymazlığın içine gireriz ki, sonuç felakettir.

Hayat mı dediniz? Hayatın tarifini; google'da bulamazsınız, ansiklopediler sadece hayatın tarifini yapar.

Hayat; Face book'tan mesaj atmaktan, mesajlaşmaktan, geyik sohbeti yapmaktan ibaret de değildir.

  1. çetleşmek değildir hayat. Hiç tanımadığınız, bilmediğiniz, huyundan, suyundan haberdar olmadığınız, hırlı mı? Hırsız mı? Ahlaklı mı? Ahlaksız mı?...hakkında her hangi bir bilgiye sahip olmadığınız, tabir yerindeyse dibi görünmedik kaptan su içmek gibi ne idüğü belirsizlerle sanal arkadaşlık yapmak da değildir hayat.

Hele akıllı telefonların ekranında hiç göremezsiniz hayat denen zaman yokuşunu! Akıllı telefon deyince aklıma geldi. Aslında hiç aklımdan çıkmıyor, hatta hiç unutamıyorum; neyi mi unutamıyorum? Söyleyeyim; insanımız, o kadar benimsemiş ki akıllı telefonu, yolda giderken, otobüste, trende, tramvayda, dolmuşta, parkta, bahçede, yaya yürürken, araba kullanırken, evde, misafirlikte, camide…kimsenin başı dik değil. Hepsi telefona boyun eğmiş! Kimse; yanındakini, önündekini, sağındakini, solundakini görmüyor! Telefona bakacağım, internette gezineceğim diye ağaca ve araca çarpanları görürsünüz.

Telefonlar yüzünden misafirliklerin, dostlukların, sohbetlerin… tadı kaçtı! Bir zaman televizyonlar aynı durumdaydı, şimdi onların yerini akıllı(!) telefonlar aldı! O kadar aldı ki, yememiz, içmemiz, her şeyimiz telefon oldu! Onunla alışveriş yapmak, sanki hayatın bir parçası(!).

Kitapları iyi okursanız sayfaları arasına sıkışmış; hayata dair sırlar bulursunuz.

Hayatı; şiirlerde, romanlarda, hikayelerde, türkülerde…dahası mı? Dahası; kendi yaşadıklarımız, doğumdan itibaren ölünceye kadar geçirdiğimiz zaman. Ağladıklarımız, güldüklerimiz, sevindiklerimiz, başarılarımız, başarısızlıklarımız, övünmelerimiz, dövünmelerimiz, annemizden, babamızdan, komşumuzdan, akrabamızdan, arkadaş ve dostlarımızdan edindiklerimiz…

  1. kendi gözümüzle gördüğümüz, kendi aklımızla düşündüğümüz, kendi mantığımızla verdiğimiz kararlardır. Elbette teknolojiden yararlanılacak, tabii ki, zamanın gerektirdiği araç ve gereçleri kullanacağız. Ama yerli yerinde kullanmak şart. Bıçakla ekmek kesersen yararlı, adam öldürürsen zararlı. Çağın icabı olan şeyleri de, aklı kullanarak kullanmak, aşırıya kaçmamak gereklidir. Bu yüzden; "”yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz”, "işlerin hayırlı olanı, orta yolda olandır”…ilkelerine uymak, hayatı tatlı kılmaktır.

Hayat; başkasının aklıyla hareket etmemek, aklı kiraya vermemek, "el alem ne der” değil, "Allah ne der” diyebilmektir.

Hayat, sadece yemekten, içmekten, zevk sefa etmekten ibaret değil.

Hayatı; midesinden, cinsel organından ibaret görenler, hayatın kıymetini bilmeyen, hakka isyan bayrağı çekenlerdir.

Hayat; Allah'ın istediği doğrultuda yaşamaktır, bizzat aklı kullanmak, yaratanın verdiği beyni, hak istikamette değerlendirmektir.

Çok Günahı Var!

 

Yaralı her canın bizde ahı var,

Hali sormayanın çok günahı var,

İçinde bir boşluk her gün vahı var,

Ahlak vermeyenin çok günahı var!

 

Allah'ı anlatıp şuur verdik mi?

İçtenlikle sevip gönle girdik mi?

Mana kapısından bakıp gördük mü?

Özden varmayanın çok günahı var!

 

Neden nefret ettik niçin dışladık?

Hiç örnek olmadık her dem haşladık,

Hep nefret ettirdik ve de suçladık,

Kalbe girmeyenin çok günahı var!

 

Vatan millet aşkını tattırmadık,

Kur'an'a saygıyı hiç artırmadık,

Ruha iman ışığı yaktırmadık,

İçten sarmayanın çok günahı var!

 

Her birimizin geçtiği köprü, hepimizin kullandığı ortak alan, kadınımızla, erkeğimizle, genç ve yaşlımızla, Müslümanı ve Müslüman olmayanıyla, Türkiyeli ve dünyamızla içinde olduğumuz, olmazsa olmazlarımızdandır hayat.

"Hayat nedir?” diye sorduğumuz insanların çoğunun cevabı budur. Hayatı sadece, yeme, içme, gezme, yatıp, kalkma, zevk ü sefa etme olarak görenler de var. Yaşam veya hayat denilen zaman süreci, bir başka deyişle; ömürdür.

Doğarız, bebeklik yaşarız, genç oluruz, yaşlanır ve bir gün ölürüz. Hayat, adeta mevsimler gibidir. Mevsimlerden ilkbahar; doğum, gençlik ve yeniden dirilişi, yaz; Olgunluk, dinamizm ve kudreti, Güz; yaşlılık, iş görememe ve piri faniliği, kış; ölümü ve şeb-i arusu temsil eder. (24 AĞUSTOS 2022)

 


Yazarın Diğer Yazıları