Deizm ve Ateizme Gençliği Kurban Etmemek İçin İmanlı Nesillere İhtiyaç Var
Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan; "İmanlı gençlik” konusu üzerinde hassasiyetle durur. Onun için her ilde birden çok İmam Hatip açıldı. Her okula; Kur'an ve Siyer dersleri kondu. Bunda bir sebep vardı; gençliğimiz, deizm ve ateizmin kurbanı olmasın, sağlam bir İslam akaidine sahip olsun, mükemmel bir Müslüman hayatı yaşaması içindi. İsabetli bir karar, doğru bir düşünce. Günümüzde, Deizm ve Ateizm diye bir salgın var. Nedir, Deizm ve Ateizm? Gençlerimizi bunlardan nasıl korumalıyız? Anne-babalara, velilere, öğretmenlere ve topluma düşen görev nedir? Devlet ne yapmalı? Bu, gerçekten önemli ve üzerinde durulması gereken bir husus. Şimdi geliniz deizm ve ateizm hakkında kısa da olsa bilgi verelim; Deizm bir felsefi görüştür. Deizm bir Yaratıcı'nın varlığını kabul eder ancak peygamberliği ve ahireti inkar eder. Deizm mutlak bilgiye ulaşmada vahye ihtiyaç duyulmasını kabul etmez ve Yaratıcı'nın varlıkları başıboş bıraktığını iddia eder. Bu felsefi görüşte olan kişiye deist denir. Dikkat ederseniz, Deizmin, felsefi bir görüş olduğu belirtiliyor. Halbuki Din, ilahi bir kanundur, vahye dayanır. Vahyi peygamberler, insanlara iletir. Peygamber olmadan dini anlamak, ilahi mesajları öğrenmek mümkün olamaz. Bu yönüyle bir peygamber şarttır. Deizmi savunanlar, Allah'ı kabul ediyor görünseler bile, ilk başta O'nu inkar ettiklerinin kendileri de farkında değil. Zira Allah'ımız; "Allah'a ve peygambere itaat edin” der. Peygamberler; bize ilahi konularda yol gösteren pusula mesabesindedir. Hatta insani konuları bizler, peygamberlerin hayatlarından öğreniriz. İnsan aklı karanlıkta bir yıldız böceği gibidir. İnsan, bir Güneş'e dayanmaz ise yolunu bulamaz. Akıl, kainatta var olan bilgilerin milyonda birini bile elde edememektedir. Akıl, hafızada var olan bilgileri her zaman kusursuz bir şekilde, kişiye istediğini verebilecek bir tarzda kullanamaz. İnsan aklı okyanusta bir damla gibidir. Hafızası ve olayları algılama kuvveti en gelişmiş olan insanlar bile kainattaki pek çok olayı ve durumu anlayamaz. Böylesine âciz olan insan aklı hayatın gayesini, insanın nereden geldiğini, insanın vazifesinin ne olduğunu, kainatın neden var olduğunu, insanın nereye gideceğini tek başına, vahiy olmadan bilemez. Cüz'i irade sahibi olan varlıklar hakikati kendi başlarına bulamazlar. Bir Güneş gerekir ki; karanlıklar aydınlansın. İnsanları Güneş gibi aydınlatan Peygamberler mutlak doğru bilgiyi külli irade sahibi olan Allah'tan alırlar. Akıl sahibi olan öğrencilerin ellerinde ders kitapları vardır. Ancak ellerindeki ders kitaplarına rağmen öğrenciler öğretmenlere ihtiyaç duyarlar. Peki şimdi soralım: Elde mevcut olan kitaplara rağmen bir fen ilminin, bir sanat dalının bir meselesini öğrenmek için bile öğretmenlere ihtiyaç duyulur iken, şu gördüğümüz karışık, büyük, derin kainat kitabının açıklayıcılarına, öğreticilerine ihtiyaç duyulmaz mı? Bir turistik yere gidildiğinde elimizde broşürler vardır. Ancak bu broşürlere rağmen bize o bölgeyi tanıtacak rehberlere ihtiyaç duyarız. Demek ki; kendi aklımız ve elimizde mevcut olan o broşürler bize o bölgeyi tam olarak anlamamızda yardımcı olamaz. Bir küçük, sırlarla dolu turistik bölgenin anlaşılması için bile rehberlere ihtiyaç duyulur iken milyonlarca sırlar içeren şu karmaşık kainat kitabını bize açıklayacak rehberlere (peygamberlere) ihtiyaç duyulmaz mı? Kainattaki varlıklar vazifelere sahiptirler. Şuursuz yıldızlar belli bir yörüngede hareket eder. Şuursuz, ilimsiz Güneş bizi tanımaz, bize merhamet etmez ancak bizim ve canlıların ihtiyaçlarını karşılar. Merhametsiz bulutlar vasıtasıyla ölü toprak dirilir, canlıların ihtiyaçları karşılanır. Âciz arılar vasıtasıyla lezzetli, faydalı bal nimeti üretilir. Âciz inekler vasıtasıyla kanlar arasından süt nimeti üretilir. Peki Şuursuz, ilimsiz, merhametsiz varlıklar vazifelere sahip iken şuur sahibi, ilim sahibi olan insan vazifesiz kalabilir mi? Deistler Allah'ın varlığını inkar etmezler ancak Allah'ın, kullarını başıboş bıraktıklarını iddia ederler ve kainatı kurulmuş ve bırakılmış bir saat gibi görürler. Deizmin bu görüşü tutarsız ve mantıksızdır çünkü bir Yaratıcının insanları başıboş bıraktığını iddia edenler Yaratıcı'ya söven, Yaratıcı'yı inkar eden kulların pek çok zevk alarak yaşamasını ve hak ettikleri cezaları görmemesini Yaratıcı'nın izzeti ile açıklayamazlar. Eğer deistler Yaratıcı'nın izzet sahibi olduğunu inkar ederlerse o zaman Yaratıcı'ya isyan eden, Yaratıcı'ya inanmayan, Yaratıcı'ya söven kulları Yaratıcı'nın cezalandırmaktan âciz olduğunu kabul edeceklerdir. Bu ise mantıksızdır çünkü ilah âciz olamaz ve âciz olan varlık ilah olamaz. Eğer Yaratıcı'nın varlığına inanılıyorsa Yaratıcı'nın izzet sahibi olduğuna inanmak da zaruridir. Yaratıcı'nın izzet sahibi olduğuna inanmak ise Yaratıcı'nın insanları başıboş bırakmadığını ve asi kulların hak ettikleri cezaları göreceklerini kabul etmeyi gerektirir. Ateizm, bizleri dinlerin insanları uyuşturan, ilkelliğe ve bağnazlığa iten ve günümüzün sözde ileri toplumunu bile esir almış özelliklerinden kurtarabilecek, en azından bu konulardaki mücadelede katkı sağlayabilecek bir bilimsel ve felsefi bakış açısıdır. Türkiye gibi bir ülkede aynı zamanda laikliğin yerleşmesi ve insanların farklı düşüncelere daha fazla tolerans gösterecek bir olgunluğa ulaşmalarını sağlama açısından da önemli bir misyonu olduğu söylenebilir ateizmin. Yani ateizmin politika, ahlak, vs gibi konularda belli bazı prensipleri veya inançları yoktur, ama ateistlerin, kendilerini toplumun dinsel şartlanmalarından kurtaran özellikleri sebebiyle, istatistiksel olarak genellikle belli kişi tiplemelerine uyduğu söylenebilir. (Entellektüel, bilgili, okuyan, araştıran, sorgulayan ve ahlaklı kişilerdir genellikle ateistler). Son zamanlarda, hadisleri inkarın altında Peygambersiz bir İslam anlayışı, yani deizm mantığı yatmaktadır. Dikkatli olmakta yarar var.
Yazarın Diğer Yazıları