PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Cumhuriyet rejimi, ilk defa 1789 Fransız ihtilalinin bir sonucu olarak; l792'de Fransa'da, krallık rejimi yerine uygulanmaya başlanmıştır. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılan değişikliklerin kabulü ile Cumhuriyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilmiş oldu.
Cumhuriyet, egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet şekli demektir; dolayısıyla devletin temel organlarının seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir.
Türkiye'nin modernleşme süreci yaklaşık iki yüzyılı aşkın bir süreci kapsamaktadır. Tanzimat ile resmen başlayan bu süreç; siyasi, hukuki, ekonomik ve kültürel birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Avrupa'da yaşanan bir dizi siyasal ve toplumsal gelişmelerin sonucu olarak gelişen modernleşme çabaları devlet ile toplum arasındaki geleneksel dönemdeki ilişkinin değişmesine neden olmuştur. Eşit vatandaşlık ve vergilendirme temelinde merkeziyetçi politikaların uygulanması yeni gerilim alanlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Avrupa'da devletlerin vatandaşlarıyla olan ilişkisi sosyal sözleşmeler yoluyla düzenlenirken Osmanlı'nın son dönemlerinde benzer uygulamalara gidilmiş ancak sonuç alınamamıştır. Yaşanan askeri yenilgi ve ekonomik bozulmalar Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunu getirerek yeni bir devletin kurulması sonucunu doğurmuştur.
Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşanan yenilik hareketleri aslında Avrupa'da hâkim olmaya başlayan ulus-devlet formatının örnek alınmasıydı. Bir yandan yaşanan dinin siyasal ve sosyal alandaki rolünün sınırlandırılması öte yandan ülkede yaşayanların bir kimlik etrafında tanımlanma çabası modernleşme sürecinin ana eksenini oluşturmuştur. İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde ivme kazanan değişimlerin birçoğu bu iki alanda gerçekleşmiştir. Aynı şekilde Cumhuriyetin kurulması ile gelen bir dizi reform ve inkılaplar dinin siyasal ve hukuki alandaki rolünü sınırlandırırken vatandaşlık Türk kimliği etrafında tanımlanmıştır.
Laikleşme; "kamusal yaşam ve işleyişin din, inanç ve büyü yerine akla ve hukuka dayandırılması ve çoğunluğun inancını paylaşmayanların da devletin koruması altında olmasını ifade eder” Latince'de "çağ” ve "içinde yaşanılan kuşak” anlamını taşıyan saeculum sözcüğünden kökenini alıp İngilizce'ye "secular” olarak yerleşen bu kavram "dini ve manevi konulardan uzaklaşarak değer ölçüleri” oluşturmayı belirtmektedir.
Türkiye'de modernleşme sürecinin ana eksenlerinden olan sekülerleşmenin iyi anlaşılabilmesi için dinin devlet ve toplum üzerindeki etkisinin arka planı tarihsel bağlamda ele alınmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu'nda iktidarın mutlak sahibi olan padişahların otoritesinin meşruiyet kaynağı dini açıdan İslam halifesi olmalarına ve dünyevi bakımdan örfi hukuka dayanmaktaydı. Ulema sınıfının Osmanlı'da eğitim, yargı ve idare alanlarında edindiği konum devletin İslam ile olan bağlantısını açıkça göstermektedir. Bu nedenle Osmanlı siyasal sistemi hem dini hem de dünyevi nitelikler taşımaktaydı (Mardin, 2004:352). Toplum açısından bakıldığında İslam, bir sosyalleşme süreci olarak yöneten ve yönetilenler arasında ara alan (sivil toplum benzeri) görevi görerek belirleyici bir konumda olmuştur (Mardin, 1971:200).
KAYNAK: AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ JOURNAL OF ACADEMIC APPROACHES İLKBAHAR 2015 CİLT: 6 SAYI:1 SPRING 2015 VOLUME: 6 ISSUE: 1 18 Osmanlı'dan Cumhuriyete Geçişte Türkiye'nin Modernleşme Süreci: Laikleşme ve Ulusal Kimlik İnşası Seyfettin ASLAN1 Mehmet ALKIŞ.
Cumhuriyetimiz 100 yaşında, kutlu olsun.
Bitmez Bu Sevda!
Adem'le başladı bu kutlu dava,
Ezelden ebede bitmez bu sevda,
Ruhları onarır Kur'anî deva,
Ezelden ebede bitmez bu sevda!
Cihana barışı getirecek o,
Kardeş kavgasını bitirecek o,
Huzurun tahtına oturacak o,
Ezelden ebede bitmez bu sevda!
Sevgiye dostluğa neşe katarsın,
Kulluğun zevkini onda tadarsın,
Yaratılanlara aşkla bakarsın,
Ezelden ebede bitmez bu sevda!
Hesapsız değil hiçbir şey bu arzda,
Mucizeler dolu ilahi tarzda,
Planlı hepsi ne eksik ne fazla,
Ezelden ebede bitmez bu sevda!
Güneşle dünyayı ışıtıyor hep,
Üşüyen canları ısıtıyor hep,
Direksiz desteksiz taşıtıyor hep,
Ezelden ebede bitmez bu sevda!
Bir damlacık sudan çok can yaratır,
Kudreti sınırsız yoktan yaratır,
Bütün kâinatı Haktan yaratır,
Ezelden ebede bitmez bu sevda! (28 EKİM 2023)
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER