Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Amele pazarından, bağ belletmek için çok işçi götürdük Aymanas'a (Kalfalar Mahallesine). Bağımız büyüktü, bizim tek başımıza bellememiz mümkün değildi. Babam yalnız olarak yapamazdı. Bizler de küçüktük. İster istemez dışarıdan işçi getirmek gerekirdi. Komşuların yardımı mı diyorsunuz? Onların kendi işleri kendilerine yeterdi. Onlar da bağlarında, bahçelerinde çalışırlardı. Ayrıca bize, komşulara ayıracak zamanları yoktu.
Bir müddet amele pazrından işçi getirdik, sonra Hasan Köy'den- ki yakın bir köy- şimdi mahalle oldu. İşçiler gelmeye başladı. Artık her yıl hasan köylü Seyit amca, ekibiyle gelir, bağımızı beller, bağda yapılması gereken ne varsa hepsini dürüstçe yapardı. Zamanla babamla dost oldular. Gerçekten de ailemizin bir ferdi gibiydiler. Ne zaman başımız sıkışsa, ne vakit bir işimiz olsa hemen Seyit amcaya haber gönderirdik. O zaman, şimdiki gibi ne ve telefonları ne de cep telefonları vardı. Haber en az birkaç günde ulaşırdı. Ama mutlaka ulaşırdı.
Seyit amca ve ekibi, tam anlamıyla güvenilir ve sadık bir insandı. Aldığı parayı helal ettirmek isterdi. Şu sözü ondan sık sık duymuşumdur;
-"Bak evladım, sen sen ol, kul hakkı yeme. Kul hakkı çetindir. Senden çıkmasa bile çocuğundan, torunlarından çıkar. Kesinlikle kul hakkı yerde kalmaz. Allah, "Kul hakkıyla gelmeyin” diyor…” derdi. Sevimli, güler yüzlü, tatlı sözlü bir adamdı Seyit amca. Şimdi düşünüyorum da, böyle dürüst insanların sayısı azaldı. Acaba diyorum, yediklerimizde haram mı var? İhsan duygusunu kayıp mı ettik?
Seyit amca ve ekibi öğle olunca karınları acıktığı için babam, şehirden etliekmek veya börek yaptırmak için beni gönderirdi. Zira mahallede hiç fırın ve etliekmek dükkanı yoktu. Mutlaka bir kilo yiyecek almak için Çaybaşı'na gitmek gerekti. Ama etliekmek yaptırmak için daha ileriye, Necati Bey İlkokulu yanına kadar ulaşmak icabediyordu. Bunun için bisiklet gerekliydi. Seyit amcanın bisikletini isterdim. O da, çekinmeden verirdi. Bisiklete binmek benim için en büyük zevkti. Çünkü ne bisikletimiz, ne de binecek bir şeyimiz vardı. O zaman bisikletler pahalı da idi. Seyit amcanın bisikletine biner, ellerimiz de salar, kendime göre hava yapardım. Bisiklete biniyorum ya, bir de türkü tutturur, aklıma gelenleri söylerdim. Artık keyfime diyecek yoktu. Seyit amcalar acıkmış, öğle olmuş, beni bekliyorlarmış umurumda değildi. Neyse şehre, etliekmek fırınına varır, tepsiyi sıraya kor ve beklemeye koyulurdum. Fırın kalabalık olurdu. Başka fırın olmadığı için epey uzun zaman alırdı etliekmeğin pişmesi.
Etliekmek fırınında beklerken Konyalıca konuşmalara şahit olurdum. Yaşlı, güngörmüş amca ve teyzelerin, kırık dökük konuşmaları beni mest ederdi. Hele o, hiç duymadığım değişik cümle ve deyimler…mesela; "len gidi”, "vay namıssız vay”, "siyi vakkasına uğrayasıca”, "vurgunu yiğin gelesice”. Fırındaki ustaya şu isteklerde bulunurlardı;
-"usta gı, şu gıl biberleri de bir söğürüver, pek datlı olur” demeleri yok mu, beni kendimden geçirirdi. "ak guzum, benim börekleri ikiye üçe bölüver. Bütün bütün götürmeyyim” derlerdi.
Sıra beklerken, sıra kavgası da olurdu. Kelli felli adamlar, sıra kapmak için birbirleriyle ağız dalaşı yaparlardı. Neyse sıra bana gelince sevincime diyecek olmazdı. Çünkü içinden bir parçasını alır yolda yiyerek giderdim. Tabii bohçayı dökmeden, etliekmekleri yerlere saçmadan. Eve ulaştığımda babam;
-"Oğlum nerede kaldın? Açlıktan garnımız gasığımız birbirine yapıştı” derdi. Annem rahmetli güzelce sofrayı hazırlar, ayranları kupalara döker işçilere ikram ederdi. Elbette ben de işçi amcalarla birlikte yemekten zevk alırdım. Yemek anındaki o muhabbet, yemek adabını hala unutamıyorum. Yemekten sonra babam yemek duasını yapar ve tekrar işe koyulurlardı.
Üzüm Bağında!
Alaca düşünce dibinde olmak,
Her bir salkımından nasipler almak
Konu, komşuya da selamlar salmak,
Ne hoş olur gezmek üzüm bağında.
Her bir yaprağında binlerce emek,
Hakkın nimetinden tat alıp yemek
"Haydi gel, beraber yiyelim" demek
Ne hoş olur gezmek üzüm bağında!
Puştada her cinsten çeşitli üzüm
Omcalar altında geçerdi yazım
Üzüm bağlarında çekilmez nazım
Ne hoş olur gezmek üzüm bağında.
Sulanır, budanır bütün omcalar
Çalışır, ter döker işçi amcalar,
Hepsi ayıklanır; otlar, yoncalar,
Ne hoş olur gezmek üzüm bağında.
Yaprakları ile sarma sarılır,
Meyveler sıkılır aşka varılır
Bağ bozumlarında otağ kurulur
He hoş olur gezmek üzüm bağında.
Her güz mevsiminde pekmezler kaynar
Kazanın yanında çocuklar oynar
Akşam olunca da fenerler yanar
Ne hoş olur gezmek üzüm bağında.
Asmalar budanır, çıbık toplanır,
Ele, ayaklara otlar dolanır,
Kış ayı gelince puşta sulanır,
Ne hoş olur gezmek üzüm bağında.
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET