Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Çocukluk Konya'm!
Bahçeli evimiz vardı sekili,
Muhabbet deminde aşk ekili,
Ailede sevgi şefkat dikili,
Sanki gülistandı çocukluk Konya'm!
Komşularım vardı Kalfa Solaklar,
Sessizdi cadde sakindi sokaklar,
Temizdi doğa berraktı sulaklar,
Samimi mekândı çocukluk Konya'm!
Yazın tozlu kışın çamurdu yollar,
Pazara giderdi üretken eller,
Yokluklar içinde kahırlı haller,
Kederlerle yandı çocukluk Konya'm!
Mahalleyi gezen çerçiler vardı,
Eski elbiseyle takas yapardı,
Hepsini para yerine sayardı,
Unutulmaz andı çocukluk Konya'm!
Hiçbir zaman yeni esvap giymedik,
Uykusuz geceleri hiç saymadık,
Herkes gibi nimetlere doymadık,
Eleme boyandı çocukluk Konya'm!
Bayramlar her vakit boynum bükerdi,
Ziyaret yapmayı canım çekerdi,
Kimsesiz oluşum içim yakardı,
Acı bir zamandı çocukluk Konya'm!
Çocukluğum, Konya'nın Aymanas mahallesinde geçti. Mahallenin adı şimdi; Kalfalar oldu. O dönemde, o dönemde derken 1957 ile 1965 yılları arasındaki dönemden bahsediyorum. Ondan sonrası şehirde geçti.
O zamanki Konya'yı tahayyül edin; yollar asfalt değil, yazın tozdan, kışın çamurdan geçilmez. Şehre ulaşmak için ne belediye otobüsü var, ne de dolmuş. Eğer şehre kendi arabasıyla giden olursa belki. Araba dedimse, sanmayın ki bugünkü gibi otomobil. Ya eşek arabası, ya at arabası, ya da üç tekerlekli bisiklet arabası…öyle zannedildiği gibi her evde de at arabası ve eşek arabası yoktu. Bunun için çoğunlukla şehre yaya olarak gider gelirdik.
Mahallelerde mutlaka su ırmakları vardı. Temiz, berrak sularla her eve su verilirdi. Suların en adil şekilde verilmesi için havaleci adı verilen su görevlileri vardı. Aymanas mahallesinin de bir havalası vardı, ben bunun adını; "Havala” zan ederdim. O kadar ki oğluyla arkadaştık. Konuşmalarımızda hep; "Havalanın oğluyla idik, Havalanın oğluyla gezdik…” der annemize böyle bilgi verirdik. Gerçi herkes bu yaşlı amcanın adını Havala bilirdi.
Çocukluğumun geçtiği, uzun bir zaman diliminin acısıyla tatlısıyla yaşandığı hatıraların odak noktasını oluşturan AYMANAS mahallesi üzerinde durmak doğru olur diye düşünüyorum.
Bu isim nereden gelmiş? Neden "Aymanas” denmiş? Doğrusu nasıl? Bu konular üzerinde durulacaktır.
Aymanas (Aya Mannis veya Aya Manos), Osmanlı döneminde bir köydür. Manosya isimli bir Hıristiyanın isminden dolayı bu semte; "Aymanas” adı verilmiştir. "Manosya” olarak da söylenir. Semt, Büyük Aymanas ve Küçük Aymanas olarak ikiye ayrılmaktaydı. Halk;
-"Aymanas” ismi,"Ayminas” isimli bir gayri Müslimden dolayı bu ismi almış” diyor.
Aymanos, XV. Yüzyılda Konya'ya bağlı bir köydür. Ahalisi, XVI. Yüzyılda, öşürden muaf olmak için Konya merkezine göç etti. Bu nedenle Aymanos, Konya'nın sayfiyesi haline geldi. Nitekim XVIII. Yüzyılda bağ ve bahçeleri ile meşhur bir yöre idi. Sonradan Konya ile birleşerek bir semt haline gelmiştir.
Küçük Aymanas; Kalfalar Mahallesi olarak isimlendi. Hacı kaymak Camiinin ilerisinde yol ikiye ayrılır. Sağdaki yoldan Hasan Köy'e gidilir. Hasan köy; bugün mahalle olmuştur.
Evimiz, Mithat Paşa İlkokulunun karşısına denk geliyordu. Mithat Paşa İlkokulu yapılmadan önce mahallenin, evlerini cilalamak için toprak aldıkları toprak çukuruydu. Annem rahmetli de buradan çok toprak getirtti bana. Arkadaşlarla burada oyunlar oynardık. Bunun yanında da harman yeri vardı. Ekinini kaldıran komşular harman yerine sapları döker, bizleri de düvene bindirirlerdi. Düvene binmek bizim en çok sevdiğimiz ve mutlu olduğumuz bir durumdu. Hatta binmek için yarış yapar, ara sıra da kavga ederdik; "sen bineceksin, ben bineceğim” diye.
Kerpiçten, iki katlı, Önünde seki, avlu ve küçük bir bahçesi olan evde dünyaya geldim. Arka tarafta; büyük bir üzüm bağı ve meyve ağaçları bulunuyordu. Her türden meyve mevcuttu. Ev halkı yesin, meyve ihtiyacını karşılasın, komşularla paylaşılsın, göz hakkı olanlara ikram edilsin… diye dikilmişti ağaçlar. Bahçe duvarından dışarıya sarkan ağaç dalları, gelip geçenlerin hakkıydı. Ağacın dalını kırmadan, ağaca zarar vermeden meyvesinden afiyetle yenebilirdi. Zira; meyvelerde, sebzelerde, yemeklerde… göz hakkı vardı. Her göz hakkı da, kul hakkına girerdi. Bu yüzden pişen yemeğin kokusu kaç komşuya ulaşıyorsa ona vermek gerekti. Sevgili peygamberimiz; "Çorba pişirdiğiniz zaman suyunu fazla koyun ki komşulara da ikram edilsin…” buyurmuştur.
İyi hatırlıyorum, babam, annem çarşıya gittikleri zaman ağzı kapaklı sepet kullanırlardı ki kimse içindekini görmesin. Zembil (sen bil), iki ucundan tutulabilen hasır sepet anlamına gelir. Zamanla bez torba kullanılmaya başlandı. İlerleyen zamanda; fileye, file de naylon torbaya dönüştü.
Mahallemiz yemyeşildi. Üzüm bağları, meyve ağaçlarıyla adeta cenneti andırırdı. Bahçesi ve bağı olmayan kimse yoktu. Herkes evinin ihtiyacını bağından, bahçesinden giderirdi.
Aymanas
Yeşile boyanmış bahçesi bağı,
Sevdiğim mahalle bizim Aymanas,
Herkesi sarıyor dostluğun ağı,
Sevdiğim mahalle bizim Aymanas!
Haz bahçelerinde hep koşuyorduk,
Yar lehçelerinde hep coşuyorduk,
İlahi kelamla aşk yaşıyorduk,
Sevdiğim mahalle bizim Aymanas!
Tozlu sokaklarda oyun oynadık,
Can veren suyuna asla doymadık,
Yardımlar istedik "olmaz” duymadık,
Sevdiğim mahalle bizim Aymanas!
İlgiyle büyüdük bu yörelerde,
Büyüğe saygı var tüm törelerde,
Çocukluk yaram kanar yarelerde,
Sevdiğim mahalle, bizim Aymanas!
Bahar aylarında çiçekler açar,
Rengarenk gülleri kokular saçar,
Bülbül aşka gelir kendinden geçer,
Sevdiğim mahalle bizim Aymanas!
Tüm çocukluğuma helalim tanık,
Bağa bahçelere el alem tanık,
Camiler ezanlar hilalim tanık,
Sevdiğim mahalle bizim Aymanas!
Yaradır!
Dili olsa konuşsa Konya'nın eski hali,
Sırtında sanki kambur asırların vebali,
Bize bir şeyler söyler mesaj yüklü ahvali,
Boşa giden tüm işler içimde hep yaradır!
Aymanaslı fakirdi imkânsızdı halleri,
Kuru ayaz olunca donuyordu elleri,
Diz boyu kar yüzünden zor giderdi yolları,
Canı üşüten kışlar içimde hep yaradır!
Hacı Kaymak adında, eskimiş bir han vardı,
Mecnun Mehmet ağamız, hep buraya uğrardı,
Neyi vardı acaba, neydi garibin derdi?
Hüzünlü o bakışlar içimde hep yaradır!
Ne velesbit, ne motor bineceğimiz yoktu,
Doğru dürüst paltomuz giyeceğimiz yoktu,
Okul azığı, evde yiyeceğimiz yoktu,
Yürek yakan gidişler içimde hep yaradır!
Mahallenin içinden hep can suyu akardı,
Bağları bahçeleri bereketle yıkardı,
Zümrüt gibi bağbandan ne gıdalar çıkardı,
Neşe dolu o işler içimde hep yaradır!
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET