Hep duyarız; “çocuğuma kat hediye ettim, araba hediye ettim, arsa hediye ettim, iyi bir tahsil yaptırdım, en güzel okullarda okuttum, yurt dışına yüksek tahsile gönderdim, en zengin evin kızını aldım, en zengin evin oğluyla evlendirdim, hiçbir gün aç, açık bırakmadım, karnı tok sırtı pek gezdirdim, muhannete muhtaç etmedim, şimdi en iyi bürokrat, en kaliteli bir şirketin yöneticisi, bir eli yağda bir eli balda!....”
Evet, bütün bunlar veriliyor, eksik yapılmıyor. Bu konuda kimsenin hata yaptığını düşünemeyiz. Eğer ödül verilecek olsa herkes ödüle layık olur. Hiçbir delikanlı ve çocuk da; “annem ve babam bana bir şey yapmadı” deme durumunda değildir. Gerekli ihtimamı görmeyen ve göstermeyenler hariç.
Ama bakıyoruz, bu kadar maddi imkânlara, bu kadar ihtimama rağmen, çocuklarımız, gençlerimiz mutsuz! Bunalıma giren, melankolik olanlar var. Uyuşturucu, içki, kötü alışkanlıklar, terör… gibi toplumu kemiren, yıkan, yıpratan ve yok eden baş belalarıyla boğuşuyorlar! Evlendiği zaman eşini; döven, işkenceye maruz bırakan, hatta öldürenleri görüyoruz! Gerekli doyuma ulaşmadığı için intihar edenlere de rastlıyoruz!
Demek ki eksik olan bir şeyler var! Demek ki işler yolunda gitmiyor! Demek ki her şey, karnını doyurmakla, sırtını giydirmekle, en kaliteli okullarda okutmakla, en zengin evin kızını almakla, bir eli yağda bir eli balda olmakla, arabalar almak, katlar, yatlar temin etmek, her yıl tatillere götürmekle… bitmiyor.
Midesi kadar gönlünü, maddesi kadar manasını, gözü kadar ruhunu da doyurmak gereklidir. Bugün ailelerin en büyük sorunu budur. Madde ile manayı dengede götürdüğümüz zaman mutluluğu yakalarız. Nasıl mı olacak? Zaten bunu yüce yaratan bize durmadan söylüyor. Sevgili peygamberimiz; “sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” derken, Hz. Aişe; “Resulullah’ın ahlakı, Kur’an’dı” şeklinde belirtirken bize mesaj veriyor.
Resulullah Efendimiz; “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurur. “Size, çocuklarınıza kat hediye edin, yat alın, en kaliteli arabayı teslim edin…diye gönderildim” demiyor. Ahlaktan bahsediyor. Ahlak olursa, hepsi olur. Ahlak olursa; kazanç da temiz olur.
Ahlak yoksa insanlık yoktur. Ahlak yoksa huzur yoktur. Ahlak yoksa düzen yoktur. Ahlakı öğrenmek; Kur’an’ı öğrenmekten geçer. Yeter mi? tabii ki yetmez. Kur’an’ı; öğrenmek, anlamak ve asıl önemlisi hayatımıza uygulamak gerekir. Kur’an’sız, inançsız, ibadetsiz hayat, hayat değildir.
Günümüz şartlarında; “Kur’an bilmiyorum, öğrenemiyorum…” sözlerinin hiç geçerliliği yoktur. Para kazanmayı, yemek yemeyi, gezmeyi, zevk ve sefayı nasıl ihmal etmiyor, unutmuyorsak, bayramları tatil havasına bürüyüp, eşten dosttan, akraba ve yakınlardan nasıl kaçmayı akıl ediyorsak…-ki bunların hesabı da ayrı görülecek- bize, çocuklarımıza, ailemize en çok lazım olan, en gerekli şey; manamızı doyurmaktır. Gözümüzü kapattığımız zaman; “gel ey kulum, dünyada ne kadar para kazandın? Ne çok zengin oldun aferin sana!” demeyecekler. Akrabanı gözettin mi? çocuklarına manevi eğitim verdin mi? Allah’ı, kitabı, peygamberi, ahlaklı olmayı, kul hakkı yememeyi… öğrettin mi?” diye soracaklar.
Çocuklarımıza verilecek en iyi hediye budur. Öyle bir hediye ki, eskimez, pörsümez, yıpranmaz, zamanı geçmez! Kur’an’la müzeyyen olanlar, Kur’an’ı hayat rehberi yapanlar, Allah’ın en sevgili kullarıdır. En hayırlı ev; içinde namaz kılınan ve Kur’an okunan evdir. En hayırlı evlat; namazını kılan, Kur’an’ını okuyan, okuduğu Kur’an’ı hayatına uygulayan yani Kur’an’ca yaşayandır! En hayırlı ve değerli ebeveyn de; ev halkına; Kur’an eğitimi aldıran, Kur’an’ı öğrettikten sonra diğer eğitimlere de yer veren, ahlakı baş tacı edinen, namazlı, niyazlı, yardımsever, empati kurmayı ihmal etmeyen, haksızlık karşısında susmayan, İslamî hassasiyete sahip, şuurlu bir aile bireyine sahip olandır!