PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Çocuklar, örneklerden hareket eder. Önce, anne ve babasının yaptıklarına bakar. Onları uzaktan uzağa izler. Sonra okul çağında, öğretmenler girer devreye. Sevdiklerimizi çocuklara anlatırken, hikâyelerle yola çıkılır.
Bu yüzden hikâyelerin çocukların dünyasında yeri inkâr edilmez. Eskiden dedelerimizden, ninelerimizden dinlediğimiz tatlı hikâyelerle tanışırdık Peygamberimizle. Şimdi bu görevi daha çok çocuklara yönelik kitaplar alsa da ilahiyatçılar, psikologlar, yazarlar O'nu hikâyelerle tanıtmanın önemine değiniyor.
Çocuk, hayal gücüne seslenen hikâyelerle hem rahatlıyor, hem O'nu tanıyor. O'nun bütün yaratılanlara karşı sevgisi, sıkıntılar karşısındaki sabrı, güzel ahlakı, erdemli tavırları bir film gibi canlanıyor gözünde. Ve zamanla hayatına düstur edineceği örneklere dönüşüyor.
Çocuklara, sade, kolay, basit ve kısa cümlelerle anlatmalıdır sevgiyi. Onların beyni taze ve yıpranmamış olduğu için korkudan ziyade sevgiyi ön plana almak gerekir. Ağır cümleler, korkutucu ifadeler, tehdit dolu sözler, çocukları; sevgiden soğutur.
Bu açıdan, vaizlerin, eğitimcilerin, anne ve babaların bu konuya çok dikkat etmeleri gerekir. Salt bir anlatım yerine örneklerle, yaşayarak, göstererek anlatmak daha kalıcı olmaktadır.
Beş- altı yaşlarında, okula yeni başlamış olan bir çocuğa;
-" Hazreti Peygamber mi daha kuvvetliydi, Hazreti Ali mi?'
Diye sorsak, hemen;
-"Tabii ki peygamber. O kimseyle ölçülmez, O'nda peygamber kuvveti vardı.” Cevabını verir.
Bu cevabı verebilmesi için evde durmadan; Allah, Peygamber, Kur'an, İslam, İslam büyükleri…anlatılmalı, anne ve babalar bu konuda dikkatli ve hassas olmalıdır.
Anne-babalar çocuklarının hayatını bu tür hikâyelerle renklendirmeli. Ancak hikâyelerdeki yaşam tarzını ve güzel davranışları gündelik hayatlarına taşıyarak çocuklarına örnek olmaları da gerekiyor. Anne-babanın eğilimleri, gündemleri, evde konuştukları, verdikleri tepkiler, hatta hareketleriyle onayladıkları meseleler, kısacası onlardan tezahür eden her görüntü çocuğun geleceğine yön veren deniz fenerleri gibi. Yani çocuğuna Efendimizi tanıtıp sevdirmeyi düşünenlerin öncelikle kendilerine bakması, varsa eksiklerini telafi etmesi şart.
Anne-babanın hassasiyeti, çocukta sevgi ve güven duygusunun gelişmesi için de önemli. Çünkü çocuk hikâyeler içindeki güzel davranışları örnek alırken, anne-babasının da aynı kişiyi örnek aldığını görmesiyle sevgi ve güven duygusu gelişiyor.
Okulöncesi dönemde çocuk geniş bir algılama özelliğine sahiptir. Bazı uzmanlar tarafından (Montessori) emici zihin olarak adlandırılan bu özellik sebebiyle çocuklara doğrudan söylenen sözlerden çok, anne-baba ve yakın çevresindekilerin hal ve davranışları etki eder. Bu sebeple bütün dünyada diğer dinlerin mensuplarınca dinî eğitim hayatın ilk günlerinden itibaren başlar.
Dikkat ve ilgisini çekebildiğimiz ölçüde her yaştaki çocuğa din adına bir şeyler öğretilebilir ve Efendimiz anlatılabilir. Önemli olan bizim bu konulardaki hassasiyetimiz. Dünyaya geldiği andan itibaren ihtiyaç duyduğu gıdayı hangi hassasiyetle veriyorsak onun ruh dünyasını şekillendirecek, duygularını besleyecek ve şuuraltını oluşturacak bilgileri de aynı titizlikle ve bünyesinin kaldıracağı ölçüde vermek gerektiği kanaatindeyim.
Çoğunlukla anne ve baba çocuğuna öğüt verir. Bu, doğal bir durum olduğu gibi, çocukların, anne ve babasına öğüt verici sözleri de normaldir. Yani, anne-baba çocuğunu terbiye ettiği gibi, çocuk da, anne-babayı terbiye eder. İşte size, bir çocuğun, anne-babasına yazdığı mektup:
"Bana iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı telkin edin, öğretin. İyi işler yaptığım zaman yüzüme söyleyin, özellikle başkalarının yanında takdir edin. Yanlışlarımı yüzüme vurmayın. Hele hele başkalarının yanında bu yanlışı asla yapmayın. Yanlış ve hatada devam ediyorsam, başkalarının görmediği yerde beni eleştirin, hatalarımı düzeltmemi söyleyin, doğruyu gösterin. Ama lütfen bana karşı sabırlı olun.
Canım anneciğim ve babacığım! Dünyaya gelişime siz vesile oldunuz. Kendi isteğinizle çocuğunuz olmasını arzu ettiniz. O halde benim de sizden isteklerim olacak ve olmalı. Lütfen bana kulak verir misiniz?
Beni, sırf ben olduğum için sevin, sevdiğinizi gösterin. Ana rahminde duyduğum güven ve rahatlığı, ancak sizin kollarınız arasında, sıcacık göğsünüze dayanarak tekrar yaşadığımı bilin. Benim, bundan şımaracağımı asla düşünmeyin.
Bu güzel aile kurumunu başlatırken, benim tercih hakkım yoktu, ama sizin vardı. Madem ki bu yuvayı kurdunuz, aile kurumunun temeli olan sevgiyi kendi aranızda da gerçekleştirin. En azından benim için buna kendinizi zorlayın. Anne, babalık, büyük bir ustalık gerektiren gerçek bir sanattır. Bu sanatı icra edebilmek için gerekli bilgi ve deneyimlerle donanmaya çalışın. Sürekli kendinizi yenileme çabasında olun. Mademki çocuk bir nesildir, üstelik bu çocuk, sizin nesliniz ve eserinizdir, o zaman gerekli ihtimam ve inceliği gösterin. Çocuğunuzun eğitimini kendinize en büyük ilke edinin.
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER