CEMRELERE KAFA YORMAK!

Cemre; Kor ateş, şubat ayı sonu ile mart ayı başında önce havaya sonra suya en sonunda toprağa düştüğü kabul edilen ısıtıcı şey.

Baharın müjdecisi olarak bildiğimiz cemre kavramını kış aylarının sonuna doğru daha fazla duymaya başlıyoruz.

Cemrelerin düşmesi ile baharın geldiğini hemen herkes biliyor, ancak cemrenin neden düştüğü, nasıl düştüğü, bu doğa olayına neden cemre dendiği konusunda fikir sahibi olan kişi sayısının pek de fazla olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Arapça bir kelime olan cemre, Türkçe'ye çevrildiğinde "kor halindeki ateş” anlamına gelmektedir. Buradan yola çıkıldığında cemrenin kış soğuklarının etkisini kaybetmeye başladığı ve ilkbaharın gelmek üzere olduğunu belirten bir sıcaklık artışı haberi olduğunu iddia etmek, gayet isabetlidir.

Doğayla iç içe yaşayan her toplulukta olduğu gibi bizim kültürümüzde de cemre, önemli bir doğa olayı olarak kabul ediliyor. Üstelik tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanların hayatında havaların ısınması kritik bir rol oynadığı için cemrenin düşmesi, halkta son derece sevindirici bir gelişme olarak karşılanıyor. Hatta cemrenin düşüşü; baharın yanı sıra bolluk ve bereketi de simgelediğinden çeşitli aktivitelerle de kutlanıyor.

Doğayı olduğu kadar insan psikolojisini de bu denli pozitif etkileyen cemreye verilen önem de çok daha iyi bir şekilde anlaşılıyor. Türkiye ve Azerbaycan Türklerinin yanı sıra Bulgar toplumunda da kendine yer bulan cemreye, Bulgarlarda "zemire” adı veriliyor. Öte yandan birçok kaynağa göre tasavvuf ile de ilişkili olduğu düşünülen cemrenin birçok bölge halkı açısından değerli bir kavram olduğu sonucuna rahatlıkla ulaşılabilir.

Günlük hayatta önemli bir yere sahip olan cemrenin edebiyatta da yeri olduğunu mutlaka söylememiz gerekiyor. Buna göre, Osmanlı'da cemrenin düştüğü zaman diliminde önemli kişilere övgüler yazıldığı ve bu övgü dolu şiirlere de "cemeviye” dendiği bilinmektedir.

Güneş ışınlarının yeryüzüne düşerek doğayla temas etmesini temsil eden ve üç farklı türü olan cemrenin her birinin yedi gün arayla düştüğüne inanılır. İlk önce havaya, ardından suya ve son olarak toprağa düşen cemreler sayesinde hava, su ve toprak yavaş yavaş ilkbaharın etkisiyle ısınmaya başlar.

Esasında "düşme” olarak adlandırılan şeyin hava, su ve topraktaki sıcaklık artışının başlangıcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Fakat halk arasında somut bir nesne gibi algılanan cemrenin düşmesi, doğayı uyandırmak için havaya, suya ve toprağa düşmesi, hem daha akla yatkındır hem de daha kolay açıklanıp ifade edilebilir.

19 - 20 Şubat tarihlerinde havaya düşen cemre ile birlikte soğuk havanın kırılmaya başladığı düşünülmektedir. Hem diğer cemrelerin hem de doğanın uyanmaya başladığının habercisi cemre, halk tarafından da coşku ve sevinçle karşılanmaktadır.

26 - 27 Şubat tarihlerinde suya düşen ikinci cemre ise suyun bu tarihlerden sonra ısınacağına işaret eder. Bu sayede artık göllerin, nehirlerin ve denizlerdeki sıcaklığın artık giderek artacağı anlaşılır. İkinci cemre, hem su altı dünyası hem de su yüzeyindeki yaşam için oldukça kritiktir. Yaşamın kaynağı olan suyun sıcaklığının artması ile su altında yaşayan canlılar mevsim döngüsünü fark ederek çoğalmak veya göç etmek üzere harekete geçerler. Buna benzer şekilde yeryüzündeki canlılar da mevsimin bahara döndüğünü anlayıp hazırlıklarını buna göre tamamlamaya çalışırlar.

Üçüncü ve son cemre ise 5 - 6 Mart tarihlerinde toprağa düşmektedir. Toprağın ısınmaya başladığı bu tarihlerin ardından meyve fidanları topraktan sularını çekerler, çiçekler yeniden hayata dönerler ve kış mevsimi ile kuruyan dallar ve otlar yeniden yeşile dönerler. Son cemrenin de düşmesiyle ilkbaharın tamamen gelmiş olduğuna inanılır. Böylece hem kış mevsiminin zorlu koşulları sona ermiş olur hem de tüm canlılar yenilenen doğa ile canlanmaya başlarlar.

Cemreler düştükten sonrası bahar temizliği için de en elverişli zaman dilimini sunmaktadır. Yeni gelen mevsimi temiz bir şekilde karşılamak ve evleri arındırmak için öncelikle evde kullanılmayan ve fazlalık oluşturan eşyalardan kurtulunur. Ardından kışlık kıyafetler kaldırılır ve yerlerine mevsim koşullarına uygun kıyafetler yerleştirilir.

  1. temizliği böyle de asıl cemrelerin gönüllere düşmesi, kalbimizin cemre gibi sıcaklık sunması, tüm insanlığı ısıtması gerekmez mi? Bu yönüyle asıl cemrelerin gönlümüze düşmesi umuduyla.

Düşecek mi ki?

 

Havaya suya ve toprağa düşer,

Bahar sevinciyle tabiat coşar,

Ağaçlar çiçeklenir üçer beşer,

Bize de cemreler düşecek mi ki?

 

Bülbül aşka gelir gül sevgisiyle,

Arı çiçek toplar bal sevgisiyle,

Kelam dostu bulur dil sevgisiyle,

Söze de cemreler düşecek mi ki?

 

Güneş, muhabbeti özünde taşır,

İlahi görevle ülke dolaşır,

Nuru aydınlatır canla buluşur,

Öze de cemreler düşecek mi ki?

 

Arifler iflasta merhamet rafta

Empati denilen bulunmaz Kaf'ta

Somurtan yüzlerin hepsi bir safta

Yüze de cemreler düşecek mi ki?

 

Türkü olmuş öğüt sazlarda kalmış,

Vefa duygusu hep gizlerde kalmış

Terbiyeden mahrum yozlarda kalmış,

Yoza da cemreler düşecek mi ki?

Yazarın Diğer Yazıları