Bu Fikir de, Elini Taşın Altına Sokuyor!

Türkiye’mizin ne badirelerden geçtiğini bilenlerdenim. Bu ülkenin; ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, havasını teneffüs etmiş, her imkânından, Allah’ın yardım ve lütfuyla faydalanmış birisi olarak, ülkemdeki her yeniliğe, her güzelliğe, her koşar adım gitmeye alkış tutmuş ve bu konuda hizmet edenleri, elini taşın altına sokanları kutlamışmdır.


Ülkemde barış olacaksa, terör yüzünden kardeşkanı akmayacaksa, analar ağlamayacaksa, gözyaşları dinecekse… bendeniz neden bu konuda sorumluluk almayayım? Neden elimi taşın altına sokmayayım? Hükümet yetkilileri, akil insanlar ellerini değil bütün vücutlarını taşın altına sokarken, bana ne oluyor da; elimi taşın altına sokmaktan çekiniyorum? Neden korkuyorum? Neden ürküyorum? Nasıl olsa Allah’a bir ölüm borcumuz yok mu? Haysiyetsiz, vurdumduymaz,  aymaz ve sorumsuzca yaşamaktansa ülkem için, ülkeme barışın gelmesi için, insanlarımızın mutluluğu için ölmek daha şerefli değil mi?


Allah bendenize, sağlık vermiş, bu kadar yaşama şansı tanımış, tahsil yapma imkânı bahşetmiş, akıl vermiş, iz’an vermiş, kalem tutacak el vermiş… bunları insanlık için niçin kullanmayayım? Çok yakın zamanda olan olayları, yapılan ayak oyunlarını dikkatlice izliyorum; etrafımdaki sağduyu sahiplerinin hiç birisi, çözüm süreci ile ilgili olarak girişilen iyi niyetli yaklaşımlara gösterilen tepkilerden memnun değil! İster âkil insanlardan, ister hükümet yetkililerinden, ister sivil toplum kuruluşlarından, ister diğer birimlerden veya yetkili kişilerden gelecek olan her türlü; destek ve yardıma hazırım ülkem için. Kimin ne dediği, ne söylediği beni hiç ilgilendirmez. Bendeniz; insanca yaklaşıma, barış için atılan adımlara, çimento görevi görecek yazı ve söylemlere bakarım.


Terörün bitmesi ile ilgili olarak yazdığım yazılarım, ülkemin kalkınmasında yapılan hizmetleri, dünyaya parmak ısırtacak hamleleri desteklediğimi belirten sayısız köşe yazılarım mevcuttur. Merak edenler; google marifetiyle; “kazım öztürk’ün terör ile ilgili makaleleri” ne girerlerse açıkça görürler. Bu da benim yapacaklarım. Ayrıca çeşitli zamanlarda, dost meclislerinde, arkadaş toplantılarında, misafirliklerde… hep, “ameli Salih niteliğinde olan, aynı zamanda da ibadet kabul edilen böylesine güzellikleri anlattım, anlatıyorum ve anlatacağım.


Eğer yapmazsam, Allah, yarın bana bunun hesabını soracak! Karınca kaderince; “bugün Allah için ne yaptın?” sorusunu kendime sormaya ve cevap bulmaya çalışıyorum. Hz. İbrahim ateşe atılınca, onun ateşini söndürmek için yola çıkan karıncaya;
-Senin cirmin ne ki İbrahim’in ateşini söndüreceksin?” diye soranlara,
Karıncanın;


-Ateşini söndüremezsem, yolunda da mı ölemem? Dediği gibi. Bu fakir de; böylesine devasa bir ateşin söndürülmesinde tek başına bir şey yapamayacağını bilenlerdendir. Ancak, nasıl ki tek çiçekle bahar olmazsa, baharın tek çiçekle başlayacağı idraki içinde hareket edip, “benim de bu çorbada tuzum olsun” diyenlerdendir. Herkes, bir şeyler yaparken, niçin ben sessiz durayım? Neden aklımın erdiği, gücümün yettiği kadar katkı vermeyeyim? Düşüncesindedir. Katkı vereyim ki; akşam eve döndüğüm zaman kafamı yastığa huzur içinde koyabileyim! Korkulu rüya görmeyeyim. İnsanların;
Kazım Hoca, bütün ülke çözüm sürecinde seferber olmuşken sen neredeydin? Sorusuna muhatap olmayayım. Önce Allah’a, sonra insanlara karşı mahcup duruma düşmeyeyim!


Evet bendeniz, çözüm sürecinin başından beri destek verdim ve vermeye de devam edeceğim. İlk başlarda, Demokratik açılımla başlayan bu sürecin, hayırlara vesile olacağını bilenlerdendim. Ülkemin, karanlıklardan aydınlığa çıkacağını umut edenlerdendirm. Hamdolsun ki, bendeniz gibi düşünenlerin sayısı epey var!
“Ustalık süreci, ustalıkla devam ediyor! Bülent Arınç’ın dediği gibi, “bir hata yapılmazsa bu hükümete destek sonsuza kadar sürer”.


Yazarın Diğer Yazıları