Bitmeyen Kerbela

TYB Konya Şubesi'nin Konya Büyükşehir ve Selçuklu Belediyesi ile ortaklaşa düzenlediği kültürel etkinlikler programı çerçevesinde bu hafta Yazar Senarist Ahmet Turgut tarafından "Ortak Hüznümüz Kerbela” konulu bir konferans verildi. Dinleyenleri tir tir titretecek, kendine getirecek, duygusal konuşmada şu gerçeklere parmak bastı;

"Kerbela, bir ırk mücadelesi, bir maddiyat mücadelesi, bir mezhep mücadelesi, bir iktidar mücadelesi değildir. Kerbela, Hak – Batıl mücadelesidir. Kerbela'da, Allah ve Rasulünü sevip onlara itaat edenleri gördük, bir de paraya pula itaat edip, itaat ettikleri şeyleri sevenleri gördük. Kur'an-ı Kerim'in Hak ve Batıl mücadelesi adına ümmetlerden örneklendirdiği, genel olarak zikrettiği her şeyi Kerbela vakasında etraflıca görüyoruz. Kerbela bu yönüyle adeta bir tefsirdir, bir furkân'dır. Meselâ Salih Aleyhisselam, Semud Kavmine Cenab-ı Allah'ın tebliğinden dolayı bir deve bıraktı. Dedi ki bu deve kamusal emanet su içme hakkına riayet edin. Dokuz aile bir araya gelerek Vallahi diye sözleşirler ama Salih Aleyhisselam'ın emanetini hunharca boğazlarlar. Kur'an-ı Kerim bunları geçmişlerin hikayesi diye anlatmıyor.

Semud kavmi imtihanı başaramadı. Bizim ibret almamız için anlatıyor Kur'an. Şimdi Kerbelaya dönelim. Rasulullah, veda hutbesinde emanet olarak ehli beytini zikretmiş, sizi ehli beytim konusunda uyarıyorum demiş. Kamusal emanet olan bir Hz. Hüseyin var. Hz. Hüseyin su içme hakkına bile riayet edilmeden hunharca katledildi. Ve bu katledilen bir deve değil, insan. İnsan-ı Kamil. Salih Aleyhisselam da başımızın tacıdır ama emaneti heder edilen hatemül enbiya, nebiler sultanıdır. Kerbela'nın ne olduğuna dair Yezid'den bir ifşaat. Seyyide Zeynep ve Kerbela'nın esirleri Şam'a getirildikleri zaman Yezid şu ifadeyi kullanır. Bedir'deki atalarım bugünü görselerdi benimle gurur duyarlardı. Bedir'de öldürülen üç müşrik, Yezid'in babaannesi, Hind'in babası, dedesi ve abisi idiler. Bedir'in intikamını aldım diyor. Bedir, dinin varlık, yokluk günüydü.

Hz. Hüseyin de yola çıkarken;

"Ben bugün Yezid'e biat edersem ceddim Rasulüllah'ın tebliği topraklar altında kalır yani ölür” demişti. Dinin tebliğinin ölmemesi için Yezid gibi bir fasığa biat etmemesi lazımdı. Rasulüllah "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim” buyurmuştu. Ben de Hüseyin'denim demek, Hüseyin'in dâvâsı benim dâvâmdır demektir. Hz. Hüzeyin'in mücadelesi Rasulüllah'ın mücadelesidir. Kerbela'yı Hak – Batıl mücadelesi olarak görmek üzerimize farzdır. Seyyide Zeynep, Hz. Ali'nin ve Hz. Fatıma'nın kızıdır. Kerbela'da 52 yaşında idi. Üç oğlu gözü önünde parçalanmış, birisi Hz. Hüseyin olmak üzere sekiz kardeşi öldürülmüş, yirmiden fazla yeğeni lime lime edilmiş, Hz. Hüseyin 67 ok ve mızrak darbesiyle şehit edilmiş, etrafında 30-40 civarında yetim ve dul var. Bu durumda kadınlar günlerdir kamçılanarak şehir şehir dolaştırılarak insanlara teşhir ediliyorlar.

Biz Peygamberin kızlarını bu hale getirdik, ey ahali itaat etmezseniz size ne yapmayız diyorlar. Ahaliyi sindirme politikası. Daha sonra Yezid'in sarayına getirilmiş ama Seyyide Zeynep dimdik. Hz. Ali'nin ve Hz. Hamza'nın şecaati var üzerinde. Duruşuyla Hz. Fatıma, tavırlarıyla Hz. Ali. Hak sancağı Seyyide Zeynep olmuş. Yezid'in sarayında ve etrafında yetimlerden gayrısı yok. Yezid şunu söyler:

"Zeynep, benim daha güçlü olduğumu kabul et.” Zeynep'in cevabı şu olur:

"Ey zalim, arkanda yüzbinlerce askerin var ama yalnızsın. Allah benimle ve ben daha güçlüyüm.” Bu şecaati biz daha önce Bedir'de Hz. Hamza'da görmüştük. Ancak o zaman Hz. Hamza'nın yanında 313 sahabe ve en önemlisi Allah Rasulü vardı. Peki ya Zeynep'in yanında kim vardı? Yanında 30-40 yetim, karşısında yüzbinlerce düşman. Ve Seyyide Zeynep şöyle devam etti:

"Ey zalim, ben Rabbimden, Kerbela günü de, öncesinde de, ahirinde de güzellikten gayrısını görmedim, beni Rabbimle korkutamazsın.” Bunu söyleyen kadının bir hafta önce gözünün önünde üç oğlu, sekiz kardeşi lime lime edilmiş. Hz. Zeynep'in mutlaka okunması ve örnek alınması gerekir. Hz. Hüseyin'in kanı Kerbela'nın toprağına düştü ama Kerbela'yı ümmetin vicdanına, ümmetin bağrına düşüren Seyyide Zeynep'in kelamıydı.

Bizler Kerbela'nın her sayfasından, ak sayfasından ve kara sayfasından hikmet ve ibret almakla mükellefiz. Kerbela'nın hikmetini ve ibretini almazsak her gün her yerimiz Kerbela olur. Sonuç olarak Kerbela'da sözün gücü, gücün sözünü yendi. Ama sözün Hak olması şartıyla. Kerbela'nın ne olduğuna azamete dair kritik sahneler, Kerbela'nın son gecesi, Hüseyin efendimiz, şehitler ve şehideler son kez bir aradalar, Hakkı zikretmişler, son vasiyetler var, nasihatlar var, gece tamamlanmış sabah namazı vakti. Ezanı okutmuş birilerine, Hüseyin efendimizin en celalli demi. Diyor ki:

‘Üzerinde kul hakkı olan benimle beraber şehit olamaz.' Üzerinde kul hakkı olan Bedir'de şehit olabilirdi, Resulullah kamu malı yiyenin cenaze namazını kılmadı, ama kardeşinin malını yiyenin cenaze namazını kıldı.

Üzerinde kul hakkı olan Bedir'de şehit olabilirdi, ama öyle bir dem ki, Kerbela, şehitler efendisi, şehidişüheda, ‘Ben, dedi, evladı Resulüm, evladı Zehra'yım, benimle beraber şehid olacak kişinin üzerinde kul hakkı bulunamaz. Kul hakkı olanlar burayı terk etsin.' Otuz kişi oradan kovuldu. Hiçbirinin sadakat konusunda zerre kadar pürüzü yok. Haftalardır Hüseyin efendimizle beraberler, bazıları çok zengin, sağ kalırlarsa nasıl yaşayacaklarına dair bin tane hayali var, kimisinin ise kaybedecekleri hiç bir şeyleri yok. Ağlaya ağlaya ayrılmak zorunda kaldılar. Çünkü üzerinde kul hakkı olanlar benimle şehid olamazlar diyor Hüseyin efendimiz. Onun mesajı çok açık: Davana haklı başlayacaksın ve haklı olan davanda haklı kalacaksın.

Biz sıklıkla davalarımıza haklı başlıyoruz, ama haklı kalamıyoruz ve hakkı kirletiyoruz. Haklı olmak her şeyi yapabileceğimiz anlamına gelmez. Haklı başlayacaksın, haklı kalacaksın. Hak olan davanı kirletebilecek kimseyi yanında tutmayacaksın. İşte o zaman benzedin kerbela şehitlerine, benzedin kevserin kurbanlarına, işte o zaman epterliğin önü açıldı. Ebterlikten muradımız soyun devamı değil, Kevser'den bir nimetin değmesidir. Ya mülkten, ya candan, ya nefesten kurban edeceksin, salat edeceksin. O salat fıkıhın namazıdır, yedi yirmi dört güzel ahlâktır, kurbanlarınla süslemektir.”


Yazarın Diğer Yazıları