PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
İnsanlık her dönemde kendini bilen, Hak ve hakikatten haberdar olan güzel gönüllü, irfan ve sevgi sahibi mükemmel insanlar yetiştirdi. Anadolu'nun kalbinde yetişmiş, Ankara'nın gerçek sahibi, kutsal gönüllü bir gönül eri.
Kimler gelip geçti bu âlemden. Çoğunun adı unutuldu gitti. Fakat onun ismi yediden yetmişe herkesin gönlüne kazındı. Peygamber efendimizin mayasıyla mayalanan gönlü, onun sevgisnin ve sırrının mahzeniydi. Bir gizli hazineydi o. Dertlilerin dermanı, gönül hastalarının şifa kaynağı, fütüvvet ehlinin önderiydi.
Ankara'nın Altındağ ilçesi Solfasol mahallesinde dünyaya geldi. Ankara o zaman "ENGÜRÜ” olarak anılmaktaydı. Solfasol köyü de ismini Çubuk çayına göre almıştı.1348 yılında çayın sol yanında dünyaya gözlerini Numan adıyla açan çocuğun, Ankara'nın manevi sahibi olacağını Çubuk çayı bilmiyordu. Numan'ın babası Koyuncula Ahmet, dedesi Mahmud adlarıyla tanınırdı. Annesi ile büyük annesinin adı bilinmiyor.
Numan, oldukça zor olan medrese eğitimini başarıyla tamamlamış. Önce Ankara'da Kara Medrese'de, daha sonra Bursa'da Çelebi Sultan Mehmed Medresesi'nde müderrislik yapmış. Bursa'da iken oturduğu küçücük evinin yakın zamanlara kadar ziyaret edildiği, buranın Bursalılar tarafından çok sevildiği söylenir.
Numan'ıni Somuncu baba'ya intisabı, bir kurban Bayramına tesadüf etmiş ve şeyh Hamid ona; "BAYRAM” diye hitabettiği için o artık "BAYRAM” ismiyle anılır olmuştu.
Numan'a "HACI BAYRAM” ismini veren şeyhi Somuncu Baba, aslen Kayesri'ydi. Şeyh Şemseddin Musa isimli bir zatın oğluydu.
Hacı Bayram-ı Veli, Somuncu Baba'dan hilafet alarak Ankara'ya döndüğünde, erkânını kurmuş ve bugünkü "Augustos Tapınağı” nın bitişiğindeki kendi adıyla anılan zaviyede insanların mana eğitimiyle meşgul olmuştu. Onun aşkı ve irfanı esas alan yüksek şahsiyeti ve yüce himmeti sağlığında erkânının geniş bir çevrede tanınmasını ve yayılmasını sağladı.
Hacı Bayram-ı Veli mensuplarına hem cehri ve hem de hafi zikir uygulatmış, kıyamda devran ettirmiş, dervişlerini bir usul dairesinde mücahedeyi, sohbet ve zikri esas alan esma veya müsemma yoluyla hakikate ulaştırmıştır.
Hacı Bayram-ı Veli'nin hilafete getirildiği 1412 tarihinden itibaren kendi adıyla anılmaya başlayan tarikat, devrin padişahı Sultan II. Murad ve devlet ricali yanında itibar görmüştür.
Hacı Bayram-ı Veli; Hz. Peygamberin koyduğu kurallara sımsıkı bağlı olan, ulu'l emre itaat eden, devlete ve devlet yöneticilerine bağlı, sevgiyi ve bilgiyi esas alan, daima orta yolda gidilmesini tavsiye eden ılımlı düşünceleri, toplumsal birliğin sağlanmasında son derece önemli rollar oynamıştır.
Ruhbanlar gibi dünyayı terk etmek yerine, dünya sevgisini gönülden çıkarmak gerektiğini, insanlara ekin tarlasında da Hak ve hakikatin bulunabileceğini telkin eden gerçek bir ermiştir.
Halka vergiyi teşvik ederek henzü fetret devrinden çıkmakta olan devletin gelişmesinde çok öenmli katkı yapmıştır. Kullandığı Türkçe ile dilimizin gelişmesinde önemli pay sahibi olan büyük bir mutasavvıftır. Aynı zamanda ahilik sistemi içinde yetişen ve kendisi de bir fütüvvet ehli olan bir teşkilatçıdır.
Hacı Bayram-ı Veli, gönüllerin imarıyla birlikte Anadolu'yu da imar etmiştir. O, insanların içiyle beraber dışını da imar etmeye çalışan büyük bir gönül eridir.
Ankara'nın bir başkent olarak geleceğe taşınması fikrini işaret eden ilk kişidir.
Hacı Bayram-ı Veli şiiri çok sever ve sohbetlerini ehlullahın nutk-u şeriflerinden yaparmış. Şiiri, evliyanın kerametlerinden kabul eder.
Hacı Bayram-ı Veli'nin şiirlerinden bir örnek. Bu şiir, aynı zamanda ilahi olarak da bestelenmiştir.
N'oldu bu gönlüm, n'oldu bu gönlüm,
Derd ü gamınla doldu bu gönlüm,
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm,
Yanmada derman buldu bu gönlüm.
Gerçi ki yandı gerçeğe yandı,
Rengine aşkın cümle boyandı,
Kendinde buldu kendinde buldu,
Matlabını hoş buldu bu gönlüm.
Seyri billahtır, seyri billahtır,
Lîma'allahtır, fenafillahtır,
Âyinesinde, âyinesinde,
Gerd-i sivayı buldu bu gönlüm.
El- fakru fahri el-fakru fahri,
Demedi mi âlemlerin Fahri,
Fakrını zikret fakrını zikret,
Fakrı fenada buldu bu gönlüm.
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER