PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
Her zaman duyduğumuz bir sözdü; "Ah o eski bayramlar”. Yaşlılarımız, söze başlarken mutlaka bu sözü konuşmalarının arasına sıkıştırır ve eski bayramlara olan özlemlerini dile getirirlerdi. Bizim de çocukluk yıllarımızdı ve büyüklerimizin dediklerini dikkatle, merakla dinlerdik. Tabii sohbet derinleşince, yaşadıkları o eski bayram uygulamalarını, Ramazan ayındaki oruç, teravih, mukabele, hatim geleneklerini anlattıkça hayran olurduk. O kadar güzel ve o kadar özlemle anlatırlardı ki, zaman zaman gözlerinin yaşardığını görürdük.
Şimdi sıra bize geldi. Bu yaşın sahibi olarak hayatımda bu denli boynu bükük; üç aylar, kandil geceleri, ramazan ve bayram yaşamadık. Çok eskilere gitmeye gerek yok, daha dün denecek kadar yeni olan geçen seneki; üç ayları, kandilleri, Ramazanı ve bayramı hasretle arar olduk. O kadar ki evlerimizden çıkamadık; annelerimizin, babalarımızın, büyüklerimizin ellerini, çocuklarımızın, küçüklerimizin gözlerini öpemedik. Komşularımıza, yakınlarımıza, eş, dost ve akrabalarımıza bayram ziyaretlerine gidemedik. Bütün tebrikleşmelerimizi sanal âlemde telefonlarla çözmeye çalıştık. Ya seslerini duyarak ya görüntüleriyle yetindik. Camilere gidip cemaatle muhabbete hasret kaldık. Ne Cuma kılabildik, ne bayram namazı. Uzaktan, evlerimizden minarelere bakmakla, camileri uzaktan seyretmekle yetindik.
Hani hep derdik ya çocuklarımıza ve torunlarımıza; "gençlik ne hale geldi? Anasını, atasını telefonla arıyor. El öpmeyi sanal âlemle yapıyor…” diye. Şimdi aynı akıbet sadece bizim değil, hepimizin başına geldi. Elbette o zaman gençlik bunu, her hangi bir mazeret yokken yapıyordu, onların böyle yapmalarına bir sebep yoktu. Ne bugünkü gibi koronavirüs salgını ne dışarı çıkmayı engelleyen yasaklar…
Evet bir bayram da böyle; boynu bükük, mahzun, elemli, gözü yaşlı geçti. Her zaman Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin; "Tevfiznamesi” aklıma gelir böyle durumlarda. Şöyle der;
Hak şerleri hayr eyler
Zan etme ki ğayr eyler
Ârif ânı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefvîz it ve râhat bul
Sabr eyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Kalbin Âna berk eyle
Tedbîrini terk eyle
Takdîrini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hallâk-ı Rahîm Oldur
Rezzâk-ı Kerîm Oldur
Fa'âl-i Hakîm Oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
……….
Bil elsine-i halkı
Aklâm-ı Hak ey Hakkı
Öğren edeb ü hulkı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Vallâhi güzel etmiş,
Billâhi güzel etmiş,
Tallâhi güzel etmiş,
Allah görelim netmiş,
Netmişse güzel etmiş…
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ