BİR ACI HAYAT HİKÂYESİ; NEVZAT ARABACI (3)

Gençlerimize ibret olması, mesaj vermesi açısından "BİR ACI HAYAT HİKÂYESİ” ne bugün de devam etmek zarureti doğdu. Gözyaşıyla dolu, ciğer dağlayan hikaye öyle devam ediyor;

 

"1971'de ihtilali oldu. Öğretmen olup Konya/Kulu lisesine öğretmen oldum. Okuldan içeri girdim daha elimde bavulum var. Baktım okul salonunda 15 yaşında bir çocuk, 3 öğretmen dövüyor. İlk defa öğretmen oluyoruz. Çocuğa sordum evladım bu nedir? "Ben milliyetçiyim, ülkücüyüm de, beni bunun için dövüyorlar" dedi. Ben de çocuğun yanında öğretmenler ile mücadeleye başladım, aynen üniversitedeki gibi. Ve gücüm yetti her birini bir tarafa attım. Orta boylu bir adam çıktı geldi. Ne oluyor? Kimsin sen? Öğretmenim dedim. Hoş geldin. Bu adam müdürmüş meğer. Okulda mücadele başladı. 3 arkadaşız. Din dersi öğretmeni İlhan Bey, edebiyat öğretmeni Mustafa Kemal Kayra, başka yok. Kaymakam ise Erol Çakır, solcularla beraber, bir ara İstanbul valisi oldu.

Çok kısa zamanda okula hakim olduk, hakim olunca baktılar ki olmuyor Konya'ya sürgün ettiler Çünkü Konya Valisi İhsan Tekin solcu. Konya Gazi Lisesinde görevime başladım. Orada da bir müddet tuttular, baktılar ki bu adam onlara yaramaz. Beni merkez İmam Hatibe verdiler. İmam hatipte talebe bir öğretmenin karşısında titriyor. Talebeyi şakır şakır dövüyorlar. % 5 namaz kılma oranını %90'a çıkardım. Burada da mücadele! Karşımızda çoğunluğu zalim olan meslek dersleri öğretmenleri vardı. Mücadele başladı.

 

MTTB Birliğini kurduk Konya'da. Öğrenciler akın akın gidiyor, okul müdürü ilahiyatçı bizi Atatürk düşmanı diye mahkemeye verdi. Tezgah içinde tezgah kurdular ama MTTB çığ gibi büyüdü.1973 Milli Selamet Partisi kurulmuştu. Erbakan Hoca ile tanıştım. Hocayı sevdim hoca ile birlikte oldum ve Hocanın yanında siyasi mücadeleye başladım, gençleri ben selametçi yapıyordum. 1967 – 1973'e kadar da İslâm nizamını savunuyorum,1973 Erbakan hocanın Selamet Partisi Konya Karapınar'da bir mitingde hocaya saldırdılar. Ben de saldıranları dövdüm. Beni karakola götürdüler. Öğretmenlikten açığa aldılar. Açığa alınınca 3/2 maaş almam gerekiyormuş, ama bizlerden, bunu bilen adamlarımız olmadığı için maaşımı kestiler. Mahkememiz devam ettiği müddetçe. Mahkemeden beraat ettim. Tekrar Konya İmam Hatip'e geri döndüm, birikmiş paramı verdiler. O parayla evlendim. MTTB çalışmalarına hızla devam ediyordum. Bu sefer de beni tuttular o günkü adıyla Maarif Koleji Amerikalıların ders verdiği okul sonradan Anadolu Lisesi'ne çevrilen okula verdiler. İlk defa böyle bir okula gidiyordum, okula girdim, öğretmenler odasında Ecevit'in resmi asılı. Ben, kapıdan girerken öğretmenlerin hepsine birden dedim ki, "Ben Müslümanım İslam'ı savunurum. Öğretmen odasında bulunduğum müddetçe İslam'a Kur'an'a ters bir şey söylerseniz hepinizle kavga ederim, bunun dışında ben çok iyi adamım" dedim. Baştan söyledim. Öğretmenler odasına girdiğim zaman asla din aleyhinde konuşamazlardı. Ben de elimde marksın kitabını okurdum. Okulda bir ben varım bir de edebiyat öğretmeni var başka yok.

Ben mücadeleye başladığım zamanlar bakan olan Töb/Der Başkanı Fikret Ünlü ve arkadaşları okula % 100 hakimler. Okulda 1979'a kadar çok büyük mücadeleler verdim, öğrencileri üzerime saldırıp kafamı kırmaları mı? Derste yumrukla üzerime gelmeleri mi? Hepsini yendim. 1979'da iktidara Ecevit gelince görünen lüzum üzerine, beni Konya Bozkır Lisesine atadılar. Bizim okuldaki İngilizce öğretmenini de Milli Eğitim Müdürü yaptılar gittim ona bir dilekçe verdim, ben mesleğimde güçlü bir insanım, Konya'da ne kadar felsefe öğretmeniz varsa, bir komisyonun önünde onlarla tartışalım Böyle bir usulümüz yoktur dediler. Bozkır'a gittim evi götürmedim. Bozkır o zamanlar solun kalesi. Bozkır'da Töbder Başkanı okul müdürü, Hacıbektaşlı adam da müdür baş muavini, örgüt okula taşınmış. Bozkır'da ÇAD diye bir yer var. Solun merkezi, bir olay oldu mu, gelip okulu işgal ediyorlar. 'bizler, okulda birkaç öğretmeniz bir de yiğit beden öğretmeniz var. Yine mücadelemizi yapıyoruz, öyle ki öğrenci gelip yakamızı tutuyor, delikanlılık var bende bir şey yapamıyorlar, okul müdürüne gidiyorsun bir şey yok, olur mu, öyle diyor. Bir gün baktım okulda bütün sınıflar birbirine girmiş okulda kavga gürültü patırtı, hemen dersten çıktım, tecrübeli olduğum için. Öğrencilere: "durun” dedim durdular. "Hedef okul müdürü ve müdür muavinidir” dedim. Ülkücü ve akıncı çocuklar bunlar. O arada öğrencinin biri bana bir kafa atar gibi oldu, ben de ayağımı müdür muavininin karnına tekmeyi bastım, elinde sopa ile birisi merdivenden iniyordu. Üst kattan üzerine atladım, Nadir diye bir çocuk: "hocam Ben sizdenim” dedi. Ben öyle yapınca bizim gençler, galip gelmeye başladılar, hemen Jandarma ve kaymakam geldi. İkisi de solcu. Kaymakam bize, "ne oldu niçin Oldu?" diye soruyor sanki bilmiyordu. Hocam nasıl oldu dedi bana. "Ben genellikle derslerden geç çıkarım dedim çıktığımda okul birbirine girmiş, bütün çocuklar da kavga ediyordu. Aynı kendimi kavganın içinde buldum bir öğrenci bana kafa attı. Ben de ayağımı sallarken bu arada müdür muavinine dokundu özür diliyorum arkadaştan. Neyse bir şey bulamadılar, aradan bir hafta geçti bir müfettiş geldi, dersime girdi öyle konuşuyor ki ben ders anlatırken: "hocam biraz da ben konuşayım” dedi. Öyle konuşuyor ki Allah, Vatan, peygamber… zannettim ki dürüst adam, Necip Fazıl bize şey söylemişti. "evladım hiç unutma dost önemli değil. Düşmanı tanı. Dost zaten dostluğunu yapar" . Ben de öyle dedim, bu adam dost ise, dostluğunu yapar. Neyse adam benim nabzına göre konuşuyormuş, tekrar ifademi aynı şekilde verdim baktılar olmuyor tutturamıyorlar.

Mart ayında benim tayinimi çıkardılar. Kararname yanlışlıkla edebiyat öğretmeni olarak gelince, düzeltilip tekrar gidip gelinceye kadar tayinimi Mayıs ayını buldu. Benden not defterini istediler vermedim, Bekçi gönderdiler yine vermedim, Çünkü onların derdi, orada vatanperver gençler çoğunluğu ülkücü çocukları sınıfta bırakmak. Son ana kadar vermedim. Tekirdağ Namık Kemal lisesine gittim. Bayan müdür bana dedi ki, hocam derste siyasi konuşmayalım. Hocam dedim ben hayatta hiçbir derste siyasi konuşmam. Ben felsefe öğretmeniyim. İslam'ı hayat nizamı seçmişim, İslam'ın dışındaki bütün yollara da inanmam dedim, kadın: "biz de İslâm severiz” gibi laflar etti. Ben, bak ne güzel bayansın dedim, denize gitmişsin, yanmışsın çok güzel olmuşsun bu hal yakışmış sana dedim. Kadın bozuldu. Tamam hocam dedi. Evet benim görüşüm budur, zaten buraya da bunun için geldim dedim 5-10 gün sonra beni çağırdı. "Hocam gereken lüzum üzerine sizi Tekirdağ Saray lisesine gönderiyoruz” dedi……Bitmeyen mücadele. Allah rahmet eylesin. Böyle kahramanlara ihtiyacımız var. (19 AĞUSTOS 2023)

 

 

 


Yazarın Diğer Yazıları