“BENİMSE ALIN YAZIM YOKUŞLARDA SUSAMAK”

 

 

Hiç aklımdan çıkmaz, üstat Necip Fazıl'ın, Sakarya Türküsündeki;

"Benimse alın yazım yokuşlarda susamak” sözü her zaman titretir. Gerçekten Türk milletini yokuşlarda susattılar. Batı, kendi dedikleri olmadığı, kendi arzu ve heveslerini uygulatamadıklarından dolayı akıl almayan bizans oyunlarıyla Türkleri tökezletti, ilerlemesinin önüne set vurdular! Darbelerle, terörle yolunu kesmeye çalıştılar.

Ülkeye hizmet etmeyi ibadet kabul eden, vatan sevgisinin imandan olduğu inancıyla kendini feda edenleri, idamlarda yok ettiler. Türkiye'mizi, dünya ülkelerinin önüne geçirmek için gecesini gündüzüne katan, kefenini giyip uola koyulan, cihadı rehber edenlere dünyayı dar getirmeye çalıştılar.

Yıllarca dini değerlerimize, manevi iklimimize, değer yargılarımıza darbe vurup ateist bir nesil yetiştirmek için en sert uygulamaları reva gördüler bu aziz millete. Kur'an okutanlar hapislere atıldı. Âsım'ın neslini yetiştirme idealinde olanlar ya öldürüldü, ya sürüldü, ya da pasifize edildi. Tarihin gerçeklerini anlatan, doğruları söyleyenler akıl hastanelerine tıkılarak delirtildi.

İmam Hatiplerin köküne dinamit koydular. Hatta; "Hayatım pahasına da olsa İmam Hatipleri kapatacağım” diyenler çıktı. "Laikliği” dinsizlik, dinden soyutlanma ve dindarlara kumpas kurma olarak anladılar ve uyguladılar.

Müslüman sermayeyi; "yeşil sermaye” diyerek kategorize ettiler. İnsanların, Müslümanlardan alışveriş yapmasını yasakladılar. Bunun için BÇG adıyla özel ekip kurdular. O kadar ki bütün kurumlarda BÇG ajanları dindarları fişledi.

Mütedeyyin, Allah'ını, Peygamberini, Kitabını… seven yöneticiler işbaşına geldiği zaman darbe yaptılar. Her on yılda bir millete silah doğrulttular.

"Bizim istediğimiz gibi dindar olacaksınız, biz ne dersek o şekilde yaşayacaksınız, bizim verdiğimiz kadar hayat süreceksiniz…” diyerek hayatı kısıtladılar Müslümanlara. Başı örtülüleri hizmetçi olarak gördüler. İslami sakallı ve başı kapalıları askeri kışlalara, resmi dairelere almadılar, işleri yapmadılar, başı örtülü kızlarımızı okutmadılar. Öyle bir zulüm havası estirdiler ki neredeyse rüyalarımıza sansür koyacaklardı. Ağzınızı açtığınız zaman; "Sen irticayı hortlatıyorsun, şeriatı getirmek için konuşacaksın…” diyerek akla ziyan tavırlar sergilediler.

Hiç unutmam o dönem bir televizyonda program yapıyordum; 28 Şubat militanları, BÇG ajanları televizyona haber vermişler; "Kazım Öztürk'e program yaptırmayacaksınız” diyerek.

Yine o dönemin valisi, İmam Hatip Lisesine her gün uğrar, başörtüsü kontrolü yapardı. Daha doğrusu zulüm ederdi. Herkese gına gelmişti bu tür uygulamadan.

Üniversite kampüslerinde başıörtülü kızlarımızın başını açtırmak için güvenlik görevlileri ve BÇG ajanları akla hayale gelmedik baskı uyguluyorlar ve okuma haklarını ellerinden alıyorlardı.

Allah'ını, kitabını, Peygamberini, vatanını, milletini seven bir iktidar işbaşına geçince ona iş yaptırmamak için günlerce meydanlarda: "Türkiye laiktir laik kalacaktır, Dağ başını duman almış…” teranelerini söylediler.

Hamdolsun o köprülerin altından çok sular aktı. Artık darbe sözleri tarihten silindi. Gerçi yine durmuyorlar ama dik duran ve kararlı bir idare söz konusu. Bir zaman: "28 Şubat bin yıl sürecek” diyorlardı. Fakat çok kısa zamanda ferasetli yönetimler sayesinde hepsini defteri dürüldü. Şimdi aydınlık Türkiye, kalkınan Anadolu, Batı ile yarışan hatta Batıyı geçen bir ülke var artık. Yalnız bu tutum, bizleri rehavete kaptırmamalı, uyuşukluğa ve tembelliğe sevk etmemelidir.

  1. istikametinde, aklımızı kullanarak insani ve İslamî yolumuzda devam etmeliyiz.

 

Darbe!

 

Rüyamıza rol çizdiler,

Gülistanımı bozdular,

Güllerimi hep ezdiler,

Bahçemize daldı darbe!

 

Nice canlarım haşlandı,

Fikirlerimiz dışlandı,

İnsanlarımız fişlendi,

Manaları sildi darbe!

 

Silah gösterip estiler,

Sağdan soldan çok astılar,

Eve girdi can bastılar,

Beddualar aldı darbe!

 

BÇG'yi doldurdular,

Masumları öldürdüler,

Kardeşliği soldurdular,

Korkularla kaldı darbe!

 

Yayınları sorguladı,

Bilgileri kurguladı,

Dindarları kargıladı,

İnsanlığı sildi darbe!

 

On Beş Temmuz milat oldu,

Kıyamımız mikat oldu,

Kefenimiz hilat oldu,

Belasını buldu darbe!

 

Batı Dedikleri!

 

"Medeniyet” diye yola çıktılar,

Demokrasi ile ülke yıktılar,

Terörle beslendi canlar yaktılar,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

"İnsanlık” diyerek hep kandırdılar,

Tüm dünyayı teröre yandırdılar,

Uyuşturucuya kan bandırdılar,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Barışın adıyla barışamadı,

Hakkın davetine erişemedi,

Merhamet tadıyla buluşamadı,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Ezelden beridir Hilal'e düşman,

Hasan'a Ahmet'e Bilal'e düşman,

İnsanlığa ait her hale düşman,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Vampir devletlerle birlik oldular,

Siyonist hainle dirlik oldular,

Ülke sömürdüler varlık oldular,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Beyin yıkadılar köle ettiler,

Bastıkları yeri çöle ittiler,

Petrole oturup çalıp gittiler,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Müslüman'a kini dinmiyor asla,

Haçlı zihniyeti sönmüyor asla,

Domuzluk huyundan dönmüyor asla,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Kur'an'a ezana yasak koyarlar,

"Yo” diyenlerin gözünü oyarlar,

Zalimlik yaparlar şerre uyarlar,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Barışa huzura savaş açarlar,

Kardeşliğimize zehir saçarlar,

İnsanı yerler kanını içerler,

Batı dedikleri Firavun soyu! (28 ŞUBAT 2024)

 


Yazarın Diğer Yazıları