BATI’NIN İHANETİ!

Batı ihaneti, Birleşik Krallık, Fransa ve bazen ABD'nin, II. Dünya Savaşı'nın başlangıcında ve sonrasında Çekoslovak ve Polonya devletlerine ilişkin yasal, diplomatik, askeri ve ahlaki yükümlülüklerini yerine getirmediği görüşüdür. Ayrıca bazen o sırada diğer Orta ve Doğu Avrupa devletlerinin muamelesine de atıfta bulunur.

Terim, Münih Anlaşması sırasında Çekoslovakya'ya yapılan muamele ve bunun sonucunda Almanya tarafından işgal edilmesinin yanı sıra, ülke 1939'da Almanya ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edildiğinde Fransa ve İngiltere'nin Polonya'ya yardım etmedeki başarısızlığı da dahil olmak üzere çeşitli olayları ifade eder. Aynı kavram, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık'ın Tahran, Yalta ve Potsdam konferansları sırasında Sovyetler Birliği'ne verdiği tavizleri ve Nazi işgaline karşı Varşova Ayaklanması sırasındaki pasif duruşlarını ve savaş sonrası olayları ifade eder. Bölgeyi Sovyet nüfuz alanına aldı ve komünist Doğu Bloku'nu yarattı.

Tarihsel olarak, bu tür görüşler, Nazi Almanya'sının yükselişi ve güçlenmesi de dahil olmak üzere 20. yüzyılın en önemli jeopolitik olaylarından bazılarıyla iç içe geçmiştir. Sovyetler Birliği'nin Avrupa'nın büyük bir bölümünü kontrol eden baskın bir süper güç olarak yükselişi ve II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında alınan çeşitli anlaşmalar, ittifaklar ve pozisyonlar ve Soğuk Savaş'a devam etmiştir.

Avrupa'nın mültecilere yönelik politikası, çevresinde duvarlar örüp kale oluşturmak, sınırlarını Frontex ile korumak ve mültecileri Akdeniz'de Afrika çöllerinde ölüme göndermek şeklinde. İşte bu koşullarda Cenevre Mülteci Sözleşmesi'nin 70. yılı kutlanacak. Almanya'da yayımlanan Süddeutsche Zeitung, "Bütün bunlar Cenevre Mülteci Sözleşmesi'ne ihanettir” yorumu yaptı.

Fransa'da koronavirüs krizi tüm hızıyla devam eder ve günlük ölüm sayısı 350 civarında sürerken Cumhurbaşkanı Macron ve hükümeti askıya aldığı "işsizlik reformu”nu tekrar gündeme getirdi ve 1 Temmuz'da yürürlüğe sokma kararı açıkladı. Yüz binlerce işsizin gelirini büyük oranda etkileyecek olan bu karşı-reforma ülkenin tüm sendikal konfederasyonları tepki verdi. La Forge dergisi, Macron'un bu reformu hayata geçirmek konusunda ısrar etmesinin siyasi ve ekonomik hedeflerine vurgu yapıyor.

Her Türk genci "Araplar'ın I. Dünya Savaşı'nda bize ihanet ettiğini” öğrenerek büyür. Oysa bu, ancak kısmen doğrudur. I. Dünya Savaşı'nda Mekke Şerifi Hüseyin'in İngilizler ile anlaşarak Osmanlı'ya isyan ettiği ve ordumuzu arkadan vurduğu doğrudur.

Ama hep atlanan nokta Şerif Hüseyin'in "Araplar”ın tümünü temsil etmediği, aksine bir istisna olduğudur. Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, "Arapların ihaneti” söylemi ile tarihsel gerçek arasındaki önemli farka şöyle işaret ediyor:

"Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in Hicaz'da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916'da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun ‘askeri açıdan' tayin edici bir değer taşımadığını bilir.

İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği ‘bağımsızlık vaadi' ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin'in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani ‘asıl cephenin gerisi'nde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur.

‘Asıl cephe', önce Şüveyş Kanalı ve Kanal Harbi'nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin'de kurulmuştur. Filistin'de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da Türk kuvvetlerini ‘arkadan vuran' herhangi bir olay olmamıştır.

Arapların ‘ezici çoğunluğu', İstanbul'a yani Türkiye'ye sadık kalmıştır… Arabistan Yarımadası'nın Hicaz bölümünden Akabe'ye kadar olan ‘cephe gerisi' dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.”

- Cengiz Çandar

"O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı'nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. İngiliz Başbakanı David Lloyd George'un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı.

Faysal'ın Arabistan'daki taraftarları, bir istisnaydı.” Araplar'ın topluca ihanet etmesi bir yana, bazıları Osmanlı ordularını fiilen desteklemiştir de. Konu hakkındaki uzmanlardan biri olan Prof. Dr. Zekeriya Kurşun'un ifadesiyle, "I. Dünya Savaşı'nda Türk ordusu ile beraber çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza çarpışan Arapların büyük yararlıklar gösterdikleri bir hakikattir.”

 

 

Batı Dedikleri!

 

  "Medeniyet” diye yola çıktılar,

Demokrasi ile ülke yıktılar,

Terörle beslendi canlar yaktılar,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

 "İnsanlık” diyerek hep kandırdılar,

Tüm dünyayı teröre yandırdılar,

Uyuşturucuya kan bandırdılar,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Barışın adıyla barışamadı,

Hakkın davetine erişemedi,

Merhamet tadıyla buluşamadı,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Ezelden beridir Hilal'e düşman,

Hasan'a Ahmet'e Bilal'e düşman,

İnsanlığa ait her hale düşman,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Vampir devletlerle birlik oldular,

Siyonist hainle dirlik oldular,

Ülke sömürdüler varlık oldular,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Beyin yıkadılar köle ettiler,

Bastıkları yeri çöle ittiler,

Petrole oturup çalıp gittiler,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Müslüman'a kini dinmiyor asla,

Haçlı zihniyeti sönmüyor asla,

Domuzluk huyundan dönmüyor asla,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Kur'an'a ezana yasak koyarlar,

"Yo” diyenlerin gözünü oyarlar,

Zalimlik yaparlar şerre uyarlar,

Batı dedikleri Firavun soyu!

 

Barışa huzura savaş açarlar,

Kardeşliğimize zehir saçarlar,

İnsanı yerler kanını içerler,

Batı dedikleri Firavun soyu!


Yazarın Diğer Yazıları