Avren (Avören) Yaylasında Rahmet!

 

Yine yolumuz Karapınar'a düştü. Bundan bir ay önce bazı kültür elçileriyle Karapınar'a gelmiş, ilçenin tarihi yerlerini gezmiş ve saygı değer okurlarımla paylaşmıştım bu güzel ilçenin güzelliklerini.

"Yiyip içtiğin senin olsun, gezip gördüğün yerleri anlat” denir ya. Bendeniz de böyle yapıyorum. Gerçekten mükemmel bir gezi; kültür, edebiyat, sanat, ilim… aşkıyla yananlarla bir anlam taşıyor. Bu sefer coğrafi güzellikleri gördük.

Gönül dostlarından oluşan bir grupla ilçe Tarım Müdürü ve Kaymakamın davetlisi olarak Karapınar'ın; coğrafi yerlerini gezdik. Organizesini kıymetli gönül dostu, Karapınar Gazeteciler Cemiyeti Başkanı saygı değer Hikmet Peker yaptı. Bu seferki gezimiz daha anlamlıydı. Böyle güzel bir organizasyon yaptıkları için ilgili kardeşlerime şükranlarımı sunarım.

Karapınar ilçesi Türkiye'nin tek çöl toprağı olma özelliğine sahiptir. Karapınar ilçesi ilginç jeolojik yapısı, dünyada bir benzeri daha bulunmayan krater gölleri ile ülkemizin sayılı turizm alanlarındandır.

Karapınar Çölü; volkanik patlamaların oluşturduğu tepeler, göller ve çukurları içinde barındırmaktadır. Çok güzel bir doğaya sahiptir. İçinde Meke Gölü, Acı Göl ve Çıralı Göl mevcuttur.

Çöl sahası bir çok filmlere sahne olmaktadır. Çok dikkat çeken bir husus var; çölün yeşertilmesi! Bu, insana; "azmin elinden bir şey kurtulmaz” dedirtiyor. Çöle; iğde, akasya ve çam dikilmiş. Karapınar'lıları ve bu konuya önem veren herkesi tebrik ediyorum. Sadece küçük bir alan, örnek olmak üzere bırakılmış. Orada da, ufak tefek bitkiler yetişmeye başlamış! Daha önce hafızalarımıza kazınan; "çöl Karapınar, yeşil Karapınar'a dönüşmüş!

Karapınar-Ereğli kara yolunun 8 km ötesinde yer alan Meke Gölü iki zamanlı volkanik bir krater gölüdür. Meke Gölü yağmur suları ve yer altı suları ile beslenmektedir. Gölün içerisinde bulunan adalar ile göl tıpkı bir nazar boncuğuna benzer. Çok sayıda kuş türüne ev sahipliği yapan Meke Gölü doğal sit alanı ilan edilerek koruma altın alınmıştır. Dünya harikası bir görünüşe sahiptir. Fotoğraf sanatçılarının uğrak yeridir. Ancak son zamanlarda suyu çekilmiş, adeta kaderine terk edilmiştir.

Meke Gölünün kuzeydoğusunda Acı Göl yer alır. Volkanik patlama sonucu oluşan bir krater gölüdür. Suyu tuzlu ve acı olmasından dolayı hiçbir canlı yaşamamaktadır. Acıgöl adını acı sularından alır. Etrafı kumlar ve obruklar ile kaplıdır.

Çıralı Göl de bir obruk gölüdür. Suyu tatlı olan Çıralı Göl içinde bol miktarda balık yaşar. İlginç ve güzel bir oluşma sahip Çıralı Göl her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilir. Özellikle fotoğraf tutkunları için Çıralı Göl vazgeçilmezdir.

Bu seferki Karapınar gezisinin ağırlık noktasını yaylalar oluşturdu. Çıralı Göl istikametinde birbirinden şirin yaylalarla karşılaştık.

Yaylalara yağmur bereketiyle çıktık. Tertemiz hava, bol oksijen, gürültüsüz bir ortam! Her insanın rahat edebileceği, ciğerlerimize temiz havanın çekilebileceği görülmeye değer yerler. Yol boyunda obruklarla da karşılaştık. Hele bir tanesi var ki, insanı bayağı heybetlendiriyor. Derinliği 80 metreyi aşıyormuş. İrili ufaklı yaklaşık 100 obruğun bulunduğu bölgede bir yılda 9 yeni obruk oluşmuş.

Avören yaylasında koyunların kuzularına kavuştukları emişme şöleni görülmeye değerdi doğrusu. Önce koyunlar birer ikişer bağlandı. Hizaya girdiler. Hepsi disiplinli öğrenciler gibi çobanlara eziyet çektirmeden sessiz ve itaatkar bir şekilde görevlerini yaptılar. Bu manzara çok dikkatimizi çekti. Bu anı kaçırmamak için her birimiz ölümsüzleştirmek amacıyla resimledik. Hem de birkaç poz resim çekildi. Şimdiye kadar böyle bir merasim görmemiştim. İplerle boyunlarından bağlanan koyunlar; "hazırız, sütümüzü sağabilirsiniz” diyorlardı, lisanı haliyle. Köylü kadınlar, koyunların memelerini asılarak helkelere sütü boşaltmaya başladılar.

Süt sağma işi bittikten sonra "emiş seremonisi” başladı. Hele bu manzara çok dokundu bana. Her bir kuzu; "anne çok acıktım, neredesin?” diyordu sanki. Melemeleri ayyuka çıkıyordu. Hala meleme sesleri kulaklarımda!

"Rabbim, sen o kadar kudret sahibisin ki, her kuzu, şaşırmadan annesini buluyor! Ortalıkta; "vuslat” vaveylası kopuyordu.

Bu melemeler, bana şu türküyü çağrıştırdı:

 

Ben yanarım yavrum sana
Yavrum yanar yavrusuna
Tabiatın kanunu bu
Koyun meler kuzusuna


…………………………….

 

Türk insanın misafir severliği ise, işin bir başka güzel yanı! Avören yaylası sakinleri, bizleri evlerine davet edip, hiç bir ikramı esirgemediler! Sanki kırk yıllık dost gibiydik. Samimi bir ortam, gülen yüzler, tatlı muhabbetler!

İşte bizi biz yapan özellik. Bu özellik olduğu sürece asla sırtımız yere gelmez! Bu anlayış sadece Müslümanlarda var. Hamdolsun Türkiye'miz bu konuda zirvede!


Yazarın Diğer Yazıları