Ateist, Deist Ve Bilime Din Gibi İnananlara Sorular -3-

İki gündür devam eden yazımın, bugün son kısmını sizlerle paylaşıyorum;

29. Hümanizm adı altında insanı öne çıkaran ateistler neden insanlığın uğradığı krizleri görmezden geliyorlar? Afrika, Asya ve Güney Amerika sömürgeleştirilerek yoksullaştırılırken neden bu ateistler o bölgeleri geliştirecek ve refaha eriştirecek bir formül üretemediler? Anılan bölgelerde kurulan ateist komünist yönetimler, neden o bölgelerin mağduriyetini artırmanın ötesinde bir katkıları olmadı?

30. Ateist komünist Çin'de işçi ücretleri ne kadardır? Neden batılı büyük teknoloji firmaları bütün ürünlerini orada üretiyor? Acaba ateizm ve komünizm, sömürücü kapitalizmin hizmetine gariban insanları ucuz işçi olarak sunma araçları mıdır?

31. Neden gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin ateistlerinin kıblesi, kapitalist Avrupa ve Amerika'dır. Acaba ateistler insanlığı ezen, horlayan ve sefalete sürükleyen komünizmde aradığını bulamayıp dümeni sömürgeci kapitalizme mi çevirdiler?

32. İnsanlar uyandı, sömürülen mallarının ve çalınan değerlerinin peşine düştü. Asya ve Afrika'daki insanların yöneldiği yer Avrupa; Güney Amerika insanlarının yöneldiği yer ise, ABD ve Kanada… Ortaya çıkan bu kavimler göçünün sebebi nedir? Sebep, bilim araç kılınarak insanların sömürülmesi olabilir mi? Bu ülkelerde kurulan ateist komünist yönetimlerin insanları hayal kırıklığına uğratması olabilir mi?

33. Bilimin bu kadar geliştiği ve profan ve pozitivist anlayışın güçlü olduğu Avrupa ve Amerika da intihar olayları neden bu kadar yüksek? Neden bu ülkelerde psikiyatristlere başvuru oranı yükselen bir seyir izliyor? Neden bilim ve profan hayat, insanı rahatlatamıyor, aksine strese sokuyor?

34. Sefaletin doğuda, refahın batıda olduğu tezi yıllarca işlendi. Hatta dinlerin gelişmeye ve refaha engel olduğu iddia edildi. Gelişmiş ülkelerin girdiği kriz ve insan trajedileri nasıl izah edilebilir? Yapay refahı sürdürmek için mafyavari yöntemlerle zengin petrol ülkelerinin nasıl haraca bağladığının açıkça görüldüğü günlerde yaşıyoruz. Demek ki, zenginlik ve refah biraz da sömürü, şantaj ve dayatma işiymiş. Siz ateistler bu gerçeklerle ne zaman yüzleşeceksiniz?

35. Ateistler ve deistler, dinlerle ilgili yalan-yanlış beyanlardan ne zaman vazgeçecekler? Bu günlerde deist olduğunu iddia eden bir kişi, "dinler bu dünyada refahı gerçekleştiremez, çünkü onlar refahın ahirette olduğuna inanırlar” diye bir yalan ve yanlışa imza attı. Başkalarının ahlaksızlığını sürekli diline dolayan ateistler ve deistler ne zaman kendi ahlaksızlıklarını görmeyi düşünüyorlar?

36. Devletler, toplumlar ve insanlar olarak hayatın akışı bütünüyle internet ağına bağlanmış durumdadır. İnternetin çökmesinin ya da büyük ölçekli bozulmasının getireceği boşluğu veya psikolojik yıkımı giderecek bir alternatif çözümü var mıdır bilimin?

37. Bin yıllar öncesinin mermer ve taşlara yazılmış yazıları günümüze kadar ulaşmıştır. Acaba bilim ürettiği çiplerdeki bilgiler bin yıl sonrasına garantili bir şekilde iletilebilecek mi? Bilim neden gittikçe ömrü kısa ürünler üretiyor? Neden sürekli aldığımız teknolojinin değiştirilmesi yönünde baskı görüyoruz? Bilimle hayatımız rahatlıyor ve kolaylaşıyor mu, yoksa bir labirentin içinde sürekli koşmaya mı zorlanıyoruz?

38. Bilim bizim sömürülmemiz için bir araç olarak mı kullanılıyor? Neden aldığımız bir makine garanti süreci geçtikten sonra sürekli arıza vermeye başlıyor? Neden sürekli yeni makine veya araç almanın psikolojik baskısı altındayız?

39. Bilim, ürettiği her şeyin tahrip edici zıddını da birlikte üretiyor. Program üretiyor, satıyor sonra virüs üretiyor sattığı programı geçersiz hale getiriyor. Ardından antivirüs programları üretiliyor. Sürekli bunları bizim almamız zorunlu hale getiriliyor. İnandığınız ve verilerine güvendiğiniz bilim insanın en iyi ve sofistike sömürü aracı mı oldu?

40. Dinleri bir tarafa bırakarak ortaya konulan "İnsan Hakları Beyannamesi”nin yayınlandığı günden bugüne dünyada insan hakları alanında ne kadar iyileşme oldu? Kadınlar, erkekler, çocuklar ve yaşlıların mutluluğu o günden bu güne daha mı arttı?

41. Bilimin verileriyle nüfus planlamasının iyi bir şey olduğu yıllarca söylendi ve bazı pozitivist ve profan anlayışlı ülkeler bunu, katı ve baskıcı politikalarla uyguladılar. Hatta kürtajı serbest bırakarak ve teşvik ederek ana rahmindeki bebeklerin hunharca katledilmesine sebep oldular. Şimdi adlarına medeni denilen pozitivist ve profan zihniyetli ülkeler, nüfuslarının artması için teşvikler veriyorlar. Bu yaman çelişki nasıl izah edilebilir?

42. Nüfus planlaması, dünyada üretilen yiyeceklerin yetmeyeceği hesaplanarak düşünülmüştü. Bilim, ürünlerin doğallığını bozarak adeta dünyada bir üretim patlaması meydana getirdi. Artık ürün çok, ama doğallık kayboldu. Ürünün biteceğini düşünerek yıllarca anne karnında cinayet işleyenler, neden bu üretim bolluğunu göremediler? Ayrıca üretim bolluğu insanlığın yararına mı yoksa zararına mı oldu? Doğallığın her geçen gün biraz daha yok olduğu bir dünyada insanların daha sağlıklı ve mutlu olduğu söylenebilir mi? Her geçen gün çözümsüz ve ölümcül hastalıkların ortaya çıkması, acaba bu doğallığa aşırı müdahalenin bir sonucu mudur? Bu gidişi, nasıl bir son beklemektedir?

43. Çözümsüz hastalıklara profan dünyanın ürettiği çözüm, ötenazi yani yaşlı ve çaresiz hastalığa yakalanmış olan insanları, gönüllü ölmeyi isteme psikolojisine sokma. Önce nüfus planlaması yoluyla anne karnına müdahale edildi ve küçücük bebecikler kürtaj yoluyla anne karnında katledildiler. Şimdi ise yaşlıların yükünden ve çaresiz hastalardan kurtulmanın çözüm adresi olarak ötenazi gösterilmekte. Acaba profan dünyanın insanı yaşatmak gibi bir derdi ve düşüncesi yok mudur? Sağlıklı olanlar yaşasın, çaresiz hastalığa yakalandığı iddia edilenler ölmeyi istesin, öyle mi? Bu ölümü isteme, acaba profan zihniyetin mahalle baskısının bir sonucu mudur?

44. Kadın haklarını savunanlar, çocuk yapmayı ve anne olmayı geri plana itme konusunda başarılı oldular. Öte yandan erkeklerde de kadına benzeme duygusunu güçlendirdiler. Artık çocuk istemeyen ve baba olma sorumluluğunu alamayan bir erkek tipi üretildi. Bu gelişme insanlığa katkı mı sağladı, yoksa yıkım mı getirdi?

45. Özellikle kadınların ön plana çıkartılarak güzelliklerinin sergilendiği ve bu sergilemenin paraya dönüştürülmeye çalışıldığı bir istismar borsası kuruldu. Bilimin ürettiği iletişim kanallarıyla da bu borsa son derece yaygınlaştı ve güçlendi. Güzelliğini sergileyen kadınların yanında erkeklerde boy göstermeye başladı. Erkeğin kadınlaştığı kadının erkekleştiği bir ortam cazip hale getirildi. İnsan, diğer türlerden sonra kendi türünü yok etmenin de yolunu buldu. Bu dehlize sokulmuş olan insan kendi türünü yok olmaktan kurtulabilecek mi?

46. Profan zihniyetin ürünü Feminizm, kadınları daha mutlu edebildi mi? Evinde çocuklarına ve eşine yemek hazırlayan bir kadın mı daha mutlu, yoksa kafelerde erkeklerle poker oynayan bir kadın mı? Kapitalist piyasada çocuk yapmayı, anne olmayı unutmuş, kadınlığını yitirmiş bir kadın mı daha mutlu yoksa çocuklarıyla ve eşiyle sıcak bir ev ortamında yaşayan bir kadın mı? "Çocuk da yaparım, kariyerde yaparım” diyen bir kadının çocuğu mu, yoksa evde her an sığınacağı bir anne kucağı bulan bir çocuk mu daha mutludur?

47. İnsanlığın kanlı Fransız devrimiyle adını sıkça duymaya başladığı ateizm ve deizm; profan, pozitivist, sosyalist ve kapitalist bir dünyanın kurulmasında başat rol oynadı. Bu anlayışlar, milyonların öldüğü ve yine milyonların mağdur olduğu bir dünya bıraktılar. Hala da silahların işlediği ve ölümlerin had safhaya ulaştığı bir dünyada yaşıyoruz. İnsanların ölüm pahasına denizleri aşarak kurtulmaya çalıştıkları Afrika ve Güney Amerika gibi mağdur bölgeler oluşturdular. Şimdi onların gelişini önlemek için dipçik, top ve dikenli tellerden başka bir çözüm üretemiyorlar. Gelinen bu noktadan acaba ateistler memnun mu?

48. Tanrı'yı hayatın dışına atan deistlerin elinde, Tanrı'nın evrene müdahale etmeyeceğine dair kanıtları var mı? Bu iddialarını, inandıkları Tanrı'dan aldıkları bilgiye mi dayandırmaktadırlar yoksa bir öngörü olarak mı bize sunmaktadırlar? Eğer birincisi ise, o takdirde Tanrı'dan bilgi alınacağını kabul ediyorlar demektir. Eğer ikincisi ise öngörü ile bilim ve inanç inşa edilemez. Bilimden yola çıkarak bunu iddia ediliyorsa bu takdirde gözlem veya deneye dayalı bir kanıt ileri sürmeleri gerekir. Bunu yapamıyorsa, ortaya koydukları şey salt bir zan ve tahminde öte değildir. Eğer inanacaksak Tanrı'dan bilgi aldığını söyleyen ve sağlam bir belge getiren Peygambere inanmak daha mantıklı ve akıllıca değil mi?

49. Evrenin Tanrı'nın müdahalesi olmadan işlediğine dair inancınız, otomobil kullanan bir kişinin "gördüğünüz gibi araba yolda gitmektedir ve asla bozulması söz konusu değildir, dolayısıyla benim ne üretici firmaya ne de tamirciye ihtiyacım vardır” şeklindeki iddiasına benzemektedir. Çünkü evrenin Tanrı'ya ihtiyaç duymayacağına dair elinizde hiçbir somut veri yoktur. Kaldı ki, evrende ve doğada birçok bozulmalar meydana gelmekte ve bunlar tamir edilememektedir. Güneşin belli bir süre sonra söneceği varsayılmakta ve bunun önüne geçileceğine dair bir önlem şu an itibariyle yok görünmektedir. Demek ki evren, kıyamet denilen bir sona doğru gidiyor. Bu sonu durdurmaya yönelik Tanrı dışında bir nedeniniz veya önleminiz var mı?

50. Tanrı'yı hayatın dışına atan deistler, bilim adamlarının ortaya koyduğu verilere göre Dünya'daki kaynaklar tükendiğinde, iklim değişimi ile bütün karalar sularla kaplandığında veya Güneş'in enerjisinin bitmesiyle söndüğünde Tanrı'nın nasıl bir son ve sonuç tasarladığına dair bir fikirleri var mı?

51. Yapay zekâ çalışmaları ilerleyip insan zekâsına denk robotlar üretildiğinde ve bu robotlar, kendilerini üreten insana artık ihtiyaç duymayıp onları yok saydığında; dünya, var edicisini yok sayan robotlara mı kalacak? Bize sorarsanız: İnancımıza göre iyilikler ve iyilik yapanlar bütünüyle dünyadan gittikten sonra kıyamet, zekâdan başka olumlu hiçbir özelliği olmayan duygu yoksunu zalim ve nankör şerlilerin üzerine kopacaktır. Hep birlikte göreceğiz…


Yazarın Diğer Yazıları