Aşka Düşen Pervaneler

İnsan; ailesinden, anne, baba ve hocalarından, çevresinden etkilenir. Bu etkilenme; kitaplar, sohbetler, öğütler ve yolculuklar… şeklinde kendini gösterir. İcabında bir söz, insanın hayatında değişiklik yapar. Öyle zaman olur ki; beden dili dediğimiz davranış, hal ve hareket, bin sözden daha hayırlı olabiliyor. 
Bu yönüyle Kur’an, en büyük etkileme gücüne sahip ilahi bir mesajdır. Kur’anı okuyup da, etkilenmeyen, onun mesajlarıyla hayatı değişmeyen insan yoktur. Bu etkilenme; kendini o mesajın sihirli ifadelerine kaptırma, ilahi kelama önem vermekle olur. 
“Tevrat’la yükümlü tutulup da amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın ayetlerini inkâr eden topluluğun hali ne kötüdür. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Cuma/ 5) diyordu yüce kitabımız. Uygulama, amel, eylem, yapıp etmek, ter dökmek, alnı terletmek…önemlidir. 
  İnsanlar birbirini neden kırıyor? Niçin kavga ediyor? Hepsine yetecek kadar yer var dünyada. Alıp veremedikleri nedir? Neden; teröre, düşmanlığa, öfkeye zemin hazırlıyorlar? Neden savaşlar var? Dünya savaş için mi kuruldu? Neden; “ben iyiyim sen fena, ben yiyeyim sen yeme” kafasızlığı yapıyorlar? İnsan; zalim, kan dökücü, savaşçı, yeryüzünü terörize eden bir varlık mıdır? Allah, meleklere; “Ben, yeryüzünde bir insan yaratacağım” buyurduğunda, meleklerin; “yeryüzünde kan döken bir varlık mı yaratacaksın?” diye itiraz etmelerinin sebebi bu mu? Bunlarda insan sevgisi yok mu? İnsan bu demek mi? O zaman Allah, insanı niçin yarattı?...
Günlük hayatta sık sık, birbirimizle anlaşabilmek için baş vurduğumuz, iyi bir iletişimin şartlarından olan kelimeler kullanılıyoruz. Konuşmalar, yazmalar kelimelerden oluşuyor. 
        Irak’ta, Filistin’de, Gazze’de, Suriye’de… sorun var. Bütün Avrupa ülkeleri, kenetleniyor, el ele veriyor, birlikte hareket ediyor, İslam ülkeleri; ayrışmış, birbirine düşmüş, geri kalmış durumda.  
Varlığın ilk mayası, sevgidir. Kâinât, çok büyük bir sevginin eseri olarak yaratılmıştır. Sevginin kaynağı Rabbimizdir. O’nun sevgisi çok yüce, çok mukaddes bir sevgidir. O, bu mükemmel sevgisini, Kâinâtın Sevgilisi Efendimiz vesîlesiyle, bütün varlıklara tevcîh etmiştir. 
         Süphesiz, yeryüzüne gönderiliş gayemiz de, bizleri çok büyük bir sevginin eseri olarak vücuda getiren Yüce Yaratıcının sevgisine ve rızasına mazhar olabilmekte, O’nun hoşnutluğunu kazanabilmektedir. O’nun sevgisi, hoşnutluğu nerede? Allah’ın sevmiş olduğu müminin portresi ve vasıfları nasıldır? O, sevdiklerini, seveceği özellikleri Yüce Kitabında bildirmiş ve bunu da, Efendimizin mübarek hayatında sahneye konmasını dilemiş ve bu sevilebilecek hayat, O’nun nurlu yolunda bizlere gösterilmiştir. O’nun emirlerini yerine getiren, yasakladıklarını da yapmayan insanlar, sevilen insan kategorisine girmiş demektir. 
Dünyada neden varız? İnsan olarak görevimiz nedir? Allah, bizi, eli boş gezsinler, hiçbir şey yapmasınlar, yesinler, içsinler, ihtiyaçlarını gidersinler, dünyada eğlensinler… diye mi yarattı? Yoksa gerçekten bir görevimiz, sorumluluğumuz ve yapmamız gereken işimiz var mı? Dünya nasıl imar edilir? Dünyayı imar etmek, sadece bir veya iki kişiye mi kaldı? Yoksa herkes payına düşeni yapsın, herkes bulunduğu mekanı; düzenlesin, imar etsin, en iyisini yapmaya gayret sarf etsin diye midir? 
Evimizin yanında; Hıristiyan da, Yahudi de, Ermeni de, Rum da, Arap da, Kürt de, Türk de…olmalı. Bu birliktelik; kavgaya sebep olmamalı. Değişik düşünceler, çeşitli fikirler, muhalif kanaatlerin bulunması normaldir. Yeter ki; ülkemizin, ülkelerin, coğrafyaların huzurunu kaçırıcı, tedirgin edici, teröre mahal bırakan eylemler olmasın. 
Dünyada, her ırktan, her renkten, her mezhepten, her dinden, her tarikattan… insan yok mu? Bizim kendimize göre bir doğrumuz varsa, onun da kendine göre doğruları vardı. “Senin dediklerin yanlış” deme hakkına sahibiz ama kavga etmeye, kırgınlık meydana getirmeye, hele hele ortamı terörize etmeye hiç hakkımız yok. “Sen benim gibi düşünmüyorsun, benim gibi inanmıyorsun, benim gibi giyinmiyorsun…” demeye kimsenin hakkı da yok, yetkisi de. Kutsal kitapların hepsinde terör yasaktır. Hiçbir kutsal din; insanları haksız yere öldürmeye izin vermez. Allah, insana aklı neden verdi? 
“İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar, herkeste kusur görür, kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan, o, sana öyle bakar” der Mevlana. 
 

Yazarın Diğer Yazıları