AŞKA ADANAN ÖMÜRLER

 

Aşk, şiddetli sevginin adıdır. Tasavvuf dilinde, Allah'a muhabbet anlamında kullanılır.
İnsan, aşkı ya mecazi kullanır, ya da hakîkî. Mecazî aşk, fanilere gönül bağlamaktır. Hakiki aşk ise, Allah'ı sevmektir. Bazen mecazî aşk, hakîkî aşka vesile olur.
          Bu konunun en çarpıcı misali, Leyla-Mecnun kıssasıdır denilebilir. Mecnun, Leyla'ya sevgisinden deli-divane olur. Çöllere düşer. Gözleri Leyla'ya benziyor diye, çölde ceylanlarla arkadaş olur. Bir gün bulunduğu yere bir köpek gelir. Kimse ilgilenmezken, Mecnun köpeğe büyük ilgi gösterir. Niye böyle yaptığını sorarlar, "Siz bilmiyorsunuz, bu köpek Leyla'nın diyarından gelmiştir” der. Neticede, Leyla'yla bir araya geldiğinde, hayır, der, Leyla sen değilsin. "Sen yürü Leyla ki ben Mevla'yı buldum.” Böylece kendisindeki mecazî aşk, gerçek aşka dönüşür.
            Yunus Emre'ye "Bana Seni gerek Seni” dedirten de, aynı İlâhi aşktır. Yunus Emre ve Mevlâna gibi Hak aşığı olan zatlar, aşktan bahsettiklerinde "İlahî aşkı” kastederler. Bundan sonraki "aşk” ifadelerine bu noktadan bakmak gerektir.
            Her şeyden önce "aşk” fikrî değil; hâlî ve vicdanîdir. Yani, matematiğin, kimyanın meseleleri gibi, net ifadelerle anlatılması ve anlaşılması mümkün olmayıp, ancak halen ve vicdanen bilinir. Bu noktada aşk, sübjektif bir karakter arz eder. Mevlâna, bunu şöyle dile getirir: Biri "Aşıklık nedir?” diye sordu. "Benim gibi olursan anlarsın” der.

             "Yılda bir kurban keserler halk-ı alem ıyd (Bayram) için,
              Dem be dem saat be saat ben senin kurbanınam!” (Fuzuli)

 

Aşkı Yaşayan Bilir!

 

Elle tutulmayan, yaşanan hayat,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana,

Damarda kan gibi, taşınan hayat,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Canı canan bilir, var da ona sor,

Mecnun'u Leyla'yı, gör de ona sor,

Aşk ateşi neymiş, bir de ona sor,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Allah'ı bilenler, yoldan çıkmıyor,

Hak yolda gidenler, kirli akmıyor,

Harama, kötüye dönüp bakmıyor,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Hacerler misali, çöllere dalan,

İsmail'ler gibi, kurbanlar olan,

Hatice timsali, Habibi bulan,

Aşkla yaşayanlar, gelsin meydana!

 

 

 

İnliyorum!

Aslî vatanımdan uzak kıldılar,

Ney gibi durmadan inliyorum ben,

Canı gurbet illerine saldılar,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!

 

Aşkın ateşidir beni yandıran,

Dosttan ayrılığa nefsi kandıran,

Hasretin zehrine kanı bandıran,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!

 

Gurbet bir ıstırap gurbet bir aşı,

Gurbet hep sıkıntı gurbet gözyaşı,

Sevgiliye giden atlama taşı,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!

 

"La” ya yönelişler karanlık höyük,

Gafletin kullara vebali büyük,

Aşkın hasretleri belalı bir yük,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!


Yazarın Diğer Yazıları