ALLAHIM; ORDUMUZU, YURDUMUZU HER TÜRLÜ FELAKETLERDEN KORU!

Türkiye cennet vatan. Ebediyen öyle kalacaktır. Tarihe baktığımız zaman, ne kadar çok badire atlattığımızı açıkça görürüz. Fırsat buldukça sırtımıza sopa vurmak istemişler, ayaklarımıza pranga takmaya çalışmışlar, kalkınmamızın önünde set oluşturmuşlar! Daima; "Ben iyiyim sen fena, ben yiyeyim sen yeme” anlayışında olmuşlar. Sureti haktan görünmüşler, "senin müttefikiniz” yalanını söylemişler. "Bize güven” demişler ama güveni boşa çıkarmışlar. Her zaman arkadan hançer saplamışlar. Bugün dediklerini yarın tekzip etmişler…

Türkiye ne kadar samimi ise, onlar da o kadar kalleşlik içindeler. Kendi paramızla satın almak istediğimiz uçaklarımızı vermemekte direniyorlar. Terör örgütlerine parasız silah veriyorlar, hem de tırlar dolusu, fakat ülkemiz parasını verdiği halde; "sana bunları vermiyoruz, vermeyeceğiz” diyerek efelenmeye çalışıyorlar. Tokatımızı yiyince, "ama olmaz ki böyle, biz müttefikiz, insan müttefikine böyle yapar mı?” diyerek kendi aralarında bizi suçlu çıkarmaya çalışıyorlar. 

Zaman oldu, Osmanlı'yı yıkmak için akla hayale gelmedik ayak oyunları oynadılar. Tanzimat dediler, yenilik dediler, reform dediler, ıslahat adını verdiler…isimler güzel ama niyet bozuktu. İşin içinde Osmanlı gibi devasa bir devleti yıkmak, Mason'a, Yahudiye, İngiliz'e peşkeş çekmek vardı. Hem kendileri kuruyorlar kumpası, sonra da kalkıp; "Abdülhamit kızıl sultan” diye iftira atıyorlar. "Osmanlı”nın gelişmesi ve devlet idaresinden rahatsız oluyorlardı. 

Savaşta yenemediler. Bu sefer fikir, düşünce ve mana âlemimize el atmak istediler. Bazı zıpçıktılara; "hoca”, mankurt kafalara; "cemaat”, "Himmet”, "İmam”, "Abi”, "Abla”… isimleri vererek, kutsal değerlerimizi alt üst etmeye çalıştılar. Dolayısıyla; "hocalık” gibi kıymetli bir müesseseyi yıpratmak istediler. "cemaat” şuurunu ortadan kaldırmanın, Müslümanların değer verdiği kanaat önderlerini halkın gözünde küçük düşürmenin gayreti içine girdiler. Kendi vatanına, askerine, polisine, Meclisine… bomba yağdırmaktan sıkılmadılar, utanmadılar. 

Ekmeğini yediği, suyunu içtiği, havasını teneffüs ettiği, nimetlerinden yararlandığı ülkeye ihanet edecek satılık beyinler buldular.  

Her seferinde insanlarımızın desteği, duası ve Allah'ın yardımı yetişti. Allah'ın diyordu ki; "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp ayrılmayın, sonra gücünüz gider…” Evet kenetlendikçe; Türkiye'ye, Türklere ve Müslümanlara zarar vermek isteyenler, kendi kazdıkları kuyuya düşmüşler ve düşecekler.     

Değişti mi? Hayır. Önce etrafımızda terör koridoru oluşturup, terörle rahatsız etmek istediler. Dört tarafımızı sardılar. İçimizden de satılık beyinleri buldular. Bugün Suriye İdlib'de savaş yapılıyor! Buna rağmen kahraman askerlerimiz ölüme; "Şeb-i Arus” inancıyla gülerek gidiyor! Nasıl 15 Temmuz'un hakkından gelmişsek, nasıl Barış Pınarı harekatını yüzümüzün akıyla bitirmişsek, Rabbimin izin ve keremiyle İdlib'den de hayırlısıyla yüzümüzün akıyla başarıyla çıkacağız. 

Diyorlar ki; "şehitler olmasın” amenna, olmasın ama dört etrafımız hainlerle çevrilmiş, sana nefes aldırmamak istiyorlar. Sana hayat hakkı tanımamanın çabası içindeler! Bu durumda Türkiye'nin hakkını koruması, etrafındaki çetelere dur demesi gerekmeyecek mi? Gerekmesin mi? Tabii ki böyle bir atmosfer içinde şehitler ister istemez olacaktır. Eğer mankurt kafalar, emperyalist güçler Türkiye'yi rahat bırakırlarsa, gencecik Mehmetlerimiz de ölmeyecek. 

Sakın yanlış anlamayın, şehitlerimize seviniyor değilim. Kimsenin burnu kanamasın. Ama bu züğürt tesellisi olur. Vatanın özgür kalması, barışı yakalaması, huzura adım atması için mücadele yapılacaktır, hem de topyekûn. Bakarsanız tarihe, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.


Yazarın Diğer Yazıları