“Din, kişiyle Allah arasındadır”, “herkes inançlarını dört duvar arasında yaşamalıdır”, “Allah, dünya işlerine karışmasın”, “kalbim temiz, sen kalbe bak”, “ben, hacca giderek, Araplara para vermem!”, “Namaz kıldınız da karışan mı oldu? Camiler açık”, “Müslümanlar, devlet ve dünya yönetimine karışmasın, dini siyasete alet etmesin”, “Siyasal İslam”… gibi sözler yaygındır.
İbadetlerde; çıkar ve gösteriş amacıyla dini konuları istismar etmek, doğru bir davranış değildir. Ancak hiçbir çıkar gözetmeksizin yalnızca Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmak amacıyla O’nun dinine yardım eden samimi kişileri ayırmak gerekir. Allah yolunda samimi mücadele eden kişiler, gerekirse canlarını ve mallarını hiç düşünmeden bu uğurda harcarlar. Ayetlere tam iman ettikleri için, İslam’a ve Müslümanlara yardım ederek mallarının veya canlarının eksilmesinden korkmazlar. Çünkü Allah ayetlerinde, dinine yardım edene yardım edeceğini ve ayaklarını sağlamlaştıracağını vaat eder.
“Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslama ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.”
İnsanlara Kuran ahlakını anlatmak ve onları Allah’a iman etmeye teşvik etmek, Müslümanın en önemli görevlerindendir. Bakın, bu hususta Kur’an ne diyor;
"Ey bürünüp örtünen, kalk (ve) bundan böyle uyar."
“Rabbinin nimetini durmaksızın anlat.”
Samimi bir Müslüman, Kuran’da Rabbinin emrettiği tüm ayetleri titizlikle yerine getirmeye gücü yettiğince gayret eder. Sadece namaz kılıp oruç tutarak, yaptığı kadarını yeterli bulup tebliğ ayetlerinden kendini müstağni göremez. Rabbinin nimetini anlatacak fırsatı olup da insanların tepkilerinden çekinerek bu ibadeti yerine getirmeyen kişi, eline geçen ecir fırsatını kaçırmış olur. Oysa Allah insanların değil, yalnızca Kendi rızasının gözetilmesini emreder. İslam dininin yaygınlaşması için çaba sarf etmeyen insanlarla, hayatlarını Allah yoluna adayan, 24 saatlerini bu uğurda kullanan insanlar elbette Allah katında eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihat edenleri oturanlara göre üstün kılmıştır.
İslamda, mıymıntı, tembel, “bana ne”, “gelen ağam, giden paşam”, “beni ilgilendirmez” anlayışı yoktur. Kur’an; aktif, mücadeleci, Allah’tan başka kimseden korkmayan insan ister!
“Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
Müslüman’ın en birinci mesleği mümin olmaktır. Mümin olmanın tüm gereklerini yerine getirirken, aynı zamanda çevrelerindeki kişileri de teşvik etmekle sorumludur.
Kuran’da, inananların tüm hayatlarını tebliğ, yani dinlerini anlatmak üzerine bina etmeleri gerektiği bildirilir. İman edenler işlerini, yerleşim yerlerini, yaşam biçimlerini bu sorumluluklarına göre düzenlerler. Bir Müslüman için, Allah’ın varlığı ve gücünün tüm insanlar tarafından bilinmesi, insanların sonsuz cehennemden haberdar edilerek dünyadaki amellerinden sorguya çekileceklerinin hatırlatılması, kendi eğlencesi ve rahatından çok daha önemlidir. İyi insan olmanın yeterli olduğunu düşünen pek çok insanın gaflet uykusundan uyanması ve din ahlakını yaşamadıkları takdirde nasıl bir sonun kendilerini beklediğini öğrenmeleri konusunda ellerinden gelen çabayı gösterirler.