PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
Alçak gönüllülük; başkan gibi davranma özelliğini bırakmak, boynu bükük durmak, ikramda abartı ve fazlayı sevmemek demektir. alçak gönüllülük, insanın sahip olduğu erdemleri, mal ve makam gibi meziyetleriyle övülmeyi sevmemesi, kendini beğenme ve başkasını küçümseme duygusundan uzaklaşması anlamına gelir.
Alçak gönüllülük; tevazu ile anlatılır. Ahlakın bir parçasıdır. Meyveli dalın başı öne eğik olur denir. Tevazu, ağırbaşlılıktır. Kendini, her şeyi bilir pozisyonunda görmek, halk tabiriyle ukalalık yapmak kimsenin tasvip etmediği bir tutumdur.
Alçak gönüllülük; miskinlik değildir. Alçak gönüllü olmak demek; her kötülüğe, her çirkinliğe, her olumsuzluğa; “Evet” demek değildir.
Sevgili peygamberimiz; “Bir kötülük gördüğünüz zaman önce elinizle değiştirmeye çalışın. Buna gücünüz yetmezse dilinizle değiştirmeye çalışın, buna da gücünüz yetmezse kalben gidermeye çalışın....” buyurur. Bu; doğru, güzel, ahlaki, ilahi emirlere ters olmayan, insanlara yararlı olan... Şeylere onay vermek anlamı taşır.
Alçak gönüllülük; kâmil insan olmanın bir boyutudur. Mevlana, Mesnevi’de bu konuyu şöyle ele alır:
“Yusuf’a karşı nazlanma, güzellik iddia etme. Yakupcasına niyaz etmek ve ah eylemekten başka bir şey yapma.”
“Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? Toprak ol ki, renk renk çiçekler bitiresin.”
“Yıllarca gönüller yırtan, kalplere elem veren taş oldun. Bir tecrübe et, bir zaman da toprak ol.”
“Hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir?”
“Ululuk, zehirli bir şaraptır. O şarapla aptal kişi sarhoş olur.”
“Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan, bak da gör; Âd kavmine o zehir neler etti?”
“Kılıç, boynu olanın boynunu keser. Gölge, yerlere döşenmiştir, o hiç yaralanmaz.”
“Ululuk; fazla ateştir a azgın! Kendini ateşe nasıl atıyorsun?”
“Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç?”
“Fakat yerden baş kaldırdı mı, o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır.” (Mevlana’nın Tefekkür Dünyası, Kazım Öztürk, Tebeşir yayınları, Konya…)
Alçakgönüllülük; devlet yöneticilerinde, tüm idarecilerde, makam ve mevki sahiplerinde, ilim adamlarında… olursa bir anlam ifade eder.
Alçakgönüllüler, asla insanlar tarafından incinmezler! Onlar; tasavvufun, daha doğrusu İslam’ın şaşmaz temsilcileridir. Neden alçakgönüllü olmuyoruz ki? Bu, zor bir mesele mi? Nefsimizi ayaklar altına alacak ve Resulün; “küçük cihattan, büyük cihada gidiyoruz” ilkesini kendimize rehber edineceğiz! Allah, alçakgönüllülerin arasına katsın!
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ