PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Ahıska, Ardahan'ın kuzeyinde Gürcistan toprakları içerisinde, Posof çayının iki yakasında yer alan bir bölgedir. 6 kasaba ile 200 kadar köyü kaplamaktadır. Karayolu ile Tiflis, Batum ve Türkiye'ye bağlıdır. Ardahan'a 48, Posof ilçesine 12 kilometre mesafededir. 1828'de 50 bin olan nüfusu, şimdi Ermenilerden müteşekkil 25.000 kadardır.
Ahıska bölgesi, 1578 tarihinde Sultan III. Murad Han zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. Konya, Yozgat ve Tokat bölgelerinden aileler oralara yerleştirildi. 250 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kaldıktan sonra, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında, Ruslar, önce Kars, sonra da Ahıska'yı aldılar. İkinci dünya savaşında Stalin, eli silah tutan 40.000 Türkü askere aldıktan sonra, kalan 91 000 Türk, 14-16 Kasım 1944'de; "Komşu hasım bir ülkenin (Türkiye'nin) istihbarat kuvvetleri ile temasta bulunmaktan”, önce Özbekistan'a sürüldü. Bu sürgünde 17 000 kişi öldü. Daha sonra Türkler; Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Türkiye, Sibirya gibi dünyanın çeşitli bölgelerine dağıldılar. Bugün, dünyada 300.000 kadar Ahıska Türkü olduğu tahmin ediliyor. Tekrar yurtlarına dönmek için de çeşitli çalışmalar yapıyorlar.
1944 yılındaki sürgünü yaşamış canlı şahitlerden, o zaman 17 yaşında olan Bedir Dede sağlığında, Ahmet Emin Ahıskalı'ya şöyle anlattı:
"Sabahleyin toplantı var” dediler. Toplandık harmana. Etrafımızı askerler çevirdi. 50'den fazla makineli tüfekli asker vardı. Dediler ki; "size 24 saatlik vakit verilecek. Ondan sonra siz, Orta Asya'ya gideceksiniz.16 kilo yük alabileceksiniz”. 24 saat mühlet verdiler ama, 4 saat sonra köye Gürcüler geldi. Eşyalarımızı kamyonlara doldurup doldurup götürdüler. Bizi 2 gün dışarıda beklettiler. Bir ana-baba günü oldu. Kediler bağrışıyor, itler ürüşüyor, hayvanlar böğrüşüyor. Bir kıyamet, onları görmeye yüreğimiz dayanamadı, o tarafa bakamadık... Daha sonra trenin 60 vagonuna bindirdiler. İlk 2 gün vagonlarda aç susuz kaldık. Kapıları kilitlediler. Ne ekmek var, ne su var. Ne başka bir yiyecek var...Çok eziyet çektik, çok sıkıntılı vakitler geçirdik. Bitler oldu koca koca, kullanma suyu yok. Tuvalet yok. Vagonun köşesine çarşaf tutarak tuvalet yaptık. Soğukta bir ay o trenle yol gittik. Tifüs hastalığına yakalandık. Bir kısmı öldüler. Soyu tükenen aileler oldu. Ocakları söndü. Hasta olanı götürürlerdi. Bacım hasta oldu. Kontrola geldiklerinde, görmesinler diye, onu hasıra sarıp dikerdim. Hasta yok derdim. Ölüleri arkadaki boş vagonlara doldurdular. Bir yerde, Almanların attığı bombalarla büyük çukurlar açılmıştı. Orada treni durdurup, bütün ölüleri döktüler çukura. Adamları üst üste attılar. Günde bir adama 200 gram ekmek veriyorlardı. Almaata'dan transit geçtik. Esterhan diye bir yer vardı. Bizi oraya indirdiler. Ölülerimizi kuyuya attılar. Sonra Özbekistan'a götürdüler. Allah yardım etti, kudret verdi, sabır verdi, dayandık. Ölen öldü, kalan kaldı...”
Dayton Ahıska Aksakallar Temsilcisi Hasan İskender;
"1944 Sürgün olayı bundan 74 önce 15 Kasım tarihi, yalnız Türk tarihinin değil, insanlık tarihinin de kara sayfasıdır. Zira bu tarih, bir kış gecesi 200'den fazla köy ve kasabada yaşayan binlerce insan, birkaç saat içinde ocağından sökülerek yük ve hayvan vagonlarında, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'a sürülmüşlerdir. Sürgün edilenlerin birçoğu, toplam 17 bin kişi yollarda öldü. Sağ kalanlar da, ata vatanından ebedî ayrılığa mahkûm edildiler. Bu yetmiyormuş gibi 1989 da Mayıs ayında Özbekistan'da, Fergana'da kardeş kanı döküldü ve yine onlarca şehit verildi. Ahıskalıların sürgün hayatı bununla da sınırlı kalmadı. Rusya'da da birçok sıkıntılar yaşandı. Bugün ABD'deyiz; oldukça rahatız ancak gelecek nesillere bu yaşananları unutturmayalım. Bizim niyetimiz burada Rus, Özbek düşmanlığı yapmak değil, bizim milletlerle bir problemimiz yok. Biz şehitlerimizi anarak dinî görevimizi yapıyoruz” dedi. (https://www.google.com.tr/search?q=ahıskalıların+dramı)
Ah Ahıska!
Ah Ahıska, sırtından inmeyecek mi bu yük?
Gözyaşın dere, dertlerin derin, davan büyük;
Yurdundan zorla çıkarıp, attılar gurbete,
Allah'a dayandın, göğüs gerdin tüm hasrete.
Mankurtlaştırmak istediler, sürgün yaparak,
Trene doldurdular, sürü gibi kakarak…
Ah Ahıska, sırtından inmeyecek mi bu yük?
Gözyaşın dere, dertlerin derin, davan büyük.
Fakat yılmadın, yılmazsın, çünkü sen bir Türk'sün,
Alnın ak, yüzün pak ve hak yolunda büyüksün.
Şerefle ölürsün, asla esir yapamazlar,
İmanını çalamaz, Kur'an'ı alamazlar,
Nereye gidersen git, ezansız koyamazlar.
Ah Ahıska, sırtından inmeyecek mi bu yük?
Gözyaşın dere, dertlerin derin, davan büyük.
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER