PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
İlahiyatçı-eğitimci Abdullah Gencer, 1953 yılında Üçkuyu-Konya'da doğdu. Konya Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu. Bir süre, Konya Karapınar'da meslek dersleri öğretmenliği yapan Gencer, sırasıyla Taşkent İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü, Cihanbeyli Lisesi ve Beyşehir İmam Hatip Lisesi'nde meslek dersleri öğretmenliği, Sultandağı'nda Milli Eğitim Şube Müdürlüğü yaptı. Gencer, bir süre de tercümanlık ve rehberlik görevlerinde bulundu.
Abdullah Gencer, 1995-1999 yılları arasında Refah Partisi'nden 20. Dönem Konya Milletvekili seçilerek TBMM'de yasama çalışmalarına katıldı.
Gencer, Refah Partisi'nin kapatılması üzerine, bu partinin yerine kurulan Fazilet Partisi'ne geçti. Abdullah Gencer evli ve 3 çocuk babasıydı. Fransızca, Arapça ve Almanca dillerini biliyordu.
1970 yılı Konya İmam Hatip Okulu mezunları olarak, yıllarca önce mezun arkadaşların buluşması için güzel bir organizasyon tertip etmiş, bunca yıl görüşmeyen arkadaşlarla hasret gidermemize vesile olmuştu. Sık sık kültür gezileri yapardı. Bir seferinde; "Kazım, arkadaşlarla Karapınar- Ereğli gezisi yapacağız, seni de aramızda görmek istiyorum” demişti.
Zaman zaman birkaç arkadaşla, hocalarımızı ziyarete gider, onların hayır dualarını almaya çalışırdı. Çok yönlü, aktif, birleştirici, "yaratılanı severiz, yaratandan ötürü” ilkesini benimsemişti.
Sabah namazdan çıkınca bir cemaat; "Hocam, Abdullah Gencer vefat etmiş” deyince şoke oldum. Zira insan, yakından tanıdığı, birlikte yolculuk yaptığı, birlikte okuduğu, yemek yediği, muhabbet ettiği insanların ani ölümleri karşısında geçici de olsa şok geçiriyor. Ne yapalım o değeri de kaybettik! Allah rahmet eylesin. Rabbim sorarsa; "Abdullah kulumu nasıl bilirdin?” diye; "Çok iyi bilirdim, dünyada razıydım, ahirette de rabbim ondan razı ol” diyorum. Mekanı cennet olsun.
Altı yıl önce 1970 yılı mezunlarını bir araya getirdiği zaman aşağıdaki şiiri yazmıştım;
Vuslat!
Kırk üç yıl sonra,
Okuduğumuz okulda;
Kenetlenen kollar, tutulan eller…
Kucaklaşmalar, akan gözyaşları!
Hepsinin ağarmış saçları,
Garip, yad bakışları!
Hey gidi günler!...
O dinç, atak haller,
Tuttuğunun suyunu çıkaran eller,
Birer birer hayal olmuş!
Renk gitmiş, yüz solmuş,
Eski günler serap olmuş!
Kıymetli gönül dostu, değerli arkadaşım Abdullah Gencer'in vefatı nedeniyle şu şiiri kaleme aldım;
Ölüm Dediğin
Ezan sala arası kısacık an,
Saatler işliyor, geçiyor zaman,
Yaklaşıyor, mezar denilen mekân,
Bir pamuk ipliği ölüm dediğin!
Her doğan bekliyor, aday ölüme,
Her yaşayanın, gelecek önüne,
Bakmaz kimsenin; şanına, ününe,
Tez elden bitiyor ömür dediğin!
Dünyaya bakıp da aldanma sakın,
Ya gece, ya gündüz, ölüm çok yakın,
Genç ve yaşlı gidiyor akın akın,
Bir nefes misali ölüm dediğin!
Ölümün; sesi, ırkı ve dengi yok,
Boyu, posu, cemali ve rengi yok,
Her yerden girer, öfkesi, kini yok,
İlahi kanundur, ölüm dediğin!
Taht sarayı herkese bıraktırır,
Şanlar, şöhretler insanı yaktırır,
Hakkı unutmak, gözyaşı döktürür,
Ansızın geliyor, ölüm dediğin!
Saçlar ağardı, dişlerin döküldü,
Ayak tutmaz oldu, belin büküldü,
Gözler seçemiyor, gözlük takıldı,
İşaret veriyor, ölüm dediğin!
Herkes binecek o gün tahta ata,
Son verilecek bir gün saltanata,
Ölümle ereceksin bu vuslata,
Bir "Şeb-i arustur” ölüm dediğin!
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ