TEŞKİLAT-I MAHSUSA

Emperyal ülkeler merkezi otoritemiz bozulduğu için, devlet otoritesi zafiyet içinde olmasından dolayı çok kolay kendi hesaplarına çalışabilecek insanlar bulabiliyorlardı. Özellikle de azınlıklar bunun için son derece elverişli durumdaydılar. Devletin dağılacağını öngören herkes yani tüm azınlıklar kendi çıkarlarının peşinde koşmakta bir beis görmüyorlardı. İşte böyle bir zamanda 1913 yılında Sultan Mehmet Reşat Han'ın yayınladığı gizli bir yazıyla Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurulmasına karar verildi. Harbiye Nezareti'nin bünyesinde kurulmuştu. Örgütün kurucu akılları Enver Paşa ve yakın arkadaşı Süleyman Askeri'dir.

 

Teşkilatın amacı Osmanlı Devleti'nin parçalanmasını engellemektir. Başta İngilizler olmak üzere ülkeyi parçalamaya çalışan yabancı servislerin faaliyetlerine engel olmak ve neticede Türk –İslam birliğini tesis ederek içinde bulunulan zorlu süreçten ülkeyi kurtarmak, Türk – İslam birliğini tesis etmektir.

 

Örgüt genelde gazeteci, doktor, mühendis gibi uzmanlık alanları olan iyi yetişmiş insanlardan oluşturulmuştur. Bunlar aynı zamanda alt kadroları da eğitmişlerdir. Maddi anlamda Harbiye Nazırlığı'ndan elde edilen gizli bir ödeneğin yanı sıra Almanya ile yakınlaşmamız neticesinde oradan gelen yardımlardan istifade edilmiştir.

İtalya birliğini sağladıktan sonra sömürge elde edebilmek için gözünü Trablusgarp'a yöneltmiştir. Burada Teşkilat-ı Mahsusa yerel halkıda yanına alıp, eğitmeye çalışmış böylelikle İtalyanları durdurmayı amaçlamıştır. Bundan başta büyük ölçüde başarılı olmasına karşın daha sonra İtalya'nın 12 adaları işgal ederek uyguladığı şantaj nedeniyle Trablusgarp kaybedilmiştir. Daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa Mısır'ı stratejik önemi dolayısıyla işgal etmek isteyen İngilizlerin elinden kurtarmak istemiştir. Bu amaçla Mısır'da bir ayaklanma tertip etmek ister. Ancak Mısır halkını harekete geçiremez. Bundan dolayı da başarısız olur. Daha sonra Irak petrolleri üzerinde gözü olan İngilizleri durdurmak için Süleyman Askeri görevlendirilir. Bölgedeki bedevi yerli halkı örgütleyerek İngilizleri engellemesi istenir. Ancak bölge aşiretleri Teşkilat-ı Mahsusa'nın cihat çağrısı yerine İngilizlerin rüşvet olarak dağıttığı altınları tercih etmiştir. Cemal Paşa bu dönemde bölgede görev yapan ve aynı zamanda işgalcilerle işbirliği içerisine giren devlet memurlarını tek tek tespit ettirerek ağır cezalar verdirmiştir. Bunların kimi sürgün edilmiş kimi de hapsedilmiştir. Yerli halktan olanlar halkın gözü önünde idam edilmiştir.

 

Teşkilat-ı Mahsusa emperyalist ülkelerin işgallerini engellemeye ve bölgede ki İslam birliğini korumaya çalışırken onun bu çabaları bölgede Arapların özgürlük mücadelelerini engelleme olarak anlaşılmıştır.

İngiliz emperyalizminin en zafiyetli alanı yoğun Müslüman bir kitleyi bünyesinde barındıran Hindistan'dı. Osmanlı Devleti Cihad-ı Ekber ilan ederek tüm Müslümanları İngilizlere karşı savaşmaya çağırmıştı. Ancak ne var ki Hindistan'a ulaşmak ve orada ki Müslümanlara yardım ulaştırmak son derece zordu. Üstelik içimizdeki hainler vasıtasıyla İngilizler bölgeye gönderilen Teşkilat-ı Mahsusa üyelerini daha yola çıkmadan deşifre ediyordu.

 

Teşkilat-ı Mahsusa'nın içerisinde Karakol adlı bir birim vardır. Bu teşkilat Milli Mücadele'de Anadolu'ya silah ve insan kaçırma faaliyetlerinde bulunmuş, önemli katkı sağlamıştır. Teşkilât-ı Mahsûsa'nın tarihe mal olmuş ünü, kurum kadar kurumu kuran irade ve oluşturan kişilerin ruh yapısı, vasıfları ve çabaları ile alakalıdır. Bu iradeye sahip olup, Teşkilât-ı Mahsusa kadrolarına mensup olmasalar bile, aynı hedef doğrultusunda faaliyet gösterip, aynı performansı sergileyen herkes, sahip oldukları ruh yapısı ve sergiledikleri irade nedeniyle Osmanlının Son Nesli olarak tarihte yerini almıştır.

 

Teşkilât-ı Mahsusa'ya bakışlardaki sakatlıklara değindikten sonra yapılması gereken, Teşkilât-ı Mahsusa'nın ne olduğu, kimler tarafından niçin kurulduğu ve neyi amaçladığı gerçeği ile hiç bir çekince duymadan yüzleşmektir. Çünkü bugünkü şartlar ile o günkü şartlar aynıdır. En yetkili ağızlardan ifade edildiği gibi devlet olarak bir beka sorunumuz var ve harp halindeyiz.

Yazarın Diğer Yazıları