İNSANLIK TÜKENİYOR, MİLLETLER YOK OLUYOR

Bugün artık insan ömrünün 80'li yaşlara kadar uzamaya başlaması belki güzel bir kazanım olarak anlaşılabilir. Ancak bu durum bir başka sorunu da beraberinde getirmeye başladı. İnsanlar 30 – 40 yıl çalışarak ömürlerini geçirdikten sonra emekli olmak ve hayatının son zamanlarında daha huzurlu ve güvenli, her türlü kaygıdan uzak bir yaşam sürmek istediler. Bu durum 1950'li yıllara kadar bir problem değildi. Çünkü insanlar hala çocuk sahibi olmak konusunda kararlılıklarını koruyordu. Her emekli olan insana karşın 10 kişi iş gücü olarak üretime katılıyordu. Dolayısıyla bu 10 kişiden yapan kesintilerle emeklilere beklentilerine uygun hayat şartlarını sağlamak ile ekonomilerine bir yük getirmiyordu. Ancak insanların dünyevileşmesi ve aile çocuk sahibi olmaktan uzaklaşması ile birlikte durum tersine dönmeye başladı. Bugün tahminlere göre 2035 yılında her bir emekli için çalışan insan sayısı 2.5 kişiye düşecek. 2050'de ise 1 veya 1.5 çalışana düşmesi beklenmektedir. Yani yakın zamanda ülkelerin emeklilik sistemlerinin çökmesi kaçınılmaz olduğu gözükmektedir. Bu durum ya emeklilik uygulamasının kaldırılmasına ya da dünyamızda insan sayısını bahane ederek küresel projeler çerçevesinde insan varlığının kökünü kurutmak isteyen şeytani düzen uygulamacılarına fırsatlar doğuracaktır.

Peki, insanlık nereye gidiyor? Buna rağmen insanlar neden çocuk sahibi olmayı düşünmüyor? Geçmişte çok daha zor şartlarda çocuk sahibi olmaktan çekinmeyen insanlar günümüzde çok daha rahat şartlara sahip olmalarına rağmen neden çocuk sahibi olmaktan kaçınıyor?

Gelişen teknoloji insanların daha çok tüketime yönelmesine neden oluyor. Buda insan refahında göreceli bir artışa neden oluyor. İnsanlar daha çok şeye ihtiyaç duymalarından dolayı kapitalizmin üretim - tüketim döngüsünün içine sıkışarak her gün daha çok ekonomik anlamda kendini yetersiz hissediyor. Bunun neticesinde de aynen Roma'daki gibi çocuk yapmaktan, aile oluşturmaktan kaçınır duruma dönüşüyor.

Teknolojini insan hayatına sağladığı konfor insanların bencilleşmesine ve sadece kendi çıkarları için çalışan ve tüketen bireyselleşmiş varlıklara dönüşmesine yol açıyor. Yani insan için artık varlık sebebi, yaşam gayesi kendi çıkar ve konfor alanına kazanmaktan başka bir anlam içermemeye başlıyor.

Bir taraftan da gelişen teknolojinin sağladığı imkânlardan daha çok yararlanma düşüncesiyle insanlar şehirlere akın etmeye başladılar. Aynen Roma İmparatorluğu'nda olduğu gibi toprağı eken ve üreten insan sayısı hızla azalırken şehirlerde üst üste sıkışık bir hayat yaşayan ve tüketmekten başka gayesi olmayan insan modeli artmaya başladı. Üretimde azalma tüketimde artış enflasyonu getirdi. Devlet göç politikalarına mahkûm oldu.

Normalde ölüm doğum dengesi çerisinde sağlıklı bir döngüye sahip toplum oluşturabilmek için hemen hemen her aile ortalama 3 çocuk sahibi olması gerekmektedir. Bu oran 1,5'un altına düştüğü zaman toplum ortalama yaşı yaşlanmaya başlar. Yaşlıların oranı her gün gençlere göre artış gösterir.  Bu oranın 1'in altına düşmesi ülkenin yok olması anlamına gelir. Bu ülkeler için artık düşmanlık yapmaya, onları işgal etmeye çalışmaya veya her hangi bir problemden dolayı nükleer bomba atmaya gerek yoktur. Bu milletler ve devletleri kendi içerisinde zamanla buz gibi eriyerek yok olmaya mahkûmdur.

Güney Kore'de üreme oranı 0.8. Yani Bugün Güney Kore'de 100 genç varsa bu oran 100 sene içerinde 4'e düşecek. Kalan 96 kişi yaşlanmış ve ölüm döşeğinde olan insanlardan oluşacaktır. Buda devlet ve milletin tasfiyesi anlamına gelir. Bunu 1.2 oranı ile İtalya ve İspanya 1.3 oranı ile Japonya geliyor. Türkiye 1.7. İdeal artış oranını 2.7 ile yakalayan tek gelişmiş ülke Kuveyt.                                   

Bu durum önümüzdeki yüz yıl içerisinde dünyamızda bugün var olan ülkelerin ve milletlerin çoğu kalmayacak. Bugün var olabilmek adına dünya savaşları yapan kan döken devletler yakın gelecekte kendi kendilerine yok olup gidecekler. Dünya kaynakları yetmiyor diyenler yalancı durumuna düşecek. Bugün inşa edilen devasa şehirler ıp ıssız sahipsiz yurtlara dönecek. Evler arabalar sahiplenecek insan bulamayacaklar. Her yıl belli sayıda göçmen insan kabul etmek zorunda kalan gelişmiş Avrupa ülkelerin ne büyük tehdit altında olduğunu Pandemi sürecinde tanık olduk. Olağan üstü ekonomik şartlar karşısında bu ülkelerde inanılması zor yağma olaylarına tanık olmuştuk. Fransa'da Sarı Yelekliler ayaklanması da diğer bir örnek.

Ancak bir noktadan sonra sistemin çökmesi de kaçınılmazdır. Herkesin üniversitelerde toplanması, herkesin nitelikli hayat sürme arzusu sistemin kaçınılmaz çöküşüne zemin hazırlıyor. Gelecekte ulus devletler ortadan kalkacak her milletten oluşan karma siyasi yapıların oluşması kaçınılmaz.

Birde buna küreselci deccalist anlayışın, "yeryüzünde gereğinden çok fazla insan var. Bunların kontrol altına alınarak nüfusun 500. Milyona düşürülmesi gerekir.” Söylemine dayalı politikalar ilave edilirse sürecin 100 yıl bile sürmesi söz konusu olmayabilir. Bugün Türkiye'de evlenen her 4 çiftten birisi hiçbir cinsel probleme sahip olmamalarına rağmen çocuk sahibi olamamaktadırlar. Bunun en temel sebebi de Siyonist küreselci anlayışın gıda maddeleri içerisine koyduğu katkı malzemelerinden kaynaklanmaktadır. Lübnan'da cep telefonlarının ve çağrı cihazlarının içine C4 patlayıcı yerleştiren zihniyet size soruyorum gıda maddelerinin içerisine neler yerleştirmez.                    


Yazarın Diğer Yazıları